Görünen dünya, ayrı zamanlarda ve çeşitli
halklarca, neden bunca değişik
biçimler içerisinde betimlenmiştir?..
Doğayı "başka
türlü görmüş
olmaları" düşünülebilir
mi? Gombrich S.Y. 19
Süsleme sanatı (Ornamentik) ürünlerinde
bir ulusun sanat isteminin en salt ve en berrak bir
şekilde
dile gelmesi, süsleme sanatının özünde bulunan bir
şeydir.
O, sanki öyle bir örnektir ki, bu örnekte mutlak sanat isteminin
türsel özellikleri açık olarak görünebilir. Bu
söylediklerimizle, süsleme sanatının, sanatın gelişmesi
için olan önemi yeteri kadar belirtilmiş
oluyor. Süsleme sanatının, yalından karmaşığa
geçmesi gereken sanat estetik'i araştırmasının
çıkış
noktasını ve temelini teşkil
etmesi gerekirdi. Böyle olacağına, figürativ sanat, böyle bir
sanat olarak tek taraflı olmak üzere ona üstün tutulmuştur;
her beceriksizce biçim verilmiş
yığın, kağıt üzerine oyun oynarcasına yapılmış
her karalama, ilk sanat olayları olarak kabul edilerek sanat
tarihi araştırmasının
çıkış
noktası yapılmıştır,
hernekadar bunlar bir halkın estetik yetisi hakkında hemen hemen
süsleme sanatı kadar pek çok
şey
söylemezlerse de. Sanat karşısına
daima tabiat taklidi ve içerik görüş
açısından tek yanlı çıkma alışkanlığımız,
burada da kendini gösterir. Wilhelm
Worringer,: S.E.
Çin sanatında önemli olan, ne zamana
direnebilecek resimler oluşturmaktı;
ne de somut anlatıyı gerçekleştirmekti;
bu kültürde en iyi biçimde "şiirsel
uyanış"
diye adlandırılabilecek bir konum amaçlanmıştır.
Bu bağlamda Çin sanatçısının rolü, hala hep dağları, ağaçları ya
da çiçekleri "yaratan" kişinin
rolüdür. Çinli sanatçı bunları, özlerinin gizini çözmüş
olduğu için, neredeyse sihirli bir biçimde ortaya çıkarabilir;
ama bu işi,
Çinlilerin evrenin doğasına ilişkin
düşüncelerinden
kaynaklanma bir atmosferi saptama ya da uyandırma amacıyla
yapar. Gombrich S.Y. 155
...Her Yunan heykelcisi, belirli bir
vücudu nasıl imgeleştireceğini
kendisi bilmek istiyordu. Mısırlılar ise, sanatlarını
bilinene dayandırıyorlardı. Oysa Yunanlılar gözlerini
kullanmakla başladılar.
İlkel sanatçı, örneğin bir yüzü kopya etmek yerine, basit
biçimlerle bir yüz oluşturur.
Mısırlılar ise, gördüklerinden çok bildiklerini betimler;
Yunan ve Roma sanatı, bu kalıpsal biçimlere can katmıştır.
Avrupa ortaçağ sanatı, bu biçimleri kutsal öyküyü anlatmada
kullandı. Çin sanatı ise, onları düşünsel
içedalış
amaçlarına yöneltti. Fakat bu kalıp-biçimlerden hiç biri,
sanatçıyı, "gördüğünü resmetmeye" itmiyordu. Bu düşünce
yalnızca Rönesans'ta doğdu. Başlangıçta
her
şey
yolunda gibiydi. Bilimsel perspektif, sfumato (=giderek erime),
Venedikli sanatçıların renkleri, devinim ve ifade, sanatçının
kendini çevreleyen dünyayı betimlemesinde kullandığı araçlara
ekledi. Fakat her kuşak;
sanatçıları gerçekten gördüklerini resmetmek yerine,
öğrendikleri biçimleri uygulamaya zorlayan, umulmadık "direnç
merkezlerinin", geleneksel alışkanlık
kalelerinin hala olduğunu anlıyoruz...
