1914 yılı, soğuk mu soğuk bir kış. Birinci Dünya Savaşı'nın
başlangıcında Doğu cephesi. Ziya Yergök, 83. alayın komutanlığına
getirilir. Düşman Ruslardır. Seferberlikten sonra muharebelerde ve
soğuktan, açlıktan, hastalıktan güçsüz düşen Türk ordusu
Sarıkamış'ta felakete uğrar.
Ziya Yergök de Ruslara
esir düşer ve 1915 'ten 1920'ye kadar esarette yaşar. Sarıkamış'tan
Esarete, Yergök'ün doğu cephesinde önce bir asker sonra da Rusya'da
bir esir olarak yaşadıklarını ve tanıklıklarını anlatan, günlük
tadında yazılmış bir anı kitabı.
Askeri ayrıntıların yanında ordunun yanlışlarına dair nesnel
çözümlemeleri, yaşanan ve görülenlerle ilgili betimsel dili ve
samimi üslubuyla hem savaş yılları tarihiyle hem de kişisel tarihle
ilgilenenler için rahat okunan, akıcı ve bilgilendirici bir kitap.
1877 Artvin doğumlu Ziya Yergök 1900'de Harp Akademisi'ne girer.
1902'de burayı yüzbaşı olarak bitirir ve
Erzincan'da bölük komutanı olarak göreve başlar. 1908'deki
Dersim İsyanına bölüğü ile katılır. 1914 ağustosunda seferberlik
ilan edildiğinde 83. alay komutanıdır. Aynı yılın kasımında alayın
hareket emri alması ile altı yıllık savaş ve esaret serüveni başlar.
Yergök'ün altbaşlıklara ayrılmış birçok küçük bölümden oluşan
kitabının esası iki bölüm; esarete varan seferberlik ve muharebe
dönemi ile esirliği esnasında Rusya'da gördükleri ve yaşadıkları.
İlk bölümde Yergök kendi birliklerinden ve çevredeki birliklerle
ilgili tanık olduklarından hareketle Birinci Dünya Savaşı'nda Türk
ordusunun durumunun gerçekçi bir portresini çiziyor. Malzemesizlik,
emir-komuta zincirindeki aksaklık ve sorumsuzluklar, soğuğun, sert
iklim şartlarının yıldırıcılığı, gıdasızlık ve hastalıktan, yetersiz
kıyafetten sefil olan, gücünü, inancını yitirmiş, hayatları pamuk
ipliğine bağlı, korkmuş, zavallı askerler. Daha başlamadan
kaybedilmiş bir savaşı anlatıyor Yergök. Anlatırken de yapılan
yanlışları dürüstçe ortaya koyan ve eleştiren, askerlerin
psikolojisine ve insan yönlerine önem veren, yaşanan çaresizliği
süsleyip çarpıtma çabası gütmeden, savaşın sefilliğini bütün
çıplaklığıyla ortaya koyan bir yaklaşım sergiliyor.
İkinci bölümdeki esaretten kaçarak yurda dönüş maceraları ise bir
seyahatname tadında. Esir kamplarında yaşananlar, Rus köy evleri ve
hamamları, Sibirya, Rusların esirlere davranışları, Türkistan,
Kırgızistan, Azerbeycan, Orta Asya 'daki Müslümanların perişanlığı
ilginç detaylarıyla kalemine yansıyor. İlginç bir biçimde esaretin
askerlikten daha rahat ve iyi koşullarda geçtiğini hissettiriyor
kitap. En azından insanların karnı doyuyor, -20 derecede yırtık
çarıklarla karlarda sürünmüyor, kamplarda dil ve çeşitli zanaatler
öğreniyorlar.
Tuğgeneral Ziya Yergök'ün Sarıkamış anıları birçok asker/savaş anısı
kitabından farklı olarak düz, kuru ve sıkıcı değil. İlk bölümde
biraz fazla askeri teknik ayrıntıya girse de sık sık askeri
harekâtın dışına çıkıp olayların yaşanma sebepleri, coğrafyalar,
yaşam koşulları, insanların toplumsal yaşayışları hakkında zengin ve
yararlı bilgiler veriyor. Üstelik sade dili, insani özelliklere
odaklanan yaklaşımı ve akıcılığıyla kendini bir çırpıda okutuyor.
Osmanlı'nın son dönemiyle Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşu arasında
büyük zorlukların çekildiği bu savaş yıllarına en zorlu cephelerden,
Doğu cephesinden bir komutanın yaşadıklarıyla mikro bir bakış açısı
kazanmak isteyenler Sarıkamış'tan Esarete kitabını ilgiyle okuyacak.
SARIKAMIŞ'TAN ESARETE 1915-1920
Hazırlayan: Sami Önal, Remzi Kitapevi, 2005,
|