KARŞITLIK AÇILIM
"Kendisini
çevreleyen realite ile hiçbir zaman sükunet bulmayan; varlığın
şimdi - burada - böyle sınırlarını, 'çevresinin' hatta
kendi realitesinin sınırlarını yıkıp aşmak için istek
dolu"(17) insanın kurduğu mekan, onun sözcül
olmayabilen ifade dünyasıdır; yaratılacak bu mekanın da,
objeye gereksinimi vardır. Objeye bağımlı mekanda, mekan
fikrini veren, objelerin görünürlüğü, duyulurluğudur.
Bu, kurulan mekanın taşıdıklarının birbirine olan farklılığı,
yabancılığı ya da sıkça tekrar edeceğim, karşıtlığıdır.
Karşıtlık,
yer ya da zaman içinde yan yana bulunan duyumsal uyartılarda
nicel ya da nitel bir karşı olma etkisi biçiminde tanımlanır.
Karşıtlık, birbirinin varlığını belirler, biri sırf öteki
var olduğu için vardır.
Görme
alanının değişik bölgelerinde göze gelen ışıkta nicel
ya da nitel herhangi bir ayrım yoksa ve bu durum zaman içinde
değişmiyor ise, görsel algılamadan söz edilemez. İki
kutup arasındaki derecelenmeler görünürlüğü belirlerken
tepkilerimiz, karşıtlığın farklı nitelikleri ve temas
konusundaki tecrübemize, alışkanlık derecemize bağlıdır.
Karşıtlıklar zayıflatıldığında cansız, sisli havanın
belirginsizliğiyle yumuşak duygular uyandırır ya da iki
kutup arasındaki tam devinim, uç sınırlar arasında kaynağın
tüm duraklarıyla bir uzaklık düşüncesi oluşturulur. Bu
uç noktalara yaklaşan karşıtlıklar bizde açıklık,
kesinlik, sağlamlık, nesnellik, tetiklik gibi etkiler gösterir.
Mekanda
taşınanların görünürlüğü ve bu görünürlüklerin
derecelenmesi, açılımı sanatçının ifadesidir. Ben, karşıtlıklarını
azaltmış hafif sisli ve yumuşak duygular uyandıran uyku
hali görünürlükleri değil, karşıtlığın uç noktalarına
yaklaşarak iki kutup arasındaki devinim ve karşı devinimle
resimlerimi kurmak istiyorum. Kendi tamamlayıcısıyla karşı
devinime geçerek dinginliğe ulaşırken aktiflik, özel ile
genel ve çokluğun karşısında yer alan azlık üzerinde
toplanır, etkin dinamizm olarak çalışır.
RENK KARŞITLIĞI
Kurulan
mekanda renk karşıtlığının etkisi ne olabilir?
Bir
bütün olarak görüldüğü zaman resim, renk karşıtlıklarıyla,
nesnel kısımlarına bölünür; bileşimin kavranabilir hale
gelmesini sağlayanlardan biride renk vurgularıdır. Rengin,
tür ve doymuşluk karşıtlıkları zayıflatılarak maddi
varlıkları açıklama ve belli etme görevi rengin değerine
bırakılabilir. Ortaya vurgulu tek renklilik çıkar.
Yüksek
Lisans çalışma raporumda "Resimlerimde, kuvvetli açık-koyu
karşıtlığı görülür" derken, rengi sıcaklık karşıtlığıyla
ele almış Paul Klee'nin bir sözünü yazmıştım;
"tona ait boyut, kendisine renksel bir eylemi yardımcı
alırsa, resim, sıcaklık karşıtlıklarının boyutuyla
zenginleşir. İki boyutun birleşmesi, devinim ve karşı
devinim biçiminde iki yönü doğurur"(18). Bu renk
niteliğinin eklenmesi, sanatçıya duygu ve düşüncelerini
resim şeklinde kuvvetle ifade imkanı sağlıyor demiştim.
