dB:. “Gördüğümüz gördüğümüz müdür?
“Gördüğümüz gördüğümüz müdür?” dediğimiz zaman baktığımız bir
şey var demektir. Baktığınız şeyde bir şey görüyorsunuz. Ama
herkes aynı şeyi görmüyor. Çünkü, herkes başka türlü çiziyor.
Farklı
görmek ne demek? Herkesin algılayış tarzı farklıdır. Kendi
kedinize sormaya başlıyorsunuz; “Gördüğümüz gördüğümüz
müdür?” demek, demek ki bir tane gördüğümüz yok aynı şeye
bakarken. Bir kere perspektif diye bir şey var değil mi? Başka
bir yerden bakarsanız başka türlü görürsünüz; arkasından
bakarsanız başka türlü, önünden bakarsanız başka türlü
görürsünüz; 1) Görmenizin nereden çıktığı önemli, 2) Hangi
bilgiden çıktığı önemli. Gördüğünüz şeyde, herkesin gördüğü
bir değil çünkü.
Aynı zamanda arkasında yatan bir
tür öğeler var. O zaman gördüğümüz şeyin gördüğümüz şey olması
(her iki gördüğümüz gördüğümüzdür) başka bir şey yok diyor.
Fakat başka bir şey yok demek neyi gördüğünüzü anlamaktan
geçen bir şey. Gördüğüm bir kaset burada: kasette ne
görüyorsunuz? Bir tane içinde işleyen, çalışan bir şey var,
(stop) bitiş noktası, başlama noktası var, kırmızı ışık
yanıyor bunlar var. Bunlar ne demek aynı zamanda, şimdi görmek
aynı zamanda ne olduğuna bakmak lazım gördüğümüzün. Telefon
değil, bir kayıt aygıtı kayıt aygıtı ne demek oluyor? Bunu
sorgulamak lazım. Yani, gördüğünüzün gördüğünüz olduğunu
anlamanız için, bir kere sorular sormanız lazım. Sürekli soru
sormak lazım
dB.:Tanımak için mi?
Tabi, bu bir form değil ki
sadece, resimde bir form değil yani burada bir desen
görüyoruz, bir kadın eli çizilmiş ve ne yapıyor kadın eli diye
bakıyoruz? Ne yaptığı tahmin ediliyor burada. Burada net
görünmüyor. Bir kumaşa da dokunuyor olabilir, kendi kendine
dokunuyor olabilir. Burada muhtemelen kendi kendine dokunuyor,
ama kendi kendine dokunmak ne demek? El ne demek? Elin işlevi
nedir? Demeye başladığımız zaman gördüğümüz şeyin ne olduğunu
görmeye başlarız demektir. Yani gördüğümüz şey, görmeye
başladığımız bir şey, kavradığımız bir şey değil. Bu (desen)
olsun, kaset olsun, 2 örneği alalım, iki örnekte de
bilmediğimiz bir şeye bakıyoruz yahut bildiğimizi var
saydığımız her şeye bakıyoruz. O zaman; bildiğimizi var
saydığımız bir şey, bildiğimiz bir şey değilse eğer daha
görmeye başlamamışız demektir. Yani bakıyoruz sadece, bir şey
görmüyoruz. Görmek demek, yapılan hareketin önermesini,
içeriğini, şeklini, arkasında yatanı, anlamlarını ve onun
üzerine yapılacak olan yorumları da içeriyor. Mesela, yorum
diyorsak gördüğümüz bir şey yok, düşündüğümüz bir şey var ve
görmek eylemi, tam bir modelin kopyasını yapmaktan geçen bir
şey değil düşünmekten geçen bir şey. Düşündüğümüz zaman, biz
kendi kendini düşünürken nasıl düşünüyorsak, onu, düşündüğümüz
şekilde forma geçiyoruz demektir. Düşündüğümüzde eğer bunu
kavrayabiliyorsak bu formu kavradığımız şekilde veriyoruz. Ama
kavradığımız şekilde verdiğimiz zaman biz, bize bakana bu
objenin kendisin gösterecek miyiz? Direk olarak? Hayır.
Fotoğrafını bile çeksem ben bu objenin direk olarak
göstermiyor. Çünkü, ne olduğunu göstermiyor. Burada olduğu
gibi (kadın eli deseni) ne yaptığı belli değil. Ama ne yaptığı
aynı zamanda belli. Ama yaptığının belli olması için, bir
çocuk baktığı zaman bunu bir yetişkinin baktığı gibi
görmeyecek. Kadın elinin ne olduğunu bilmiyor çocuk, yetişkin
biliyor. Demek ki; bir “bakışın bilgisi” gerekiyor; bilginin
üzerinden “tahmini” gerekiyor; O mülkü de transforme edip
çevirip bir şekle çevirmek gerekiyor ve ifade... O zaman
gördüğümüzün gördüğümüz şey olduğunu açıklamamız için ifade
etmemiz lazım.
dB: Şimdi herkesin ifadesi
bu durumda farklı oluyor yani dili farklı oluyor.
O halde, gördüğümüzün gördüğümüz
olduğunu söyleyen totaliter bir önerme yok. Gördüğümüzü bize
gösteren önerme var. Ve herkes ayrı biçimde gösteriyor. Aynı
eylemi, üç kişi ayrı ayrı zamanlarda, aynı şekilde yaptığı
zaman nasıl fark varsa herkesin bakışında da öyle bir fark
olacak. Bu da sadece perspektif farkı değil sağından,
solundan, önündün, arkasından bakmak değil, aynı zamanda beyin
dünyasından bakmakla alakalı bir şey olacak. Yani; benim
dünyamdan bakılan bir objeyle başka birinin dünyasından
bakılan objenin görünümü aynı görünüm olmayacak. Bu maddi bir
maddeyi bir materyal haline sokuyor, maddisizleştiriyor, maddi
olmasına rağmen. Çünkü gördüğümüz maddi bir şey bizim
kafamızda yeniden şekillendiği vakit onun aynısı olarak
şekillenmeyecek. Şimdi ben bunun her tarafını kontrol
edemiyorum, kontrol ettiğim zaman bile farklı anlamlar
yüklediğim zaman şematik farklara girdiğim zaman; yani bu bir
kayıt makinesi mi, polis makinesi mi, sorgu makinesi mi, yoksa
bir söyleşi makinesi mi diye baktığımız şekilde, her bir
seferinde başka bir anlam ortaya çıktığında benimde buna
bakışım değişecek. Bazen bana korkutucu bir alet gelecek,
bazen küçümseyeceğim bir alet gibi gelecek.
Sizin sorunuz, yani sonuçta
gördüğümüz şeyler hep gördüklerimizdir. Ama gördüklerimiz
ancak nasıl gördüğümüze bağlı olarak görünür hale gelirler.
Röportaj
Yeri: Mimar Sinan Üniversitesi Ali Akay’ın odası.
Tarihi: 30 Mart 2005
ders BELGELİĞİ katılımcıları: Azime Bülbül, Mine Yaldızlı.