Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi
Güzel Sanatlar Eğitimi Bölümü Resim Anasanat Dalı / bir numaralı atölye ders notları

 
95/96 NOTLARI

Ana Sayfa

çağlar / halklar

 

Görünen dünya, ayrı zamanlarda ve çeşitli halklarca, neden bunca değişik biçimler içerisinde betimlenmiştir?.. Doğayı "başka türlü görmüş olmaları" düşünülebilir mi? Gombrich S.Y. 19

 

Süsleme sanatı (Ornamentik) ürünlerinde bir ulusun sanat isteminin en salt ve en berrak bir şekilde dile gelmesi, süsleme sanatının özünde bulunan bir şeydir. O, sanki öyle bir örnektir ki, bu örnekte mutlak sanat isteminin türsel özellikleri açık olarak görünebilir. Bu söylediklerimizle, süsleme sanatının, sanatın gelişmesi için olan önemi yeteri kadar belirtilmiş oluyor. Süsleme sanatının, yalından karmaşığa geçmesi gereken sanat estetik'i araştırmasının çıkış noktasını ve temelini teşkil etmesi gerekirdi. Böyle olacağına, figürativ sanat, böyle bir sanat olarak tek taraflı olmak üzere ona üstün tutulmuştur; her beceriksizce biçim verilmiş yığın, kağıt üzerine oyun oynarcasına yapılmış her karalama, ilk sanat olayları olarak kabul edilerek sanat tarihi araştırmasının çıkış noktası yapılmıştır, hernekadar bunlar bir halkın estetik yetisi hakkında hemen hemen süsleme sanatı kadar pek çok şey söylemezlerse de. Sanat karşısına daima tabiat taklidi ve içerik görüş açısından tek yanlı çıkma alışkanlığımız, burada da kendini gösterir. Wilhelm Worringer,: S.E.

  

Çin sanatında önemli olan, ne zamana direnebilecek resimler oluşturmaktı; ne de somut anlatıyı gerçekleştirmekti; bu kültürde en iyi biçimde "şiirsel uyanış" diye adlandırılabilecek bir konum amaçlanmıştır. Bu bağlamda Çin sanatçısının rolü, hala hep dağları, ağaçları ya da çiçekleri "yaratan" kişinin rolüdür. Çinli sanatçı bunları, özlerinin gizini çözmüş olduğu için, neredeyse sihirli bir biçimde ortaya çıkarabilir; ama bu işi, Çinlilerin evrenin doğasına ilişkin düşüncelerinden kaynaklanma bir atmosferi saptama ya da uyandırma amacıyla yapar. Gombrich S.Y. 155

 

...Her Yunan heykelcisi, belirli bir vücudu nasıl imgeleştireceğini  kendisi  bilmek istiyordu. Mısırlılar ise, sanatlarını bilinene dayandırıyorlardı. Oysa Yunanlılar gözlerini kullanmakla başladılar.
İlkel sanatçı, örneğin bir yüzü kopya etmek yerine, basit biçimlerle bir yüz olu
şturur. Mısırlılar ise, gördüklerinden çok bildiklerini betimler; Yunan ve Roma sanatı, bu kalıpsal biçimlere can katmıştır. Avrupa ortaçağ sanatı, bu biçimleri kutsal öyküyü anlatmada kullandı. Çin sanatı ise, onları düşünsel içedalış amaçlarına yöneltti. Fakat bu kalıp-biçimlerden hiç biri, sanatçıyı, "gördüğünü resmetmeye" itmiyordu. Bu düşünce yalnızca Rönesans'ta doğdu. Başlangıçta her şey yolunda gibiydi. Bilimsel perspektif, sfumato  (=giderek erime), Venedikli sanatçıların renkleri, devinim ve ifade, sanatçının kendini çevreleyen dünyayı betimlemesinde kullandığı araçlara ekledi. Fakat her kuşak; sanatçıları gerçekten gördüklerini resmetmek yerine, öğrendikleri biçimleri uygulamaya zorlayan, umulmadık "direnç merkezlerinin", geleneksel alışkanlık kalelerinin hala olduğunu anlıyoruz...

...İçimizdeki "Mısırlı"yı bastırabiliriz ama, onu hiç bir zaman tümden yenilgiye uğratamayız. Gombrich S.Ö.

 

 Doğu  uygar budunlarının sanat istemi soyut eğilimi gösterir. Wilhelm Worringer,: S.E.

  

... resmin dünyayı doğrudan taklide kalkışması küçüklük geliyor bana, ağrıma gidiyor. Ama o yeni usullerle yaptıkları resimlerin öyle bir çekimi var ki! Gözün görüverdiği her şeyi gözün görüverdiği gibi resmediyorlar. Onlar gördüklerini resmediyorlar, bizler ise baktığımızı.