Rengi,
açık-koyu ve sıcaklık karşıtlığıyla değil de,
Munsell renk dizgesine göre renk karşıtlığını
incelersek tür karşıtlığı, değer karşıtlığı, doymuşluk
karşıtlığı olarak üç tür karşıtlık biçimi ortaya
çıkar. Bu çalışmada rengi, Munsell renk dizgesindeki üç
tür karşıtlığı ile ifade edeceğim. Resimlerimde rengin
bu üç yanı, zaman ile değişen problemlerle birlikte
rolleri değişti. Kuvvetli değer karşıtlığı devam
ederken, yanına tür ve doymuşluk karşıtlıklarını
da aldı. Bununla beraber değer karşıtlığındaki
aktiflik rolü de değişti. Koyu değerin çokluğu içerisindeki
az olma durumuyla aktif olan açık değer yerini, açık değerin
çokluğu içerisindeki az olma durumuyla aktif olan koyu değere
bıraktı. Son resimlerimde ise orta tonun çokluğu içerisinde
aktiflik, koyu ve açığın sıralanmasına kalır.
Değer
karşıtlıkları devinimine, rengin tür ve doymuşluk karşıtlıkları
da karşı devinimleriyle yanıt vermeye başladı. Rengin bu
üç tür yanıyla devinim ve karşı devinim dinginliğe
yaklaşırken, bunlardan birinin ağır basmasıyla da tam bir
denkleştirilmişlikten kaçınılmak istenmiştir.
Resimlerimde
karşıtlığın bu açılımıyla, rengin tepkisinden ve
heyecanından yararlanmak istedim. Rengin değeri yanına tür
ve doymuşluğun katılması, tek renk vurgululuğun yanında
ısısal boyutlu heyecanın yeni beraberlikleriydi. 1986 yılından
başlayan tür ve doymuşluk karşıtlığının (ısısal
heyecanın) rolleri değişmekle beraber ağırlığı arttı.
Bu da, bütünsel dengenin en sınırlı biçimi, cansız bir
uyum olan, gri ile belirtilen, hafif sisli havada
belirginsizleşen biçimlerle kurmak istemeyişimdendir.
Sanatçı,
renkteki karşıtlığı kullanarak görsel biçimlere özel
anlamlar kazandırabilir.
BELİRLİLİK BELİRSİZLİK
Karşıtlığın
uç noktalara açılımı ile açıklık, kesinlik, sağlamlık
aramam beni çizgisel bir yapıya yaklaştırmıştır. Biçim
uğraşısı çizgisel yapıyı beslemiştir.
Biçimi
görme yöntemim beliliğin görevine girmiştir. Bu, mutlaka
her biçimin başlı başına belli olması gerektiği demek
değildir; sadece her biçimde kendini belirtmek için güçlü
bir eğilim vardır. Elemanları tam bir açıklık ve
kesinlikle görülebilir hale getirme uğraşısına girişilmiştir.
Vurgu, nesnenin sınırları üzerindedir. Çizgisel görüş,
nesneleri birbirinden ayırır. Amaç, tek tek nesneleri kalımlı,
elle tutulur gerçeklikler olarak kavramaktır. Her biçim,
kendisi için en tipik olan yolda görünmeye zorlanmıştır.
Tek (kendi başına olan) motifler anlamlı karşıtlıklar
halinde geliştirilmiştir.
Resimlerimde
her parça tüme sıkı sıkıya bağlı olmakla birlikte,
daima bir çeşit bağımsızlığa sahip olmaya çalışırlar.
Bu, başıboşluk değildir; tekler tüme tabi olmuştur, ama
kendi başına var olmaktan çıkmamıştır. Bu, izleyiciyi
ekleye ekleye görmeye, bir parçadan ötekine geçe geçe
bakmaya zorlar; bağımsız kısımların bileşimiyle birlik
uğraşısıdır.
Belirliliği
çok kolay anlaşılır bulan izleyici daha çapraşık
problemlerin çözümünü arar, bundan da zevk duyar.
Resimlerimde belirlilik, biçimlerin görünürlüğünde kalmıştır.
Tüm olarak izlendiğinde anlamda bir belirsizlik vardır. Burada
söz konusu olan, sadece eninde sonunda gene de çözümlenebilecek
bir bilmecenin daha da zorlaştırılması değildir; tersine
burada daima belirsiz bir tarafın kalması uğraşısıdır.
Bu belirsizlik görevi tek tek biçimlerin görünürlüğüne
değil, bileşimin tümdeki anlamına verilmiştir.
