Sarıkamış - Sibirya
belgeliği |
Esir Kampları Bana Biraz Hürriyet Yollar mısın?
Ergun Hiçyılmaz
Beyaz Balina Yayınları
|
ana sayfa
+
home |
Kitap Hakkında Kısa Bilgi:
Sibiryadan çöllere,
Hindistandan Birmanyaya Guyana kadar uzanan tarihi imkânsız bir
hayat... Çoğu, bedenlerine büyük gelen yamalı kaputları giyip, silâh
kuşandıklarında hünüz hayatlarının baharını yaşamaktaydılar.
Bazıları için ne savaş, ne de esaret bitiyordu. Balkan Savaşında
esir olanları bu defa Birinci Dünya Savaşında tekrar esareti
yaşadığı görülmüştü. Millî Mücadelede esir düşenlerin içinde Harb-i
Umumide yani Birinci Dünya Savaşında da esareti görenler vardı.
Kaputsuz ve çıplak ayakla sarıkamış veya Sibiryada esarete
yürümüşlerdi... Uçsuz bucaksız çöllerde, kimi zaman bir yudum suya
kimi zaman bir atımlık mermiye kurban giden onlardı. Yorgun,
dayanıksız ve silâhsız ama cesurdurlar. Postalları yoktu... Savaşa
baş koymasalardı, bir yastığa baş koyabilirlerdi. İngilizler, bir
bölümü Teşkilat-ı Mahsusada olan esirleri, Mısır çevresindeki
kamplar yerine, çok uzaklara göndermişlerdi. Bu esir kampları
Hindistan, Burma ya da Birmaya gibi sömürge alanlarında kurulmuştu.
İşkenceden ya da hastalıkdan ölüp gidenler "kayıp" addedilerek
kütükten düşürülmüştü. Hayatta kalabilenlerin bir bölümüde, geri
dönme imkânını bulamayacaktı. Dönebilenler de esaretin psikolojik
izlerin uzun süre taşıyacaktı. Mülâzim Gani(Sonradan Binbaşı
Atakkaan) veya Yedek Teğmen İbrahim (Sorguç) gibileri anayurda
dönebilmiş ve savaşa, bu defa kaldıkları yerden, " Millî Ordu"
saflarında devam etmişlerdi. Neferlerden, sadece karşı kuvvetlere
değil, aynı zamanda kötü tabiat şartları ve açlığada aylarca direnen
Gazi Osman Paşa... İstanbulun teslim ol emrini dinlemeyen ama,
karargâhının diretmesi ile çaresizliğe başeğen Medine Müdafii
Fahrettin Paşa... Esir ettiği General Townsenda "şerefli asker"
muamelesi yapan ama, esir düştüğünde, onuru ayaklar altına alınan
Halil Paşa... Yaka paça ders edilen ve harekete uğrayan
kumandanlar...Arapyan Hanı ya da Bekirağa Bölüğünde esaretin Malta
seferini bekleyenler...Artık kendilerini unutan bir neslin bugün,
her şeye rağme bağımsız olarak yaşaması için dün kanını döküp,
canını veren şerefli, asil nefer ve kumandanların destanlaşan
hayatları... Esir kampları, ülkemizde bu alanda yayınlanan en geniş
ve ilk eser olma özelliğini taşımaktadır.
|
Mülazim Gani, Trakya Cephesi'nde çarpışıyordu. Kalamata'da esir
düştü. 9.5 ay sürdü esirliği. 17 Haziran 1915'te
İstanbul'a döndü. Ardından 'umumi seferberlik' geldi ve Irak
Cephesi'ne gönderildi. İngilizlerle çarpışırken mermileri ve
yiyecekleri bitince bir kez daha esir düştü. Burma'daki esir kampına
götürdü onu İngilizler.