...İçimizdeki "Mısırlı"yı bastırabiliriz ama, onu
hiç bir zaman tümden yenilgiye uğratamayız.
Gombrich S.Ö.
Doğu uygar budunlarının sanat istemi
soyut eğilimi gösterir. Wilhelm Worringer,:
S.E.
... resmin dünyayı doğrudan taklide kalkışması
küçüklük geliyor bana, ağrıma gidiyor. Ama o yeni usullerle
yaptıkları resimlerin öyle bir çekimi var ki! Gözün görüverdiği
her
şeyi
gözün görüverdiği gibi resmediyorlar. Onlar gördüklerini
resmediyorlar, bizler ise baktığımızı.
Saf hiçbir
şey
yoktur... Nakışta,
resimde ne zaman harikalar yaratılsa, ne zaman bir nakkaşhanede
gözlerimi sulandıracak, tüylerimi ürpertecek bir güzellik ortaya
çıksa, bilirim ki orada daha önceden yan yana gelmemiş
iki ayrı
şey
birleşip
bir yeni harikayı ortaya çıkarmıştır.
Behzat'ı ve bütün Acem resminin güzelliğini, Arap
resminin Moğol-Çin resmiyle karışmasına
borçluyuz. Şah Tahmasp'ın en güzel resimleri Acem tarzıyle
Türkmen hassasiyetini birleştirdi.
Bugün herkes Hindistan'daki Ekber Han'ın nakkaşhanelerini
anlata anlata bitiremiyorsa, nakkaşlarını
Frenk üstatlarının usüllerini almaya teşvik
ettiği içindir bu.
Doğu da Allah'ındır, Batı da.
Allah bizi saf ve karışmamış
olanın isteklerinden korusun. Orhan Pamuk
B.A.K. 197-186
Her çağın kendine özgü bir sanatı vardır.
Bunun böyle olması, sanatın uğraştığı
alanla ilgilidir. Sanatın objesi, ya doğrudan doğruya ya da
dolaylı olarak insanla ilgilidir. İnsansa her çağda yerini
kendisinden sonra gelen kuşaklara
terkediyor; yeni kuşaklar,
yeni problemlerle ortaya çıkıyor. Bundan dolayı her çağda ortaya
çıkan problemler de değişik
oluyor. Sanatçı belli bir çağda yaşadığına
göre, onun kendi çağının problemlerine karşı
kayıtsız kalacağı düşünülemez.
Fakat hem her çağın kendisine özgü santral değeri ya da
değerleri vardır; hem de her çağın insan başarılarının
belli bir düzeyi ve bu düzeyin o çağda yaşayan
insanlara yüklediği, sunduğu problemler vardır. Ressam da,
müzikçi de, yapı ustası da,
şair
ve yazar da birer insan olduklarına göre, onlar da ya bu çağı
yöneten santral değerlerle, bu çağın kültürel havasını oluşturan
insan başarıları
yönünde yapıtlar verirler; ya da onları aşarlar
ve yeni bir çağın habercisi olurlar.
Takiyettin Mengüşoğlu
F.G.
Beşyüz
yıl boyunca Avrupa sanatında egemen olan obje'nin yerini,
çağın gerçeklik ve varlık yorumuna uygun olarak bir başka
varlık almalıydı. Bu varlık 'süje' olacaktı. Çünkü 19. yüzyılın
objektif-materialist gerçeklik kavrayışı,
20. yüzyıla girerken yerini sübjektivist bir gerçeklik anlayışına
bırakıyordu. İsmail Tunalı M.R. 135
____________
ROMANTİZM Çağdaş
sanatın başlangıç
noktası olan bir felsefedir. Fransız devrimi ve sanayi
devrimiyle romantizm ortaya çıktı. Aklın egemenliğine karşı
koyar; duygu önemlidir. Yaratılan dünya daima geçmişe
giden idealize bir dünyadır. 18.yy sonları
İZLENİMCİLİK Çağdaş
gelişmeye
açıktırlar. Teknik buluşları
vardır. Bilimsel ve kültürel değişim
yapıtlarını etkiliyordu. Doğa ile kesin ilgilendiler. Işık
ve renk, optik görüşle
ilgilendiler. İzlenimciler soyut düşünceye
yol açtılar. Anın geçiciliğiyle ilgilendiler (Kübizmin 4.