Bileşimin
tümünde anlamın bağlantı kurduğu şey yoktur, var olması
da gerekmez. Biçimlerdeki bellilik, karşıtlığın açılımıyla
elde edilir. Biçimler salt düşünsellikte olabildiği gibi
bütünsellikten yoksun doğa da bölük pörçük girer. Doğadan
soyutlanmış elemanlar artık düşünsel soyut varlık olma
yolundadır. Her iki halin de bir arada bulunabildiği bileşimlerin
tümde bağlantı kurduğu şey düşüncededir.
MOTİFLER SÜSLER
"Resimlerimde
yapma bir görünüşle ifade eden renklere bürünen
geometrik veya karşıtı serbest şekillere bu renkler bazen
kaba bir süs görünüşü verirler ve hiç bir şeyin tayin
etmediği, sınırsız görünen bir mekan içindedirler. Bu
mekan, içinde yıldızların hareket ettiği uzaydır ve her
zamanki deneylerimizin o kadar dışında bulunurlar ki, bize
hayali birer mekan gibi görünürler"(19). Bu, Yüksek
Lisans çalışma raporumda resimlerimin o günkü motifinin
bulundukları mekanla ilgisini açan sözlü anlatımıydı.
Bugüne
gelirken geometrik süsler yerini 1986 sonlarında serbest şekillere
bırakır. Bu serbest şekiller, kurulan bileşimde birçok
aktiflik yanıyla rolünü 1987 nin başında benimser. Bunlar
artık, yıldızların hareket ettiği karanlık bir mekanda
değildirler; fakat yine birer hayali mekan içerisindedirler.
Yeni süsler kıpırtılı yanlarıyla rengin üç öğesini
de yanında taşıyarak resimdeki heyecanı üstlenmişlerdir.
Bu vurgularına tanınabilir olmaları da eklenmiştir. Tanınırlık
dereceleri değişse de, kimliklerini koruma yanıyla kalmış
bitki soyutlamalarıdır. Tümdeki anlam içinde tanınırlık
farklılığı bir boyut verme çabasındadır. Fakat tanınırlığın
tümdeki anlamı açıklayacak bir rolü yoktur. Buradaki
motifleşmeler bir süre sonra yerlerini geometrik motifleşmelere
bırakırlar ve tanınırlık farklılığı azaltılır,
kurgusallığın etkisiyle.
YÖN
Resimlerimde
rengin değeri yanında, tür ve doymuşluk karşıtlığı yön
karşıtlıklarının ortaya çıktığı anda kuvvetlenir. Bu
yön karşıtlığı, düşey ve yatayın karşıtlığıdır.
Fakat her yönün bir karşı yönü varsa da resmimde bunlar
denkleştirilmemiştir. Çoğu kez bir yönün ağır basması
istenmiştir. Yatay ve düşey yalnızca yön olarak bulunmaz,
bunlar baş role de çıkarılabilmiştir.
YERLEŞTİRME
Yerleştirmede
karşıtlıkların kenara tutunmaya başlaması görüldüğünde,
resmin çerçeveyle yabancılaşma içinde değil onun verdiği
ölçü üzerine yapılmış etkisi verir. Görüntü bir
yerinden kesilmiş gibi dursa da, seyirciye önemli olanlar
yeterince verilerek tüm olma etkisi kaybedilmez. Kenarlarla
hesaplaşma, yüzeyin çevresindeki havaya açılımı başlatır.
Kenarlara yığılma daha sonraları çözülmeye başlasa da,
kenarlara tutunma sürer ve yüzeyin çevresindeki havaya açılımı
kuvvetlendirir. Çözülmeyle birlikte alanda bölümler oluşur;
bunlar tüme bağlı olmakla birlikte, bağımsızlıklarını
seçtikleri yerlerde sürdürürler. İleride bunlar tekrar
birbirlerine yaklaşsalar da, bu bir yığılma şeklinde
olmaz.
Elemanlarını
düzenlemesi, sıralaması ve durumuyla sanatsal mekan kuran
sanatçı, bu kez de bu yerleştirmeyle kendine has ifadesini
oldukça kuvvetli öne çıkarabilir.