 Saf hiçbir şey yoktur... Nakışta, resimde ne zaman harikalar yaratılsa, ne zaman bir nakkaşhanede gözlerimi sulandıracak, tüylerimi ürpertecek bir güzellik ortaya çıksa, bilirim ki orada daha önceden yan yana gelmemiş iki ayrı şey birleşip bir yeni harikayı ortaya çıkarmıştır. Behzat'ı ve bütün Acem resminin güzelliğini, Arap resminin Moğol-Çin resmiyle karışmasına borçluyuz. Şah Tahmasp'ın en güzel resimleri Acem tarzıyle Türkmen hassasiyetini birleştirdi. Bugün herkes Hindistan'daki Ekber Han'ın nakkaşhanelerini anlata anlata bitiremiyorsa, nakkaşlarını Frenk üstatlarının usüllerini almaya teşvik ettiği içindir bu.

Doğu da Allah'ındır, Batı da.  Allah bizi saf ve karışmamış olanın isteklerinden korusun. Orhan Pamuk B.A.K. 197-186

 

Her çağın kendine özgü bir sanatı vardır. Bunun böyle olması, sanatın uğraştığı alanla ilgilidir. Sanatın objesi, ya doğrudan doğruya ya da dolaylı olarak insanla ilgilidir. İnsansa her çağda yerini kendisinden sonra gelen kuşaklara terkediyor; yeni kuşaklar, yeni problemlerle ortaya çıkıyor. Bundan dolayı her çağda ortaya çıkan problemler de değişik oluyor. Sanatçı belli bir çağda yaşadığına göre, onun kendi çağının problemlerine karşı kayıtsız kalacağı düşünülemez. Fakat hem her çağın kendisine özgü  santral  değeri ya da değerleri vardır; hem de her çağın insan başarılarının belli bir düzeyi ve bu düzeyin o çağda yaşayan insanlara yüklediği, sunduğu problemler vardır. Ressam da, müzikçi de, yapı ustası da, şair ve yazar da birer insan olduklarına göre, onlar da ya bu çağı yöneten  santral  değerlerle, bu çağın kültürel havasını oluşturan insan başarıları yönünde yapıtlar verirler; ya da onları aşarlar ve yeni bir çağın habercisi olurlar. Takiyettin Mengüşoğlu F.G.

 

Beşyüz yıl boyunca Avrupa sanatında egemen olan obje'nin yerini, çağın gerçeklik ve varlık yorumuna uygun olarak bir başka varlık almalıydı. Bu varlık 'süje' olacaktı. Çünkü 19. yüzyılın objektif-materialist gerçeklik kavrayışı, 20. yüzyıla girerken yerini sübjektivist bir gerçeklik anlayışına bırakıyordu. İsmail Tunalı M.R. 135
____________

ROMANTİZM Çağdaş sanatın başlangıç noktası olan bir felsefedir. Fransız devrimi ve sanayi devrimiyle romantizm ortaya çıktı. Aklın egemenliğine karşı koyar; duygu önemlidir. Yaratılan dünya daima geçmişe giden idealize bir dünyadır.  18.yy sonları

İZLENİMCİLİK Çağdaş gelişmeye açıktırlar. Teknik buluşları vardır. Bilimsel ve kültürel değişim yapıtlarını etkiliyordu. Doğa ile kesin ilgilendiler.  Işık ve renk, optik görüşle ilgilendiler. İzlenimciler soyut düşünceye yol açtılar. Anın geçiciliğiyle ilgilendiler (Kübizmin 4. özelliği). Degas, Manet, Monet...

NEO-İMPRESSİONİSM Seurat

POST-İMPRESSYONİSM=GEÇ İZLENİMCİLİK Gauguin düz yüzeyleri yalınlaştırıyor, Matisse'e yol açan motifler var. İlkelcilik akımının öncüsü oluyor (Primitivizm).  Van Gogh Almanya'da benimsenen ifadeciliğe, Cezanne Fransa'da Kübizm'e götürür (anıtsallık var).

NABİZM Esas olarak durağan ve bazen dekoratif etkiye yönelir.

EKSPRESYONİZM Doğalcılığın karşıtı olan biçim ve renkler aracılığıyla, duygusal ve ruhsal düzeyde heyecanlar yaratmaktı. 19.yy'ın son yıllarında çağın değişimi sancıları ve insanın üzerinde durulmakta. Freud'un görüşleri ilgi çekmektedir.  Munch, Kirchner, Emil Nolde

FOV'lar Nabilerle Fovlar birlikte görülse de sorunları ayrıdır. Fovlar biraz daha derli topludur. Fransız ekspresyonizmin diğer bir adı Fovizmdir. Kesin kuramları olmayan bir grupturlar. Resimleri birbirine benzer. Renkler düz alanları kaplar. Cezanne'ın biçimlerle kurmak istediği geometrik yapıyı Matisse renklerle yapıyor. Matisse gerçekçi mekan kullanmıyor.

