ders BELGELİĞİ

desen yazıları
ders BELGELİĞİ kapsama alanında öğrenci araştırma yazıları

dy 1 Ana Sayfa

 dy 1. sayı, haziran 2004


İnsana Has Bir İletişim Sistemi; Dil, İnsanın Kaderi; Düşünme, Anlaşılması Güç Bir Muamma; İnsan…

Begüm Mütevellioğlu
2002-2003 2. sınıf desen RR3 dB ©

İnsan düşünen bir varlıktır ve düşünme dil ile olur.

Aristo, düşünme için, ‘Konuşma, zihnî hayatın şekillendirilmesidir.’ demişti. Usçu felsefe ise dili, daha önceden varolan düşünceleri ifade etmek için bir araç olarak görmüştür. Alman filozofu Heidegger, ‘Dil,düşüncenin evidir.’der. Descartes, ‘Düşünüyorum, o halde varım.’ demiştir. Çünkü, insan varoluşunu ancak diliyle anlar.

Düşünme, olaylar ve varlıklar arasında bir bağ kurmadır. İnsan, konuşabilen tek varlık olduğu için düşünebilen tek varlık da yine insandır. Düşünme ‘sesli bir konuşma’, varlık ve hareketler-kavramlar arasında bir ilişki kurma demektir. Varlık ve hareketleri düşünce alemine dil taşır. Bu yüzden düşünce olmadan dil olmaz ama dil olmadan da düşünce olmaz.

Düşünce, soyut bir kavramdır, onu yalnızca dil ile dışarı vurup belli bir şekle büründürmek mümkündür. Dil, bu yüzden düşüncenin kalıbıdır ve soyut kavramları ancak  dil ile somutlaştırabiliriz. Dil, bir taraftan düşünce sonucu meydana gelirken bizzat kendisi de düşünceyi oluşturmaktadır. ‘Dilsiz düşünce, sadece birtakım eşya hallerinin zihnimizde canlandırılması tarzında olur ki, bu son derece kısıtlı şekillere, eşyaya bağlı ve görebileceğimiz dünya ile sınırlı bir düşünceden ibaret kalır.’ Öyleyse düşüncenin kapısını kendi yüzümüze kapattığımızda ne olur? Kaybedecek neyimiz var? Nasılsa insan olan bizleriz, yetilerimizi elimizden alamazlar öyle mi? Peki ya gittikçe gelişen teknoloji, bizim dilimizi mi kullanıyor, yoksa teknoloji yavaş yavaş kendine uygun bir dil mi yaratıyor? Bu aklımıza korkutucu ütopyalardan başka bir şey getirmiyor:

“Her yerde, her an sizi gözetleyen AĞABEY... Gündüz ya da gece uykuda, çalışırken veya yemek yerken, evde veya sokakta, banyoda ya da yatakta... Nerede olursa olsun bundan kurtuluş yok. Kafatasınızın içerisindeki birkaç santimetreküpten başka hiçbir şeye sahip değilsiniz.. Geleceğe ya da geçmişe; hür düşüncenin varolduğu bir zamana; fertlerin birbirlerinden farklı oldukları ve yalnız yaşamadıkları, gerçeğin ve mazinin tahrif edilmeği bir çağa; yeknesaklık devrinden, yalnızlık devrinden, Ağabey devrinden, çift düşünce devrinden selamlar! Düşünce suçunun sonucu ölüm değildir; ölüm, düşünce suçunun ta kendisidir. Artık tek yapılacak şey, mümkün olduğu kadar uzun yaşayabilmek...”

Yani düşünmek bizi öldürür mü? Bu yüzden mi kaçıyoruz düşünmekten, yoksa değişen dili yakalamak bize güç mü geliyor? Peki düşüncelere dalmadan nasıl bulacağız bu soruların cevabını?

İnsan denen üstün varlık, aynı zamanda korkak bir varlık... Bu yüzden insan; anlaşılması güç bir muamma; kendinden kaçmayı düşünebilen fakat düşünmek istemeyen bir muamma!

İnsan karmaşık bir varlıktır. Dil de, bu karmaşıklığı içinde taşır. Her düşüncenin bir de duygu tarafı vardır. Duygu, düşünceden bağımsız değildir. Her duygunun bir düşünce yönü, her düşüncenin de bir duygu yönü olduğunu  bilmek, insanı anlamanın en doğru yolu olabilir mi? Ancak dil değişmez bir varlık değildir, dilin değişmesi insana, insanın değişmesi de dile yansır. Ve biz bunu apaçık görmeye başladık bile.

Dil, değişecek, gelecek yıllarda şu anda konuştuğumuz dili anlayabilecek bir tek insan bile kalmayacak yeryüzünde... Düşünce tarzı, bugünkünden apayrı olacak. Daha doğrusu bizim anladığımız manada ‘düşünce’ diye bir şey kalmayacak... ‘İnanç bütünlüğü; düşünmemek, düşünmeye gerek duymamak demektir.’

Fakat, düşünce-dil-gerçek üçlemesini aklımızdan çıkarmadığımız sürece böylesi görüşler beynimizde ütopya kavramından öteye geçemeyecek. Kendimizden ne kadar kaçarsak kaçalım içimiz, iç konuşmamız yakamızı bırakmayacak. Ölümlü, yaşamın sonunu getirene kadar bir şekilde dil de sürüp gidecek, fakat ne şekilde onu şimdilik kimse bilmiyor. Bunun çözümünü de yine insan yapacak; insanın aklı, insanın anlayışı...

Orwell’in ‘1984’ romanına göre ‘Eski dil’in (günümüzde kullanılan dil) hala normal bir haberleşme vasıtası niteliğini taşımaya devam ettiği 1984 yılında, ‘Arı dil’ (gereksiz bulunan bütün kelime ve deyimlerin çıkarıldığı yeni bir dil) kelimelerini kullanırken kişinin, bunların eski dildeki asıl anlamlarını hatırlayabilme tehlikesi nazari olarak mevcuttu. Ancak, uygulamada çiftdüşün (eski dildeki kelimeleri düşünce suçuna yol açmayacak şekilde düşünerek arı dille bütünleştirmek) kurallarına göre düşünmeyi iyice kavramış olan birisi için bundan sakınmak hiç de zor değildir.
 

KAYNAKÇA

GÜLER, Üçler : Türk Dili ders notları, T.Ü. Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Sınıf Öğretmenliği Bölümü, Edirne, 1995/1996.

HEIDEGGER, Martin: Nietzsche’nin Tanrı Öldü Sözü ve  Dünya Resimleri Çağı, Asa Kitabevi, Bursa, 2001.

MENGÜŞOĞLU, T.: “Dilin insan için önemi”, Ders Belgeliği Sayı 1, Nisan 1998,

MONTAIGNE: Denemeler, Türkiye İş Bankası Kültür Yay., İstanbul, 1999 

ORWELL, George: 1984, Yağmur Yayınevi, İstanbul, 1984.

ÖZTOPÇU, H. Avni: Doksanbeş – Doksanaltı Notları, H62, İstanbul, 2002.

TUNALI, İsmail: Felsefe Ders Kitabı, Altın Kitaplar, İstanbul, 2000.