ders BELGELİĞİ

desen yazıları
ders BELGELİĞİ kapsama alanında öğrenci araştırma yazıları

dy 1 Ana Sayfa

 dy 1. sayı, haziran 2004



Bugünün Sanatçısının Doğayla Olan İlişkisi Nedir? Mucizelere İnanın.

Seçil Şahinbaş
2002-2003 2. sınıf desen RR1 dB ©

 “Hiç doğal sanat eseri görmüş olan var mıdır acaba? Bilmek isterdim. İki ayrı şey olan doğa ile sanat aynı şey olamaz. Biz sanat yoluyla, nesnelerde doğal durumda bulunmayan şeyi dile getiriyoruz.” (Picasso)

 Bir sabah erkenden kalkıp güneşin doğuşunu izleyin. Işık-gölgeyi hemen fark edeceksiniz. Daha sonra da sakin denizi parmaklarınızla hırçınlaştırın inadına, dalgalar coşsun. Hava da kararsın yine aydınlansın. Gerekirse Empresyonistler gibi saati saatine inceleyin, doğayı. Gerçeği sevin. Rengi rengine tutturun denizin maviliğini, kentin gizemini, havadaki aksları, batan güneşin çatılara düşürdüğü kızıllığı, kopyasıymış gibi yapın.

Renkler her gün aynı saatte aynı mıdır? Aynı mı düşer ışık her eve? Peki ya gecenin her saati hüzünlü müdür? Aynı şeyi görmek mümkün müdür her zaman? Yoksa Gauguin gibi ‘Ben doğadan ya da insan yaşamından alınmış herhangi bir olayı vesile sayarak, renk ve çizgi düzenleriyle kendince senfoniler yaratıyorum’ demek mi doğrudur?

 Sanat, bir taklit, duyguların sarhoşluğu ve hoş bir aldanıştır ya da sanat doğada yarım kalmış, mükemmelleşmemiş durumda kalan tamamlamaya yönelik hareketli bir etkinliktir.

 Renk renk çiçeklerle donanmış bir meyve bahçesinin güzelliği, o bahçeyi model olarak alan bir ressamın tablosundaki güzellikten farklıdır. Ressam ona kendi ruhunu da verecektir. Meyve bahçesinde dalları usul usul kıpırdatan hafif ılık bir rüzgar, yaprak ve güzel çiçeklerin canlılığı, cıvıllığı, güzelliği sağlarken, tablodaki güzelliği, ressamın fırça vuruşlarıyla yarattığı renkler ve biçimlerdeki uyum oluşturur. Doğadaki meyvelerle tuvaldekilerin güzelliği, ayrı tipten güzelliklerdir. Biri ruh kokar, diğeri ise sadece gerçektir, gördüğümüzdür. Picasso’nun tablosuna bakıp resimde gördükleri balıkları gerçek hayattakilere ‘O, balık değil zaten, o bir resim’ demiştir.

 Sanatçı doğayı dilediği gibi oynatır elinde. Fırça vuruşlarını, içindeki heyecanına göre dokundurur. El, fırçanın en iyi arkadaşıdır. Birbirlerinin gören gözleridir. Fırça her tuvale dokunduğunda ressamdaki istek artar. O, resmin doğasını yaratır.

Doğada ayrı bir mükemmellik yoktur. Mükemmelliği ışığa çıkaran sanatçıdır. Kişi ürettiği çalışmalarına kendi kişiliğinin yaratıcı ruhunu verememişse, gücünün damgasını vuramamışsa, ürettiği eserlerde güzellik aramak nafiledir. Ortaya çıkan eserde kopya duygusu olmamalıdır. Sanatçı doğadan konu alıp, haz alıp onu tuvale özgünlüğüyle yansıtmalıdır.

Hem sanatçı doğadan aldığı izlenimleri, gözlemleri ayıklar, birleştirir onları. Hem de resmin ruhunu canlandırır.

Tüm bilgilerimiz duyumdan geliyorsa, duyum da insandan insana değiştiğine göre hiçbir şey benim düşündüğüm, hissettiğim gibi görünmez karşımdakine.

Üşüyen için rüzgar soğuk, üşümeyen için değildir. Karşısındakini görmek isteyen için gördüğüdür gördüğü. Bugün doğa, sanatçının elinde şekil alıyor. Hayat buluyor.

Mutluluğu yakalayan için hayat ne kadar kolaysa, sefaleti yakalayan içinde bir o kadar ezicidir. Bazen hayat şans verir, bazen de siler. Mucizeleri yakalayın.

Doğa sizin elinizde. Buyurun...!
 

KAYNAKÇA

BERGER, John: Görme Biçimleri, Metis Yayınları, İstanbul, 1996.

GOMBRİCH, E.H.: Sanatın Öyküsü ,Remzi Kitabevi, İstanbul,1980.

İPŞİROĞLU, Nazan: Resimde Müziğin Etkisi, Remzi Kitabevi, İstanbul,1994

ÖZTOPÇU, H. Avni: Doksanbeş – Doksanaltı Notları, H62,  İstanbul, 2002.

TUNALI, İsmail: Estetik, Remzi Kitabevi, İstanbul, 1993