Kır çiçekleriyle...
Esin
Öngören
aradı önceki hafta... Telefonda sesi hüzünlüydü.
Uzun uzadıya sohbet ettik.
Eşi, hocam
Mahmut
Tali Öngören'i
yitireli 1.5 yıl olmuştu.
Nihayet onun ardından, ona yaraşır bir kitap
çıkabilmişti.
"O
kadar çok işi vardı ki, kendi anılarını yazamadan gitti"
dedi Esin Hanım; "Ben de yapamadım. Çalışma odasına bile
giremiyorum, oda onsuz o kadar hüzün ve acı veriyor ki
bana..."
(Gel de Yaşar Kemal'in Tilda'sının ardından söylediğini
anımsama şimdi: "Otobiyografimi yazmayacaktım, çünkü
hayatını yazarken kendine yontabilir insan... Ama 'Tilda'yla
konuşmalar'ımı yazabilirim. Böylece kendime yontmam, çünkü
Tilda'ya yalan söyleyemem; öldükten sonra bile!..")
* * *
Sonunda Esin Öngören, sevgili dost, usta gazeteci Metin
Aksoy'a emanet etmiş eşinin odasını... Ve Aksoy, bir yıl
çalışıp "Tek Başına Orkestra"yı derlemiş. (TiHV Y. 2002)
Esin Hanım, kitabı göndereceğini söylerken "Onun
ardından en güzel yazılardan birini siz yazdınız. Sizi çok
severdi" dedi:
"Ona çok çektirdiler, ama küsmedi hiç" diye ekledi.
Şimdilerde milli günlerde iftiharla ekrana sürülen
Sovyet yapımı "Türkiye'nin Kalbi Ankara" filmini ilk o
keşfetmiş, ancak bu yayıncılık başarısı, kovulmayla
ödüllendirilmişti.
İşte bu çok dokunmuştu ona... TRT'yi kuran adamdı.
Kovulduktan sonra eşine tek bir sözcük söylemişti.
"Yenildim!"
* * *
Oysa son nefesine kadar hiç yenilmedi Hoca...
Tek gözünü kansere kaptırmış olmasına rağmen, birlikte
yargılandığımız "Düşünceye Özgürlük" davasının bütün
celselerine gelmişti. Davanın af kapsamında ertelendiğine
dair yazı, ölümünden 2 hafta sonra ulaşmıştı adresine...
"Biliyor musunuz, gözünden hiç bahsetmedik" dedi Esin
Hanım...
Yalnızca bir kez; o da Almanya'da bir tiyatro çıkışı,
"Zor mu" diye sormuş Esin Hanım; "Zor olmaz mı" demiş Mahmut
Tali Hoca...
O kadar...
Kalanını içine atmıştı.
* * *
Esin Öngören'in gönderdiği kitabı baştan sona
inceledim.
"Bir Tanecik Mahmut" başlıklı giriş yazısında 35 yıllık
eşi, Hoca'ya ardından olup bitenleri anlatıyordu:
"Senin bu dünyadan ayrılışına hala öylesine
inanamıyorum ki, ardından bir şeyler yazabileyim. Fatoş
Güney, 'Üzülme, biz de onların yanına gideceğiz' demişti.
Öyle ise eğer Mahmut'çuğum, beni, kucağında çok sevdiğim kır
çiçekleri ile bekle..."
* * *
Telefon konuşmasının ardından 2 hafta geçti.
Önceki günkü gazetede bir ölüm ilanı gördüm.
"Veda" başlıklıydı:
"Sizlerden, çok değerli dostlarımdan ayrılmanın
kederini yaşarken, bir bilinmezlikteki Mahmut'a ve diğer
sevdiklerime kavuşabilmenin umudu içindeyim.
Güzel yaşamaya çalışın. Mutlu olun. Beni uğurlamaya
gelen tüm dostlarıma kucak dolusu sevgi ve teşekkürlerimi
bırakıyorum"
İmza:
Esin Öngören...
* * *
Kır çiçekleri topladım dün öğle vakti...
Getirip kitabın arasına koydum.
...orada birlikte kurusunlar ve bir bilinmezde
sevenleriyle buluşsunlar diye...
candundar@superonline.com
http://www.milliyet.com.tr/2002/05/05/yazar/dundar.html