H62 ART GALLERY

 

A World Artist
Abdurrahman Öztoprak


It is possible to evaluate the development of Abdurrahman Öztoprak's art from 1945 up to the present in various periods. During the first of these, between 1945 and 1960, he lived in Turkey, and then lived in Germany between 1960 and 1975. Between 1975 and 1999 he produced fascinating paintings with an abstract ontological structure.
"Since the individual is formed in time and space, I have always wondered how a person who does not know nature can understand Beethoven, or how a person unacquainted with the buildings of Palladio can enjoy Italian operas," says Öztoprak, so summarising his approach to art.
When we look at his drawings, including the first which were done at the academy, we see that he has had an academic art training, and even endeavoured to apply the moving dimensions of ancient sculpture in his drawings. His use of gilt with ordinary paints like oil, acrylic and gouache to reflect motion originate in his sensitivity to light, and he takes this into account in his compositions. While light diminishes in the time dimension, normal colours absorbing the light and acquiring darker shades, gilt continues to reflect light at least to some extent. That is, gilt shapes emerge with full impact. Since the degrading of gilt contributes to the changing question, absolute motion is achieved in his paintings. Without using any other materials than those we have mentioned, everything takes place on the canvas. In his paintings all the colours except gold become steadily darker as the light fades.
Abdurrahman Öztoprak's philosophy of Affection Art, which is his contribution to contemporary Turkish and world painting, is the result of approximately half a century of research. Apart from being a notable representative of his generation in Turkish art, he is one of not more than five Turkish artists of international scope. YAPI 230




Bir Dünya Sanatçısı
Abdurrahman Öztoprak

Özkan Eroğlu
Sanat Eleştirmeni

Abdurrahman Öztoprak'ın sanat tarihsel gelişimini sistemli bir şekilde 1945 yılından başlatarak, günümüze kadar gruplamalar şeklinde değerlendirmek olasıdır. İlk sanat dönemi 1945-1960 arasında Türkiye'de gerçekleşmiştir. Sonrasında sanatındaki ikinci dönemi 1960-1975 arasında Almanya'da yaşayacaktır. Daha sonra 1975-1999 arasında da yine ortaya koyduğu soyut ontolojik altyapılı, birbirinden ilginç resimlerini gündeme getirecektir.
"Kişi, zaman ve mekan ortamında oluştuğuna göre, doğayı tanımayan bir insanın, insanı ağaca değişmeyen Beethoven'ı nasıl algıladığını, Palladio'nun yapıtlarını tanımayan bir kişinin, İtalyan operalarından ne zevk aldığını her zaman merak etmişimdir" diyor Öztoprak ve böylece, kendini, sanata bakışını da ortaya koymuş oluyor.
Sanatçının ilk döneminde Akademi'deki ilk deseni dahil, bu yıllar içinde yaptığı desenlere baktığımda akademik bir resim disiplininden geçtiğini, hattâ antik heykellerin devinimsel boyutlarını desenlerinde uygulamaya gayret ettiğini görüyorum. Resimlerindeki devinim olayının yaldız ile normal boyaların (yağlıboya, akrilik, guaj vb.) ışığa karşı olan duyarlılığından kaynaklandığını ve bunu kompozisyon kurgularında dikkate aldığını ifade etmeliyim. Işık, zaman boyutunda azalırken, normal renkler ışığı içine alıp, tonları koyulaştırırken yaldız, ışığı -az da olsa- yansıtmaya devam ediyor. Yani yaldızdan oluşmuş biçimler bütün güçleri ile ortaya çıkıyor. Yaldızda yapılan degrade olayı da söz konusu değişime katkıda bulunduğundan, resimlerinde kesin bir devinim sağlanmış oluyor. Söylenen malzemeler dışında başka malzemeye yer vermeksizin, tuval üzerinde gerçekleşiyor her şey. Sanatçının resimlerinde yaldız hariç, diğer renkler ışık azaldıkça koyulaşmaya uğruyor gün boyu.
Abdurrahman Öztoprak'ın, günümüz Türkiye ve Dünya resmine verdiği bir katkı olan Duygulanım Sanatı (Affection Art) felsefesi yaklaşık yarım asırlık bir arayışın sonucudur. Sanatçı, Türk resminde belli bir kuşağın ciddi temsilcisi olmasının ötesinde, bir elin parmak sayısını asla geçemeyen Türkiyeli bir dünya sanatçısıdır. YAPI DERGiSi 230