ders BELGELİĞİ

desen yazıları
ders BELGELİĞİ kapsama alanlı yazısal çalışmalar.

dy 2 Ana Sayfa

 dy 2. sayı, aralık 2005


“Gördüklerimiz ancak nasıl gördüğümüze bağlı olarak görünür hale gelir…”

Ali Akay
dB ©


dB:. “Gördüğümüz gördüğümüz müdür?

“Gördüğümüz gördüğümüz müdür?” dediğimiz zaman baktığımız bir şey var demektir. Baktığınız şeyde bir şey görüyorsunuz. Ama herkes aynı şeyi görmüyor. Çünkü, herkes başka türlü çiziyor.

Farklı görmek ne demek? Herkesin algılayış tarzı farklıdır. Kendi kedinize sormaya başlıyorsunuz; “Gördüğümüz  gördüğümüz müdür?” demek, demek ki bir tane gördüğümüz yok aynı şeye bakarken. Bir kere perspektif diye bir şey var değil mi? Başka bir yerden bakarsanız başka türlü görürsünüz; arkasından bakarsanız başka türlü, önünden bakarsanız başka türlü görürsünüz; 1) Görmenizin nereden çıktığı önemli, 2) Hangi bilgiden çıktığı önemli. Gördüğünüz şeyde, herkesin gördüğü bir değil çünkü.

Aynı zamanda arkasında yatan bir tür öğeler var. O zaman gördüğümüz şeyin gördüğümüz şey olması (her iki gördüğümüz gördüğümüzdür) başka bir şey yok diyor. Fakat başka bir şey yok demek neyi gördüğünüzü anlamaktan geçen bir şey. Gördüğüm bir kaset burada: kasette ne görüyorsunuz? Bir tane içinde işleyen, çalışan bir şey var, (stop) bitiş noktası, başlama noktası var, kırmızı ışık yanıyor bunlar var. Bunlar ne demek aynı zamanda, şimdi görmek aynı zamanda ne olduğuna bakmak lazım gördüğümüzün. Telefon değil, bir kayıt aygıtı kayıt aygıtı ne demek oluyor? Bunu sorgulamak lazım. Yani, gördüğünüzün gördüğünüz olduğunu anlamanız için, bir kere sorular sormanız lazım. Sürekli soru sormak lazım

dB.:Tanımak için mi?

Tabi, bu bir form değil ki sadece, resimde bir form değil yani burada bir desen görüyoruz, bir kadın eli çizilmiş ve ne yapıyor kadın eli diye bakıyoruz? Ne yaptığı tahmin ediliyor burada. Burada net görünmüyor. Bir kumaşa da dokunuyor olabilir, kendi kendine dokunuyor olabilir. Burada muhtemelen kendi kendine dokunuyor, ama kendi kendine dokunmak ne demek? El ne demek? Elin işlevi nedir? Demeye başladığımız zaman gördüğümüz şeyin ne olduğunu görmeye başlarız demektir. Yani gördüğümüz şey, görmeye başladığımız bir şey, kavradığımız bir şey değil. Bu (desen) olsun, kaset olsun, 2 örneği alalım, iki örnekte de bilmediğimiz bir şeye bakıyoruz yahut bildiğimizi var saydığımız her şeye bakıyoruz. O zaman; bildiğimizi var saydığımız bir şey, bildiğimiz bir şey değilse eğer daha görmeye başlamamışız demektir. Yani bakıyoruz sadece, bir şey görmüyoruz. Görmek demek, yapılan hareketin önermesini, içeriğini, şeklini, arkasında yatanı, anlamlarını ve onun üzerine yapılacak olan yorumları da içeriyor. Mesela, yorum diyorsak gördüğümüz bir şey yok, düşündüğümüz bir şey var ve görmek eylemi, tam bir modelin kopyasını yapmaktan geçen bir şey değil düşünmekten geçen bir şey. Düşündüğümüz zaman, biz kendi kendini düşünürken nasıl düşünüyorsak, onu, düşündüğümüz şekilde forma geçiyoruz demektir. Düşündüğümüzde eğer bunu kavrayabiliyorsak bu formu kavradığımız şekilde veriyoruz. Ama kavradığımız şekilde verdiğimiz zaman biz, bize bakana bu objenin kendisin gösterecek miyiz? Direk olarak? Hayır. Fotoğrafını bile çeksem ben bu objenin direk olarak göstermiyor. Çünkü, ne olduğunu göstermiyor. Burada olduğu gibi (kadın eli deseni) ne yaptığı belli değil. Ama ne yaptığı aynı zamanda belli. Ama yaptığının belli olması için, bir çocuk baktığı zaman bunu bir yetişkinin baktığı gibi görmeyecek. Kadın elinin ne olduğunu bilmiyor çocuk, yetişkin biliyor. Demek ki; bir “bakışın bilgisi” gerekiyor; bilginin üzerinden “tahmini” gerekiyor; O mülkü de transforme edip çevirip bir şekle çevirmek gerekiyor ve ifade... O zaman gördüğümüzün gördüğümüz şey olduğunu açıklamamız için ifade etmemiz lazım.

dB: Şimdi herkesin ifadesi bu durumda farklı oluyor yani dili farklı oluyor.

O halde, gördüğümüzün gördüğümüz olduğunu söyleyen totaliter bir önerme yok. Gördüğümüzü bize gösteren önerme var. Ve herkes ayrı biçimde gösteriyor. Aynı eylemi, üç kişi ayrı ayrı zamanlarda, aynı şekilde yaptığı zaman nasıl fark varsa herkesin bakışında da öyle bir fark olacak. Bu da sadece perspektif farkı değil sağından, solundan, önündün, arkasından bakmak değil, aynı zamanda beyin dünyasından bakmakla alakalı bir şey olacak. Yani; benim dünyamdan bakılan bir objeyle başka birinin dünyasından bakılan objenin görünümü aynı görünüm olmayacak. Bu maddi bir maddeyi bir materyal haline sokuyor, maddisizleştiriyor, maddi olmasına rağmen. Çünkü gördüğümüz maddi bir şey bizim kafamızda yeniden şekillendiği vakit onun aynısı olarak şekillenmeyecek. Şimdi ben bunun her tarafını kontrol edemiyorum, kontrol ettiğim zaman bile farklı anlamlar yüklediğim zaman şematik farklara girdiğim zaman; yani bu bir kayıt makinesi mi, polis makinesi mi, sorgu makinesi mi, yoksa bir söyleşi makinesi mi diye baktığımız şekilde, her bir seferinde başka bir anlam ortaya çıktığında benimde buna bakışım değişecek. Bazen bana korkutucu bir alet gelecek, bazen küçümseyeceğim bir alet gibi gelecek.

Sizin sorunuz, yani sonuçta gördüğümüz şeyler hep gördüklerimizdir. Ama gördüklerimiz ancak nasıl gördüğümüze bağlı olarak görünür hale gelirler.

Röportaj
Yeri: Mimar Sinan Üniversitesi Ali Akay’ın odası.
Tarihi: 30 Mart 2005
ders BELGELİĞİ  katılımcıları: Azime Bülbül, Mine Yaldızlı.