Kafkas Cephesi'ne gönderilen gönüllülerden biri de ihtiyat zabiti
Halil Bey'di. Haydarpaşa'dan trenle hareket etmişlerdi. 6 Nisan
1916'da Karasu'da birliğine katıldı. 22 Haziran'da Halil Bey devriye
görevi sırasında Ruslar tarafından çembere alındı ve esir düştü. 200
kadar esirle birlikte Rus hatlarına götürüldü. Ayağından çizmeleri
alınmıştı. Esirler önce Tiflis'e getirildiler, oradan da Hazar
Denizi'nde Nergis Adası'na. Esirliği sırasında Sibirya'nın Voyenni
Koruduk adındaki esir kampını da gördü. Esirliğinin beşinci yılında
Türkiye'ye gönderilme kararı çıktı. 12'si kadın 1030 Türk esiriyle
birlikte Japon Heymeymaro gemisine bindirildi. Tam 8.5 ay sürdü
yolculuğu. 1916'da ayrıldığı İstanbul'a ancak 1922 yılında
dönebildi.
Raci Çakıröz subay adayı olarak 1914'te orduya katıldı. Yavuz'un
Batum'u topa tuttuğu sırada alay Rize'ye çıkmış ve karayoluyla
Çayeli, Pazar ve Arhavi üzerinden Hopa'ya, ardından da sınır ötesi
Maradit'e girmişti. Ardahan'daki çarpışmalar sırasında alayı
kuşatıldı. Raci Çakıröz yaralı olduğu için Ardahan merkezinde
bırakılmıştı. Ruslar Ardahan'a girince esir düştü. Önce Kars'a
ardından da Makariev Kampı'na gönderildi. İki yıl Kafkaslar'da esir
kaldı. Esaret treni Sibirya'da Novi Nitolayevsk İstasyonu'na
geldiğinde yıl 1917'ydi.
Kamp kaçakları
buluşuyor
Raci Bey, arkadaşları Tahsin Bey, Talat Bey ve Hilmi Bey ile kamptan
kaçarak sahte pasaportlarla Peropavlosk'a geldiler. Burada başka bir
kamptan kaçan Rıfat Mataracı, Mehmet Bey ve Ziya Bey'le birleştiler.
Ekip Taşkent'e vardığında 1918'in ocak ayıydı.
Esirlerden Tahsin Bey ile Ali Bey, Afganistan yoluyla Türkiye'ye
dönmeyi denediler ama bu defa da Hindistan'da
İngilizlerin eline esir düştüler. Art arda yaşadıkları iki esaret
sonunda gönderildikleri Seylan Adası'ndan da kaçmışlar ve Türkiye'ye
gelebilmişlerdi.
Raci Çakıröz, öğretmen Rahana Hanım
ile esaret ve sürgün yıllarında evlenmişti. Enver Paşa'nın Rusya'ya
gelişinden sonra Buhara'daki esir Türk subayları Rus Gizli Servisi
tarafından Moskova'ya gönderilmişti. Rusların Çakıröz ve
arkadaşlarını tutmak istemesi ancak Dışişleri'nin araya girmesiyle
aşılabildi. Raci Bey, eşi ve arkadaşları sonunda Tiflis'e, ardından
Batum'a ulaşacak ve Trabzon üzerinden Türkiye'ye dönebileceklerdi.
Sibirya'dan çöllere, Hindistan'dan Birmanya'ya, Burma'dan Guyan'a
kadar akıp gidiyordu esaret öyküleri. Yeni çıkan 'Esir Kampları'nın
yazarı Ergun Hiçyılmaz'a göre "Çoğu, bedenlerine büyük gelen yamalı
kaputları giyip, silah kuşandıklarında henüz hayatlarının baharını
yaşamaktaydılar. Bazıları için ne savaş, ne de esaret bitiyordu.
Balkan Savaşı'nda esir olanların bu defa Birinci Dünya Savaşı'nda
tekrar esareti yaşadığı görülmüştü. Milli Mücadele'de esir
düşenlerin içinde Harb-i Umumi'de yani Birinci Dünya Savaşı'nda
esareti görenler vardı. Kaputsuz ve çıplar ayakla Sarıkamış veya
Sibirya'da esarete yürümüşlerdi. Uçsuz bucaksız çöllerde, kimi zaman
bir yudum suya, kimi zaman bir atımlık mermiye kurban gidenler
onlardı."
Celal BAŞLANGIÇ
11/08/2001 Radikal
|
|