ÖNE
ÇIKANLAR
Sanat
etkinliğimin ilgi alanını, yönünü belirleme isteğindeki
uğraştan sonra, şimdi de yaptığım resimler arasından diğerlerine
göre öne çıkanlar, kendi isimleri altında biçimsel açıdan
ele alınarak anlatılacak.
Bu
serinin başında bulunan "İki Pencere", yeni
yolculuğun habercisiydi. Renk karşıtlığının yavaş yavaş
girmeye başlaması, eşyanın düzeni, durumu, sıralanması,
aktif olma halleri ve kurgusal mekanın problemleri Yüksek
Lisans programımda sergilediğim "Büyük Oylum"
ve sonrasında belirmişti. Fakat "İki Pencere"de
bu problemlerin üzerinde daha fazla durulmuş, rollerde büyük
değişmeler başlamıştır. "İki Pencere"de
belirgin olarak karşıtlığın açılımı önem kazanır.
Rengin değeri yanında tür ve doymuşluk,
belirlilik-belirsizlik, tanınabilirlik-tanınamazlık, yön
karşıtlıkları daha belirginleşti, karşıtlığın açılımı
genişlemeye başladı. Yerleştirmede birbirine paralel bölümlerdeki
elemanların merkezde toplanması yerine, kenarlara çekilmesi
ve kenarlara dayanma, tutunma isteğiyle birlikte karşıtlıklarını
da buraya taşırlar.
Gerçekleştirmek
istediğim pek çok düşünceyi üzerinde toplayan "Meşale",
yerleştirme olarak "İki Pencere"den pek farklı değildir;
onun gelişimidir. "Meşale" deki çizgi süsleri çok
daha
öncekilerin kısa bir tekrarıdır, fakat rolü değişmiştir.
Netlik, çizgi süslerine bırakılmıştır. "Büyük
Oylum" ve serisindeki gibi burda da tanınırlık yok
edilmiştir. Yalnızca ismin anımsatması kalmıştır.
Belirlenmiş bölümlerde ki gölgeli alanlar gelişerek devam
eder sonraki resimlerde. Rengin değeri ağırlıktadır ve
aktif olma hali koyudadır.
Rengin
doymuşluğu ölçüsünü korusa da "Yapraklar"da gözükür.
"Meşale"deki çizgi süsleri burada sınırlanmışlığını
koruyarak serbestleşir. Kenarlara yığılmadan vaz geçilir,
yayılma başlar. Bu yayılma kendinden hemen sonraki
"Sarmaşık"ta daha da artar.
"Yapraklar"da
nefeslenme başlar. Bu, yüzeyin çevresindeki havaya açılımı
sorunudur.
Açıklık
ve kesinliğin arttığı "Çiçekli Sütun"da bölümler,
tüme bağlı da olsa bağımsızlıklarını artırırlar.
Birbirlerini kapatmaktan vazgeçerler, alan içinde yerlerini
seçerek bulundukları yerden birbirlerine devinim ve karşı
devinim yaparlar. Bu, kendi içlerinde de devam eder. Alan içindeki
dağılımda, kenarlarla hesaplaşma sürerken havaya açılım
etkinliği artar. Dikeyler ağır bastığından yön karşıtlığı
genelde zayıflar. Yatay olma hali, küçük parçalarda kalmıştır.
Rengin değer karşıtlığı baş rolde, tür ve doymuşluksa
çiçeklerce üstlenilmiştir. Soyut biçimlere yaklaştırılmış
çiçekler, ilk bu resimde görülür ve bir süre devam eder;
yerlerini daha geometrik parçalara bırakana değin. Bu çiçekler
serbestlik kazansa da sınırlı alanların içerisindedir,
motifleşme sınırlandırılmıştır. Fakat çevresindeki
havaya da açılabilmektedir. Kimliklerini kaybetmemişliğiyle,
tanınırlık, çiçeklere verilmişse de çiçeklerin, tümdeki
anlamı açıklayacak bir rolü yoktur.
"Kırmızı
Bölüm" ve "Kırmızı Vadi"nin hemen öncekilerden
farkı, geniş beyaz alanın yerini kırmızıya ve çiçekli
sütunların da yerini geometrik renkli parçalarla oluşmuş
sütunlara bırakmasıdır. "Tütün Çiçeği"nde
artan renk türü burada da devam eder. Geniş alandaki rengin
türüyle, ısısal heyecan artar. Tanınabilirlik daha da
gizlenmiş, rolü geriye çekilmiştir. Uzun süredir rengin
değerindeki koyuluk aktifliği yerini, açık değerin
aktifliğine bırakmıştır. Bu iki resimdeki yeni katılımlar,
kendinden sonra geleceklerin habercisi olurlar.
