Ana Sayfa + KUNDUZ + H62  

TÜRKÇE
"Düşünme ile dil, görme ile dil arasında sıkı bir ilişki vardır.
Yaratıcı bir görme, yaratıcı düşünme, dilde de yaratıcı olur." T.M.

 

 

“Türkçe bilim dili değildir” (mi?)
H. Avni Öztopçu
  ders BELGELİĞİ, 5 Ocak 2000

“Üniversite, bir toplumun düşünce ve bilgi lokomotifidir. Orada kendi dilimizi kullanmazsak, nasıl güçlü bir ülke olabiliriz?

Bugün Türkiye güçlü bir ülke ve ulus olmak istiyorsa, dilini her alanda kullanmak, kullandırmak, geliştirmek zorundadır.”(1)

“Ülkesini, yüksek bağımsızlığını korumasını bilen Türk ulusu, dilini de yabancı diller boyundurluğundan kurtarmalıdır.”(2) Çünkü “düşünme ile dil, görme ile dil arasında sıkı bir ilişki vardır. Yaratıcı bir görme, yaratıcı düşünme, dilde de yaratıcı olur.”(3)

“Düşünme üretmeyi kendine eksen almayan bir dilin gelişmesi olanaksızdır. Türkçe'nin bir düşünce dili olmaması ya da Türkçe'de düşünce üretilmemesi bizi bu çıkmaza itmiştir.”(4) Bu çıkmazı aşma çabasını birinci Dil Kurultayı’nda buluruz. “Atatürk’ün başkanlığında yaptığı oturumdan sonra Dil Devrimi’nin amacını saptamakta güçlük çekmemiştir. 17 Ekim 1932’de yayımlanan bildiride şöyle denilmişti:

Türk dilini ulusal kültürümüzün eksiksiz bir anlatım aracı durumuna getirmek, / Türkçe'yi çağdaş uygarlığımızın önümüze koyduğu bütün gereksinmeleri karşılayacak bir yetkinliğe erdirmek,

Bunun için, bugün yazı dilinden Türkçe'ye yabancı kalmış öğeleri atmak. Halkçı bir yönetimin istediği biçimde, halk ile aydınlar arasında nitelikçe ayrı iki dil varlığını ortadan kaldırmak. Ana öğeleri öz Türkçe ulusal bir dil yaratmak.”(5)

Ve 2000’li yıllarda Türkiye’nin YÖK Başkanı “Türkçe bilim dili değildir”(6) sözünü açmaya çalışıyor: “Bugün bilgisayar dilinin neredeyse tamamı İngilizce, keşke bir gün gelse hepsi Türkçe olsa. Bu nedenle bilimin ön saflarında olma iddiasında olanlar, İngilizce'yi en  ince ayrıntı, kıvrıntı, nüansına kadar bilmek mecburiyetindedirler.”(7) (?)

“Bu sevda, yabancı dilde öğretim sevdasıdır... Vazgeçilmesi zor bir sevdadır bu.

Çünkü, ilk bakışta doğru sanılan, ama özde çok yanlış olan birtakım inançlara dayanmaktadır. Hem de  yaygın birtakım inançlar: “Türkçe, bilim dili olarak yetersizdir. Türkçe'de kaynak kitap yoktur.”(8)

“...şimdiki İngilizce eğitim furyasının etkileri böylesine sınırlı ve içe dönük olacağa benzemiyor. Konunun elbette içe dönük birtakım sonuçları olacak: Türklerin Türklere İngilizce ders vermesi gibi gülünçlükler yanında, Türkçe'nin bir bilim dili olarak işlenmeden kalışı, yabancı dil konuşma güçlüğü olan değerli öğreticilerin bir yana itilip değersizlerin sırf dil üstünlükleri dolayısıyla ön plana çıkışları, öğretimin yavaşlayışı...

Ama, bunlardan da önemli olanı, kendi halkının dilini kendi mesleğinde kullanamayan, o mesleği ancak o dilin konuşulduğu ortamda sürdürdüğü zaman rahat edebilen, bilgi birikimini tam olarak öyle değerlendirebilen bir kuşağın yetişmesidir.”(9)

Bir insan topluluğunda düşünme ve görme, bilim ve felsefe, sanat ve teknik yoksul olduğu ölçüde, dil de yoksuldur. Çünkü böyle bir durumda dilin varlık-dünyası ile, hayatla olan ilgisi azalır; ve varlık-dünyasına başka insan gruplarının düşünüş ve görüşü aracılığıyla varılmak istenilir...

Bir insan, varlık-dünyasında peşin olarak  kendi dili ile, kendi gözüyle bir şeyi görmeli. ...Bir dil ile ne kadar düşünülür ve ne kadar görülürse, o dil de o ölçüde gelişir; çünkü görme ve düşünme ile dilin gelişmesi arasında bir paralellik vardır...

Dünün aydını Arapça ve Farsça düşünmüş, dilimize bol sayıda bu dillerden bir çok klişeler sokmuştur. Bugünün aydını Fransızca, İngilizce, Almanca düşünmekte, bundan dolayı da dilimize bu dillerden, özellikle Fransızca'dan yine çok sayıda sözcük sokmaktadır. Ya da dil-ırkçılığı yaparak sözcük uydurmakta ve yakıştırmaktadır. Bütün bu yanlış yollarda yürümeyi önleyebilecek, bütün bu karışıklıkları ortadan kaldıracak biricik dayanak, düşünme ve görme bağımsızlığıdır. Her aydına düşen iş, bu bağımsızlığı kazanmaktır, yani kendi dili ile düşünmek, kendi dili ile görmek, düşündüklerini, gördüklerini kendi dili ile anlatmaktır.”(10)

1-  Prof.Dr. Demir İnan, 12 Kasım 1994 Milliyet
2-  M. Kemal Atatürk
, 2 Eylül 1930
3-  Prof.Dr. Takiyettin Mengüşoğlu, Felsefeye Giriş

4-  Hasan Bülent Kahraman,
31 Mayıs 1995 Milliyet

5-  Türk Dili, 3 (1933)

6-  Prof.Dr. Kemal Gürüz (Yener Süsoy'dan),
21 Aralık 1999 Hürriyet

7-  Prof.Dr. Kemal Gürüz,
21 Aralık 1999 Hürriyet
8-  Mümtaz Soysal, 8 Ekim 1988 Milliyet

9-  Mümtaz Soysal,
22 Ekim 1988 Milliyet
10-Prof.Dr. Takiyettin Mengüşoğlu, Felsefeye Giriş

 Ana Sayfa + KUNDUZ + H62