KÜBİZM Kübistler, denetimsiz itkilerine bırakılmış Fov'ların aşırılığına karşı çıktılar. Kübizm bireysel ve usçudur. Zihinsel bir düşüncenin somut bir ifadesidir. Herşey nesnelleşmiş ve soyutlanmıştır. Duygusal ve içedönüklük yoktur.; plastik ve bilime yer verir. Mekan belirginliğini getirir. Çevre çok önemlidir. Çözümzel Kübizm 1910-1912, Sentetik Kübizm 1913-1914  Picasso, Braque

FÜTÜRİZM Yeni olan herşeye hayranlık duyuyorlar. İzlenimcilerden renk, Kübizmden parçalanmayı alıyor. Hız, teknoloji önemli. Sanatları deneyci nitelikteydi. Kübizmin statikliğine karşın Fütirizm dinamizmi ve rengi getirmiştir. Yazar Marinneti'nin 1909 tarihli bildirisiyle; Umberto Boccioni, Carlo Carra

VORTICISM 1914'te kurulan İngiliz sanat akımı. Temel geometrik biçimleri kullanan bir soyut resim yaratma amaçlanmış. Kübizm, Fütürizm gibi akımlardan etkilenmiştir. 1. dünya savaşıyla sona ermiştir. W.Lewis, Hamilton, Roberts

SÜPREMATİZM 1913'te Rusya'da Malevich tarafından başlatılan bir soyut sanat hareketi. "Suprema" dünyası salt bir düzlem üzerindeki dikdörtgen dünyasıdır. Resim yabancı elemanlardan arındırılmıştır. Rus ideolojisine uymadığından 1920'de ortadan kaldırılır. Malevich

DE STİJL Amacı endüstriyel çağının gereklerine uygun, bireysel anlatımı ve ulusal anlayışları yadsıyan, tüm toplumlar için ortak bir sanat dili geliştirmektir. Heyecan dışı, mantıksal açık ve enerjik, hemen hemen bir mühendisin saltlığını ve nesnelliğini ön planda tutuyor. Doğanın geçiciliğini değil insanın ruhunu temsil ediyor.  Doesburg, Mondrian

ELEMANTARİZM De Stijl eylemine bağıntılı harekettir. Mondrian'ın yanlızca yatay ve düşey dik açılı yüzeysel öğeleri içeren anlayışına eğik öğeleri de sokmayı dener. -Sınırlı geometrik biçim - birincil renkler - karmaşıklık reddedilir -  Malevich, Doesburg, Lissitzky

KONSTRÜKTİVİZM (yapımcılık) 1920'li yıllarda Rusya'da ortaya çıkmıştır. Özellikle heykel sanatını geleneksel biçimlerden kurtarıp, ona çağımızın en büyük gerçeği olan uzay ve zaman sürekliliğini katarak bir heykel mimarlığı kurmak istiyorlardı.  Tatlin

PRODÜKTİVİST'LER  Onlara göre sanat hangi görünüş altında olursa olsun burjuva değerlerini ve kapitalist sömürüyü temsileden çağdışı uğraştı. Onlar da tasarıma yöneldi.

DADA HAREKETİ Paris, New York, Zürih, Almanya'da görülür. Reddediş ve estetiğe karşı çıkış olarak tanımlanabilir. Yerini gerçeküstücülüğe bırakır.  Marchel Duchamp, Rodchenko

OTOMATİZM Hiçbir estetik önyargı, ilke ya da kurala bağlı kalmayan, beyinle denetlenmeyen, bilinçsizce "otomatik" biçimde yapılan sanatsal çalışma 1910'lu yıllarda DADA'cı sanatçıların yarattığı bu davranış biçimi, sonraki yıllarda, 1920 ile 1930 arasında Gerçeküstücülerce de kullanılmıştır.

METAFİZİK-(Fizik Ötesi) 1917'de bir araya gelen C.Carra ve G.'de Chirico adlı İtalyan ressamlarca başlatıldı. Nesneler yalın ve saygın bir anlayışla verilmiştir. De Chirico ile Carra olağandışı nesneler seçip, bunları şaşırtıcı ilişkiler içinde yansıttı.

SÜRREALİZM-Gerçeküstücülük 1917-18'lerde kuruldu. Duygu ve iç gerçekler öne çıkıyor. Geçmişin plastik değerlerini kullanıyorlar. Bilinçaltına önem veriyorlar. Yaratıcı düşünceyi bilinçaltının etkilediğine inanıyorlar. Değişen bir dünya istiyorlar. Saf olan iç gerçeklerdir. Seyirciyi düşünmeye yöneltmek istiyorlar. Psikanaliz yöntem kaynak oluyor. Simgesel ve mistik yanlarıyla hala süren bir akım.  Magritte, Dali, Max Ernst, J.Miro.