özelliği). Degas, Manet, Monet...
NEO-İMPRESSİONİSM Seurat
POST-İMPRESSYONİSM=GEÇ İZLENİMCİLİK Gauguin düz
yüzeyleri yalınlaştırıyor,
Matisse'e yol açan motifler var. İlkelcilik akımının öncüsü
oluyor (Primitivizm). Van Gogh Almanya'da benimsenen
ifadeciliğe, Cezanne Fransa'da Kübizm'e götürür (anıtsallık
var).
NABİZM Esas olarak durağan ve bazen dekoratif
etkiye yönelir.
EKSPRESYONİZM Doğalcılığın karşıtı
olan biçim ve renkler aracılığıyla, duygusal ve ruhsal düzeyde
heyecanlar yaratmaktı. 19.yy'ın son yıllarında çağın değişimi
sancıları ve insanın üzerinde durulmakta. Freud'un görüşleri
ilgi çekmektedir. Munch, Kirchner, Emil Nolde
FOV'lar Nabilerle Fovlar birlikte görülse de
sorunları ayrıdır. Fovlar biraz daha derli topludur. Fransız
ekspresyonizmin diğer bir adı Fovizmdir. Kesin kuramları olmayan
bir grupturlar. Resimleri birbirine benzer. Renkler düz alanları
kaplar. Cezanne'ın biçimlerle kurmak istediği geometrik yapıyı
Matisse renklerle yapıyor. Matisse gerçekçi mekan kullanmıyor.
KÜBİZM Kübistler, denetimsiz itkilerine bırakılmış
Fov'ların aşırılığına
karşı
çıktılar. Kübizm bireysel ve usçudur. Zihinsel bir düşüncenin
somut bir ifadesidir. Herşey
nesnelleşmiş
ve soyutlanmıştır.
Duygusal ve içedönüklük yoktur.; plastik ve bilime yer verir.
Mekan belirginliğini getirir. Çevre çok önemlidir. Çözümzel
Kübizm 1910-1912, Sentetik Kübizm 1913-1914 Picasso, Braque
FÜTÜRİZM Yeni olan herşeye
hayranlık duyuyorlar. İzlenimcilerden renk, Kübizmden
parçalanmayı alıyor. Hız, teknoloji önemli. Sanatları deneyci
nitelikteydi. Kübizmin statikliğine karşın
Fütirizm dinamizmi ve rengi getirmiştir.
Yazar Marinneti'nin 1909 tarihli bildirisiyle; Umberto Boccioni,
Carlo Carra
VORTICISM 1914'te kurulan İngiliz sanat akımı.
Temel geometrik biçimleri kullanan bir soyut resim yaratma
amaçlanmış.
Kübizm, Fütürizm gibi akımlardan etkilenmiştir.
1. dünya savaşıyla
sona ermiştir.
W.Lewis, Hamilton, Roberts
SÜPREMATİZM 1913'te Rusya'da Malevich tarafından
başlatılan
bir soyut sanat hareketi. "Suprema" dünyası salt bir düzlem
üzerindeki dikdörtgen dünyasıdır. Resim yabancı elemanlardan
arındırılmıştır.
Rus ideolojisine uymadığından 1920'de ortadan kaldırılır.
