TÜRKÇE'YE KARŞI
SORUMLULUĞUMUZ
Güngör
Evren, 18 Kasım 2000- Cumhuriyet-Bilim Teknik
Cumhuriyet'te ve Bilim
Teknik ekinde Türkçe üzerine tartışmalar açılmasını,
görüş ve önerilerin dil getirilmesini sevinçle, karşılıyorum.
Ben de bu yazı ile tartışmalara katılmak ve görüşlerimi
belirtmek istiyorum.
Dilin en önemli özelliği, kuşkusuz, düşünme aracı
olmasıdır. Bu bağlamda düşünmeyi çıkarımlar
yapılması, kavramlar ve önermeler arasında bağlantılar
kurulması, yani derin ve yaratıcı düşünceler üretilmesi,
özellikle soyut kavramları özümsenmesi olarak algılamak
gerekir. Gerçekten yetersiz ve karmakarışık bir dille
duru bir düşünceye varılması olanaksızdı.
Bir toplumu ulus yapan başların en güçlüsü dildir.
Toplumun pek çok özellikleri, yaşayışı, gelenekleri,
dünya görüşü, yaşam felsefesi, inançları,
bilim-teknik ve sanata olan katkıları dilin gelişmişlik
düzeyinden etkilenir ve o toplumun diline yansır. Mümtaz
Soysal'ın "Yabancı dil öğrenmenin kaçınılmaz
bir gereklilik haline gelmiş olması, anadili koruma,
geliştirme ve yüceltme diye bir ulusal görev yaratmıştır.
Yoksa, yalnız Türkçe değil, Türkçe'yle birlikte bütün
bir kimlik de kaybolup gidecek ..." kaygısını dile
getirmesi boşuna değildir.
W. Von Humboldt'a göre "düşünceyi yaratan ve
ileri götüren dildir ve dilin engellendiği yerde düşünce
de engellenmiş olur: "Dolayısıyla, ancak dilini
oluşturan, yücelten bir ulus gerçek bir düşünce
etkinliği gösterebilir. Dili ilkel kalmış bir ulus kültür
yaşamında da ilerleme gösteremez. Doğan Aksan "Bu
benim anadilim bir denizdir, derinliğiyle, gözün erişemeyeceği
genişliğiyle, sınırsız gücü, güzellikleriyle..."
diyerek sevgiyle tanımlıyor Türkçe'yi. Bu Türkçe'nin
yükseköğretim ve bilimsel etkinlikler için yetersizliğinden
söz edilemeyeceği yıllardır bu alanlarda Türkçe
olarak yürütülen çalışmalardan (227. yılını Türkçe
öğretimle sürdüren İTÜ'den) açıkça ortadadır.
Bedia Akarsu da bu görüşü destekliyor:
"Felsefenin en güç anlaşılır konularını bile
rahatlıkla işleyen felsefecilerimiz az değil, bilim
adamlarımız herkesin rahatlıkla anlayabileceği
terimler ve sözcüklerle dile getiriyorlar araştırmalarının
sonuçlarını: "Dil uzmanı Ömer Demircan konuya şu
sözlerle açıklık getirmeye çalışıyor: "Türk
dili gerek yapısal olanakları, gerekse anlamlama ve türetme
zenginliği bakımından her düzeyde öğretim ve her
alanda bilimsel anlatıma yetecek ölçüde gelişmiştir.
Bu görüşlere karşılık "Türkçe'nin öğretim
ve bilim dili olarak yetersizliğini ileri sürenler de
vardır. Bu savın doğru olduğu varsayılırsa, yapılması
gereken Türkçe'yi öğretim ve bilim alanında kullanıp
işleyerek öğretim ve bilim dili olarak güçlendirmektir.
Çünkü bir dilin yetersizliği değil, işlenmeyen bir
dilin gelişememesi, zayıflaması, giderek evde ve
sokakta basit bildirişimler için kullanılabilen kısıtlı
bir dil haline dönüşebilmesi söz konusudur.
Bana göre, Türkçe'nin öğretim, bilim ve kültür dili
olabilmesi konusunda öğretim üyelerinin ve bilim
adamlarının ciddi görev ve sorumlulukları bulunmaktadır.
Atatürk'ün dil devriminin temel amacı da Türkçe'yi
öğretim ve bilim dili olarak güçlendirmektir Bu
nedenle, Türkçe ile ilgili her türlü tartışmanın
yararına inanmakla birlikte, dikkatleri yalnız sözcükler
üzerine yoğunlaştırmanın isabeti tartışılabilir.
Aslolan düşüncelerin en anlaşılabilir ve etkin biçimde,
Türkçe'nin kurallarıyla ve özellikleriyle açıklanabilmesidir.
Bu yaklaşım içinde olabildiğince Türkçe sözcükler
kullanmanın daha uyumlu ve güzel dinlenmesi okunması
zevk veren, üstelik yalnız "elit" değil,
herkesin anlayabileceği bir anlatım sağlayacağından
kuşku duymuyorum. Böyle bir çabada birleşme için hiçbir
engel düşünemiyorum. Bu nedenle, "elit" için
yazma savında olanların "bilimsel olmayan"
yerine "gayri ilmi" de değil, "yamalı bohça"yı
uyumsuz renkteki ipliklerle tutturmayı yeğleyerek "gayrıbilimsel"
gibi bir sözcük türetmelerini anlayamıyorum. Her
yurttaşın Türkçe üzerine görüş belirtme ve eleştirme
hakkı vardır. Bilim adamlarının bu hakkı yanında Türkçe'nin
öğretim ve bilim dili olarak zenginleşmesine ve güçlenmesine
çaba gösterme görev ve sorumlulukları da bulunmaktadır.
Umuyorum ki bu anlayışta ve Türkçe üzerine konuşurken
tutarlı ve sorumlu davranmaya özen göstermek gereğinde
görüş ayrılığımız olmayacaktır.
Kaynaklar:
1. Demircan, Ö.,
"Dünden Bugüne Türkiye'de Yabancı Dil",
1988.
2. Aksan, D., "Her Yönüyle Dil (Ana Çizgileriyle
Dilbilim)", Türk Dil Kurumu Yayınları, 1977. 3.
Akarsı, B., "Wilhelm Von Humboldut'da Dil-Kültür
Bağlantısı, 1984.
4. Başkan, Ö., "Bildirişim (İnsan-dili ve ötesi),
Bilimsel Sorunlar Dizisi, 1988.
5. Aksan, D., "Türkçe'nin Gücü ', Türkiye İş
Bankası Kültür Yayınları, 1987.