SOYUT EKSPRESYONİZM "renk ve çizgi" nedeniyle figüratif Ekspresyonizm'e ve Fovizm'e bağlamak mümkündür. Resim "temsil edilen şey" olmaktan çıkmış; ressamın hareketlerinin izlerini taşıyor. 1940-50 dönemi anlık kararlara dayanan spontane yaratma süreci. 1970'lerde lirik soyutlama anlayışına"S.E"in uzantısı.  J.Pollock, A.Gorky, F.Kline

RESSAM SONRASI SOYUTLAMA Soyut Ekspresyonizmin abartılı eylem resmiyle, Ressam Sonrası Soyutlama akımının zarif ve dingin ifade arayışına bağlı öğretisi arasında bir nöbet değişimidir. Anlam bir kenara bırakılmıştır. Yüzeyin düzlüğü ve düzlüğün sınırlanmasıyla ilgileniyorlar. Kişisel özelliklerini göstermeyen kesin berraklık ve açıklığa doğru gidiş. Espas'ı sıfır olarak görüyorlar. İmge resmin kendisi oluyor.  M.Lovis, K.Noland, F.Stella

POP ART 1950'lerin sonunda İngiltere'de doğup 1960'larda Avrupa ve ABD'ne yayıldı. Temel yönelimi, endüstri toplumunun günlük tüketim eşyalarını, kitlesel iletişim çağının teknikleriyle betimlemek. Pop Art, iletişim biçimlerini keşfetme, onlara eleştirel bir bilinçle bakabilme amacıyla yapılan bir çağrıdır.  A.Warhol, Lichtenstein.

OP ART 1960'larda gelişmiştir. Derinlik ya da üç boyutluluk yanılsaması yaratmayı amaçlayan soyut sanat ürünlerini içerir. Nesneler aracılığıyla gözün uyarılışına ilişkin akıllıca oyunlar oluşturur.  Victor Vasarely, Raphael Soto

FOTOĞRAF GERÇEKÇİLİĞİ Sanatçı tuvale aktardığı fotoğrafı kendi hayal gücüyle, sezgiyle ve yaratıcı zekasıyla yeniden yorumlamaktadır. Foto Gerçekçilere göre, bu yol katıksız biçime ulaşmak için bir aracıdır.  M.Morley, Richard Estes.

HAPPENING (olay) Önceden tasarlanmamış, anlık dürtülerle yönlendirilen ve bir toplulukça gerçekleştirilen sanatsal eylem.  Allon Kaprow, S.Brisley.

TOPRAK SANATI (Eksantrik Eylem) Kentin varlığına duyulan kuşkunun ve nefretin doğal ve kaçınılmaz sonucu olarak, bunlar kent ortamına meydan okuyan eylemdir. Makineleşmiş toplumda kesin bir kültür ve zaman şoku yaratır.  R.Long, R.Simthson

SÖZCÜK SANATI Galeri duvarında asılı bu tanımlar, görsel bir niteliğe sahiptirler. Aynı zamanda adı geçen kavram ya da nesne hakkında anılarımızı canlandırırlar. Magritte'den daha kesin ve açık bir biçimde, sanat yapıtı ile gösterdiği nesne arasındaki ayrımı kanıtlamış olurlar.  Joseph Kosuth.

KAVRAMSAL SANAT Görsel ya da dokunsal olmaktan çok, zihinsel bir imge yaratmayı amaçlayan sanat anlayışı. Alışılagelmiş geleneksel malzeme ve teknikleri kullanmak yerine, sanatsal etkiyi formüller, video bantlar, konuşmalar v.s. ile elde etmeyi denemektedir. Her seferinde ne tür araçlar seçip kullanırsa kullansın herşeyden önce bize fikir önermektedir.  Klein, Lotham

MİNİMALİZM En yalın örnekleriyle açıklık ve sadelikten duyulan zevki açığa vurmaktadır; daha karmaşık örneklerde ise bir ölçüde aynı zevk yankılanır. Bütün bunlar doğanın bolluk ve cömertliği karşısına, insanın özellikle yarattığı nesneler olarak sanatın konmasını önerir.

FULUKSUS Bünyesinde taşıdığı Neo-Dadaist tavırla birlikte, sanatın ticarileşmesi gibi, yüksek modernizmin dışlayıcılığı gibi kavramlara karşı çıkıyor. İlk kez 1961'oe üzerinde çalışmaya başlanmışsa da 1962 yılı Eylülünde kimlik kazanmıştır. Başlangıçta 'hareket' olarak doğmuştur.