Malevich
DE STİJL Amacı endüstriyel çağının gereklerine
uygun, bireysel anlatımı ve ulusal anlayışları
yadsıyan, tüm toplumlar için ortak bir sanat dili geliştirmektir.
Heyecan dışı,
mantıksal açık ve enerjik, hemen hemen bir mühendisin saltlığını
ve nesnelliğini ön planda tutuyor. Doğanın geçiciliğini değil
insanın ruhunu temsil ediyor. Doesburg, Mondrian
ELEMANTARİZM De Stijl eylemine bağıntılı
harekettir. Mondrian'ın yanlızca yatay ve düşey
dik açılı yüzeysel öğeleri içeren anlayışına
eğik öğeleri de sokmayı dener. -Sınırlı geometrik biçim -
birincil renkler - karmaşıklık
reddedilir - Malevich, Doesburg, Lissitzky
KONSTRÜKTİVİZM (yapımcılık) 1920'li yıllarda
Rusya'da ortaya çıkmıştır.
Özellikle heykel sanatını geleneksel biçimlerden kurtarıp, ona
çağımızın en büyük gerçeği olan uzay ve zaman sürekliliğini
katarak bir heykel mimarlığı kurmak istiyorlardı. Tatlin
PRODÜKTİVİST'LER Onlara göre sanat hangi görünüş
altında olursa olsun burjuva değerlerini ve kapitalist sömürüyü
temsileden çağdışı
uğraştı.
Onlar da tasarıma yöneldi.
DADA HAREKETİ Paris, New York, Zürih, Almanya'da
görülür. Reddediş
ve estetiğe karşı
çıkış
olarak tanımlanabilir. Yerini gerçeküstücülüğe bırakır. Marchel
Duchamp, Rodchenko
OTOMATİZM Hiçbir estetik önyargı, ilke ya da
kurala bağlı kalmayan, beyinle denetlenmeyen, bilinçsizce
"otomatik" biçimde yapılan sanatsal çalışma
1910'lu yıllarda DADA'cı sanatçıların yarattığı bu davranış
biçimi, sonraki yıllarda, 1920 ile 1930 arasında
Gerçeküstücülerce de kullanılmıştır.
METAFİZİK-(Fizik Ötesi) 1917'de bir araya gelen
C.Carra ve G.'de Chirico adlı İtalyan ressamlarca başlatıldı.
Nesneler yalın ve saygın bir anlayışla
verilmiştir.
De Chirico ile Carra olağandışı
nesneler seçip, bunları
şaşırtıcı
ilişkiler
içinde yansıttı.
SÜRREALİZM-Gerçeküstücülük 1917-18'lerde kuruldu.
Duygu ve iç gerçekler öne çıkıyor. Geçmişin
plastik değerlerini kullanıyorlar. Bilinçaltına önem veriyorlar.
Yaratıcı düşünceyi
bilinçaltının etkilediğine inanıyorlar. Değişen
bir dünya istiyorlar. Saf olan iç gerçeklerdir. Seyirciyi düşünmeye
yöneltmek istiyorlar. Psikanaliz yöntem kaynak oluyor. Simgesel
ve mistik yanlarıyla hala süren bir akım. Magritte, Dali, Max
Ernst, J.Miro.
SOYUT EKSPRESYONİZM "renk ve çizgi" nedeniyle
figüratif Ekspresyonizm'e ve Fovizm'e bağlamak mümkündür. Resim
"temsil edilen
şey"
olmaktan çıkmış;
ressamın hareketlerinin izlerini taşıyor.
1940-50 dönemi anlık kararlara dayanan spontane yaratma süreci.
1970'lerde lirik soyutlama anlayışına"S.E"in
uzantısı. J.Pollock, A.Gorky, F.Kline
RESSAM SONRASI SOYUTLAMA Soyut Ekspresyonizmin
abartılı eylem resmiyle, Ressam Sonrası Soyutlama akımının zarif
ve dingin ifade arayışına
bağlı öğretisi arasında bir nöbet değişimidir.