"Kırmızı
Bölüm" ve "Kırmızı Vadi"yi takip eden
"Sütunlar Arası" ve "Puanlı Sütun"da
hemen görülen, bölümlerin alan içinde birbirlerine yaklaşması
ve geometrik renkli parçalardan oluşan sütunun
ikilenmesidir. Kendinden hemen önce gelenlerin dağınıklığından
kurtulma arzusu görülür. Rengin tür ve doymuşluk karşıtlığı
artık yalnızca sütunlarda kalmaz. Dikeylerin rolü ise
aynen devam eder.
Yapılan-edilen şeyin işlem ve rolünü önceden saptanamayacağını biliriz. Buraya değin yazılanlar şimdiki
sanatsal yaklaşımımın sözcül bir açıklama uğraşısıydı.
Bu açıklama uğraşısı ile birlikte yapılan-edilenler
ancak yeni yolculukların habercisi olurlar.
NOTLAR
VE AÇIKLAMALAR
KURGUSAL : (Osmanlıca. Fikrî, Aklî, Tasavvurî,
Zihni; Fransızca. Spêculatif; İngilizce. Speculative)
Kurguya değgin... Kılgın terimi karşıtıdır. Aynı
anlamda kurgul deyimi de kullanılıyor.
SOYUT : (Osmanlıca. Mücerret, Küllî, Menzû, Müntazâ,
Mânvî, Rûhî, Mücerredât, Ma'kulât, Zihnî; Fransızca.
Abstrait; İngilizce. Abstract) Parçanın bilgisi... Bütünün
bilgisi anlamını dile getiren somut deyimi karşılığında
kullanılır ve sınırlı, eksik, bütünleşmemiş bilgiyi
dile getirir. İdealist felsefe soyut'u sadece düşünceye
indirgemiş ve nesnel gerçeklikten koparmıştır. Oysa
soyut, nesnel gerçekliğin belli bir parçasının düşüncede
yansımasıdır. Eşdeyişle, soyut'un da konusu nesnel gerçekliktir.
SOYUT İLGİ : (Os. Nisbeti mücerrede; Fr. Rapport
abstrait) Zaman ve uzayla kurulan oran...
SOYUTLAMA : (Os. Tecrit, Tecerrüd, İntizâ, Mânâyı
mücerret, Mânâyı mevhûm, Nezi; İng. Abstraction) Bir
nesnenin özelliklerinden ya da özellikleri arasındaki ilişkilerden
herhangi birinin tek başına ele alan ansal işlem... Gerçekte
ayrılmayanı düşüncede ayırmaktır. Somut olgu ve
olaylar, bize ancak biçimsel ve dış gerçeği verebilirler,
özsel bilgiyi veren soyutlamadır.
(1) H.
Avni Öztopçu, sergi broşürü
Yonca Modern Sanat Galerisi. İstanbul, 7-28 Kasım 1988
(2) Bedia
Akarsu, Çağdaş Felsefe Akımları. İstanbul, 1979 Milli Eğitim
Bakanlığı Yayınları. Düşün Dizisi:3
s.72
(3) Aynı
kitap, s.71
(4)
Wilhelm Worringer, Soyutlama ve Einfühlung Çev. İsmail
Tunalı. 2. bas. İstanbul, 1971 İstanbul Üniversitesi
Edebiyat Fakültesi Yayınları No.1027
s.16
(5) Aynı
kitap, ss.16-17
(6) Aynı
kitap, ss.36-37
(7) Aynı
kitap, s.17
(8) Buddist
felsefesine göre, duyularımızla kavradığımız görünüşler
dünyası. Aynı kitap, s.17
(9) Aynı
kitap, Schopenhauer, Kritik der Kantischen Philosophiel'den alıntısı
s.18
(10) Aynı
kitap, s.18
(11) Werner
Haftmann'dan alıntı (İsmail
Tunalı, Felsefenin Işığında Modern Resim. 1. bas.
