erzincan belgeliği

haberler
KIR ÇİÇEKLERİ

ana sayfa   +   home

  5 MAYIS 2002 Pazar / Milliyet

Kır çiçekleriyle...


     
Esin Öngören aradı önceki hafta... Telefonda sesi hüzünlüydü.
     Uzun uzadıya sohbet ettik.
     Eşi, hocam
Mahmut Tali Öngören'i yitireli 1.5 yıl olmuştu.
     Nihayet onun ardından, ona yaraşır bir kitap çıkabilmişti.
     
"O kadar çok işi vardı ki, kendi anılarını yazamadan gitti" dedi Esin Hanım; "Ben de yapamadım. Çalışma odasına bile giremiyorum, oda onsuz o kadar hüzün ve acı veriyor ki bana..."
     (Gel de Yaşar Kemal'in Tilda'sının ardından söylediğini anımsama şimdi: "Otobiyografimi yazmayacaktım, çünkü hayatını yazarken kendine yontabilir insan... Ama 'Tilda'yla konuşmalar'ımı yazabilirim. Böylece kendime yontmam, çünkü Tilda'ya yalan söyleyemem; öldükten sonra bile!..")
     
     * * *
     
     Sonunda Esin Öngören, sevgili dost, usta gazeteci Metin Aksoy'a emanet etmiş eşinin odasını... Ve Aksoy, bir yıl çalışıp "Tek Başına Orkestra"yı derlemiş. (TiHV Y. 2002)
     Esin Hanım, kitabı göndereceğini söylerken "Onun ardından en güzel yazılardan birini siz yazdınız. Sizi çok severdi" dedi:
     "Ona çok çektirdiler, ama küsmedi hiç" diye ekledi.
     Şimdilerde milli günlerde iftiharla ekrana sürülen Sovyet yapımı "Türkiye'nin Kalbi Ankara" filmini ilk o keşfetmiş, ancak bu yayıncılık başarısı, kovulmayla ödüllendirilmişti.
     İşte bu çok dokunmuştu ona... TRT'yi kuran adamdı.
     Kovulduktan sonra eşine tek bir sözcük söylemişti.
     "Yenildim!"
     
     * * *
     
     Oysa son nefesine kadar hiç yenilmedi Hoca...
     Tek gözünü kansere kaptırmış olmasına rağmen, birlikte yargılandığımız "Düşünceye Özgürlük" davasının bütün celselerine gelmişti. Davanın af kapsamında ertelendiğine dair yazı, ölümünden 2 hafta sonra ulaşmıştı adresine...
     "Biliyor musunuz, gözünden hiç bahsetmedik" dedi Esin Hanım...
     Yalnızca bir kez; o da Almanya'da bir tiyatro çıkışı, "Zor mu" diye sormuş Esin Hanım; "Zor olmaz mı" demiş Mahmut Tali Hoca...
     O kadar...
     Kalanını içine atmıştı.
     
     * * *
     
     Esin Öngören'in gönderdiği kitabı baştan sona inceledim.
     "Bir Tanecik Mahmut" başlıklı giriş yazısında 35 yıllık eşi, Hoca'ya ardından olup bitenleri anlatıyordu:
     "Senin bu dünyadan ayrılışına hala öylesine inanamıyorum ki, ardından bir şeyler yazabileyim. Fatoş Güney, 'Üzülme, biz de onların yanına gideceğiz' demişti. Öyle ise eğer Mahmut'çuğum, beni, kucağında çok sevdiğim kır çiçekleri ile bekle..."
     
     * * *
     
     Telefon konuşmasının ardından 2 hafta geçti.
     Önceki günkü gazetede bir ölüm ilanı gördüm.
     "Veda" başlıklıydı:
     "Sizlerden, çok değerli dostlarımdan ayrılmanın kederini yaşarken, bir bilinmezlikteki Mahmut'a ve diğer sevdiklerime kavuşabilmenin umudu içindeyim.
     Güzel yaşamaya çalışın. Mutlu olun. Beni uğurlamaya gelen tüm dostlarıma kucak dolusu sevgi ve teşekkürlerimi bırakıyorum"
     İmza:
     Esin Öngören...

     
     * * *
     
     Kır çiçekleri topladım dün öğle vakti...
     Getirip kitabın arasına koydum.
     ...orada birlikte kurusunlar ve bir bilinmezde sevenleriyle buluşsunlar diye...
     
     candundar@superonline.com

http://www.milliyet.com.tr/2002/05/05/yazar/dundar.html