Anlam bir kenara bırakılmıştır.
Yüzeyin düzlüğü ve düzlüğün sınırlanmasıyla ilgileniyorlar. Kişisel
özelliklerini göstermeyen kesin berraklık ve açıklığa doğru gidiş.
Espas'ı sıfır olarak görüyorlar. İmge resmin kendisi oluyor.
M.Lovis, K.Noland, F.Stella
POP ART 1950'lerin sonunda İngiltere'de doğup
1960'larda Avrupa ve ABD'ne yayıldı. Temel yönelimi, endüstri
toplumunun günlük tüketim eşyalarını,
kitlesel iletişim
çağının teknikleriyle betimlemek. Pop Art, iletişim
biçimlerini keşfetme,
onlara eleştirel
bir bilinçle bakabilme amacıyla yapılan bir çağrıdır. A.Warhol,
Lichtenstein.
OP ART 1960'larda gelişmiştir.
Derinlik ya da üç boyutluluk yanılsaması yaratmayı amaçlayan
soyut sanat ürünlerini içerir. Nesneler aracılığıyla gözün
uyarılışına
ilişkin
akıllıca oyunlar oluşturur.
Victor Vasarely, Raphael Soto
FOTOĞRAF GERÇEKÇİLİĞİ Sanatçı tuvale aktardığı
fotoğrafı kendi hayal gücüyle, sezgiyle ve yaratıcı zekasıyla
yeniden yorumlamaktadır. Foto Gerçekçilere göre, bu yol katıksız
biçime ulaşmak
için bir aracıdır. M.Morley, Richard Estes.
HAPPENING (olay) Önceden tasarlanmamış,
anlık dürtülerle yönlendirilen ve bir toplulukça gerçekleştirilen
sanatsal eylem. Allon Kaprow, S.Brisley.
TOPRAK SANATI (Eksantrik Eylem) Kentin varlığına
duyulan kuşkunun
ve nefretin doğal ve kaçınılmaz sonucu olarak, bunlar kent
ortamına meydan okuyan eylemdir. Makineleşmiş
toplumda kesin bir kültür ve zaman
şoku
yaratır. R.Long, R.Simthson
SÖZCÜK SANATI Galeri duvarında asılı bu tanımlar,
görsel bir niteliğe sahiptirler. Aynı zamanda adı geçen kavram
ya da nesne hakkında anılarımızı canlandırırlar. Magritte'den
daha kesin ve açık bir biçimde, sanat yapıtı ile gösterdiği
nesne arasındaki ayrımı kanıtlamış
olurlar. Joseph Kosuth.
KAVRAMSAL SANAT Görsel ya da dokunsal olmaktan
çok, zihinsel bir imge yaratmayı amaçlayan sanat anlayışı.
Alışılagelmiş
geleneksel malzeme ve teknikleri kullanmak yerine, sanatsal
etkiyi formüller, video bantlar, konuşmalar
v.s. ile elde etmeyi denemektedir. Her seferinde ne tür araçlar
seçip kullanırsa kullansın herşeyden
önce bize fikir önermektedir. Klein, Lotham
MİNİMALİZM En yalın örnekleriyle açıklık ve
sadelikten duyulan zevki açığa vurmaktadır; daha karmaşık
örneklerde ise bir ölçüde aynı zevk yankılanır. Bütün bunlar
doğanın bolluk ve cömertliği karşısına,
insanın özellikle yarattığı nesneler olarak sanatın konmasını
önerir.
FULUKSUS Bünyesinde taşıdığı
Neo-Dadaist tavırla birlikte, sanatın ticarileşmesi
gibi, yüksek modernizmin dışlayıcılığı
gibi kavramlara karşı
çıkıyor. İlk kez 1961'oe üzerinde çalışmaya
başlanmışsa
da 1962 yılı Eylülünde kimlik kazanmıştır.
Başlangıçta
'hareket' olarak doğmuştur.