İstanbul, 1981 Remzi Kitabevi Yayınları s.137)
(12) Max
Scheler, İnsanın Kosmostaki Yeri. Çev. Tomris Mengüşoğlu
İstanbul, 1968 s.50
(13) Duyarlılığın
Tenkidi adı altında Immanuel Kant'ın açıklaması (Saffet
Suner, Düşüncenin Tarihtekii Evrimi. İstanbul 1967 ss.224-245)
(14) "Ahmet
Mehmet'ten uzundur" önermesi, Mehmet gerçekte var
olmasa da, yalnızca tasarımda var olsa da yine doğru kalır.
Bedia
Akarsu, aynı kitap, s.75
(15) Max
Scheler, aynı kitap, s.43
(16) Aynı
kitap, ss.44-45
(17)
Aynı kitap, s.60
(18) Paul
Klee, Çağdaş Sanat Kuramı
Çev.
Mehmet Dündar. Ankara, t.y. Dost Kitabevi Yayınları 28/37
s.53
(19) H.
Avni Öztopçu, Işık-Mekân-Obje
Mimar
Sinan Üniversitesi S.B.E. Resim ASD Yüksek Lisans Çalışma
Raporu s.8
YARARLANILAN
KAYNAKLAR
-
Akarsu, Bedia : Çağdaş Felsefe Akımları, İstanbul 1979,
Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları, Düşün Dizisi: 3
-
Akarsu, Bedia : Max Scheler'de Kişilik Problemi, İstanbul
1962, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları,
No. 976
-
Hançerlioğlu, Orhan : Felsefe Ansiklopedisi 'Kavramlar ve Akımlar'
1. Baskı İstanbul 1977, Remzi Kitabevi Yayınları
-
Klee, Paul : Çağdaş Sanat Kuramı, (Çev: Mehmet Dündar)
Ankara, Dost Kitabevi Yayınları, 28/3
-
Lowry, Bates : Sanatı Görmek, (Çev: N.Yurtsever-Z.Güvemli)
1. Baskı İstanbul 1972, Türkiye İş Bankası A.š. Kültür
Yayınları: 119
-
Öztopçu, H.Avni : Işık-Mekân-Obje, İstanbul 1986, Mimar
Sinan Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Resim Anasanat
Dalı Yüksek Lisans Çalışma Raporu.
-
Öztopçu, H.Avni : Renk Karşıtlığı, İstanbul 1987,
Mimar Sinan Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Resim Anasanat Dalı Sanatta Yeterlik ders proğramında Araştırma
Raporu.
-
Scheler, Max : İnsanın Kosmostaki Yeri, (Çev: Tomris Mengüşoğlu)
İstanbul 1968
-
Sirel, Şazi : Kuramsal Renk Bilgisi, İstanbul 1974 İ.D.M.M.
Akademisi Yayınları sayı: 124
-
Suner, Saffet : Düşüncenin Tarihteki Evrimi, İstanbul 1967
-
Tunalı, İsmail : Estetik Beğeni, 1. Baskı İstanbul 1983
Say Kitap Pazarlama.
-
Tunalı, İsmail : Felsefenin Işığında Modern Resim, 1.
Baskı İstanbul 1981, Remzi Kitabevi Yayınları
-
Velioğlu, Süleyman : "Türkiye'de Resim Sanatı Alanında
Görülen Düşünsel Etkinlikler Üstüne", Sanat Çevresi
Sayı: 120 Ekim 1988 sy. 18-21
-
Worringer, Wilhelm : Soyutlama ve Einfühlung, (Çev: İsmail
Tunalı) 2. Baskı, İstanbul 1971, İstanbul Üniversitesi
Edebiyat Fakültesi Yayınları No: 1027
-
Wölfflin, Heinrich : Sanat Tarihinin Temel Kavramları, (Çev:
Hayrullah Örs) İstanbul 1973, İstanbul Üniversitesi
Edebiyat Fakültesi Yayınları No: 1784
H.
Avni Öztopçu
Kurgusal Mekan
İstanbul,
1989 H62 yayınları Kaynak gösterme koşulu ile alıntı yapılabilir.
Bu yazı H. Avni Öztopçu'dan yazılı izin almadan çoğaltılamaz,
yayınlanamaz. © iletişim