Bir tarafı gece, bir tarafı gündüz çekilmiş fotoğrafların animasyonuyla rengarenk bayramlar sizinle olsun.
Ramazan Fıkraları Kitabı için tıklayınız.
 

Videoda kopmalar oluyorsa, aşağıdakini durdurup, ayrı bir sunucuda yer alan üsttekini başlatabilirsiniz.

Mesaj
Panosu
için zarfı tıklayın:

RAMAZAN BAYRAMINIZ KUTLU OLSUN. 

Mesaj
Panosu
için zarfı tıklayın:

 GÖRÜŞLERİNİZİ gatakok@hotmail.com
ADRESİNE İLETEBİLİRSİNİZ.
 

Animasyonlar ve video Gürcan Atakök'e aittir.
Ziyaretiniz için teşekkür ederim.

 

 


Ramazan Fıkraları Kitabı için tıklayınız.
 

BAYRAM YAZISI : İNSAN İLİŞKİLERİ ÜZERİNE
RUHSAL BİRLİK

        

   Televizyonda gençlerin katıldığı bir gençlik programı vardı. Evlilik uzmanı bir psikolog, evlilik konusunda gençlerle sohbet ediyor ve evlilikten beklentilerini öğrenmeye çalışıyordu. Gençlerin paylaştığı görüşler hemen hemen aynı noktalarda birleşiyor ve evliliği dünyasal bir olay olarak görüyor, dünyasal beklentilerini dile getiriyorlardı.

   Evlilik bir yaşam birliğidir. Hayatın hastalığı, sağlığı, iyi kötü günleri birlikte paylaşılmalı, karı-koca yaşamın maddi gereksinimlerini birlikte çalışarak karşılamalı, çocukların eğitimi müşterek kararların sonucu olmalı, iyi eğitim için masraftan kaçınılmamalı anlamında şeyler söylüyorlardı. Evliliği güç birliği, amaç birliği cinsel birlik, dostluk ve arkadaşlık olarak görüyorlardı. Evlilikle ilgili tüm görüş ve temennileri dünya maddesi ve dünya insanı üzerine idi. Ne oturumu yöneten ruh sağlığı uzmanı ne de gençler ruhsallıktan, ruhsallık birlik ve bütünlükten hiç söz etmiyorlardı. Hayretle izledim.

   Oysaki evlilik dünyada yaşanır ama özü ruhsaldır. Ruhsal birlik, zenginlik ve aydınlık içinde olmadan iki insanın birlikte yaşaması, birbirine dayanması, beraberlikten zevk alması ve gerçek mutluluğa ulaşması çok zordur. Düşünebiliyor musunuz? 25-30 yaşına kadar ayrı yaşamış, ayrı ailelerde; ayrı örf, adet, gelenekler içinde büyümüş, ayrı koku, ayrı lezzetlerden zevk almış ayrı amaçlar, ayrı meslekler edinmiş, farklı ihtiyaçlar ve farklı ruh halleri içinde yetişmiş iki insan; dünyasal heves, istek ve gereksinimlerini karşılamak amacıyla evlilik birliği oluşturduklarında eğer bu birliktelik ruhsal gıdalarla beslenmezse çok çabuk zayıf düşer, hastalanır, parçalanır belki de ölür. Nitekim evliliği yalnızca dünyasal yaşam ve gereksinimlerle özdeşleştiren gençler eğer ekonomik özgürlüğe sahiplerse evliliği yürütmüyor ve yağmur gibi boşanıyorlar.

   Evlilik açık, net, berrak ilişkiler içinde kurulmalı; içine kesinlikle yalan, dolan, aldatma katılmamalıdır. Oysaki gençler evlilik girişimlerine dünyasal hesaplar ile giriyorlar. Yakışıklılık, güzellik, zenginlik, kariyer, şöhret ön plana çıkıyor. Bu konularda eksikleri olanlar saklıyor, gerçekleri ortaya koymuyor veya kaybederim korkusu ile yalan söylüyorlar. Evlenip bir evde, bir odada, bir yatakta yaşamaya başlayınca her şey ortaya çıkıyor. Evlilik çıkar hesapları üzerine değil, esirgemeden vermek, birbirini kullanmak değil yaşamı saygıyla paylaşmak amacıyla kurulmalıdır. Annelerine babalarına dayanmaya, hep almaya ve hoyratça kullanmaya alışmış olan gençler evlenir evlenmez eşlerini de kullanmaya yelteniyorlar. Bizim evin en küçüğü bendim, önümde üç ablam bulunduğu için annem beni biraz koruma altında tutardı. Her işimi ablalarım görürdü. Evlenince aynı alışkanlığı eşimden bekledim ama baktım olmuyor; çabuk uyandım. Fakat hala erkeğin yapması gereken birçok işleri evde eşim yapar. O cömert ve sevgi dolu bir insan olduğundan benim de onu kullanmadığımı, yalnızca beceriksizlik nedeniyle işlerden uzak durduğumu bildiğinden sorun yaşamadan sürdürüyoruz. Hizmet, yardımlaşma, dayanışma çok kutsal şeylerdir. Ama insanın insanı kullanması istismardır ve onur kırıcıdır.

   Ruhsal zenginliğin en değerli meyvesi esneklik ve uyumdur. Kadın, erkek; yin yang enerji birlikte yaşamak, birbirlerini tamamlamak üzere yaratılmışlardır. Fiziksel, zihinsel, duygusal ve ruhsal yapıları buna göredir. Bu uygunluğu sürdürmek sertlik, dayatmacılık, söz dinletme ve üstünlük kurma çabası ile değil, anlayış ve uyum ile olur. İki insanın esnek ilişkiler içinde uyum sağlamadan birlikte yaşaması olası değildir. Evlilik terapistleri sorunlarla karşılarına gelen insanlara “Sizler kötü insanlar değilsiniz, ilişkiniz kötü” diye söze başlarlar. Eşler arasındaki uyum; gülün koku vermesi, rüzgârın ılgıt ılgıt serinletmesi gibi karşılık beklenmeden ortaya konulmalıdır. Eğer fedakârlık olarak görülürse, yardımlaşma fedakârlık gibi söz konusu yapılırsa, tarafları borçlu-alacaklı duruma düşürür. Borç-alacak yükünün altından kalkmak zordur. İnsanlar borçlu kalmak istemez, alacaklı ise hiç sevilmez.

   Evlilik beklenti içinde olmak veya almak değil, vermektir. Evliliğe mutluluk beklentisi içinde girenlerin mutluluğu bulabilmeleri olanaksızdır. Çünkü başkaları size mutluluk veremezler, mutluğu insanların kendileri yaratmaları gerekir. Mutluluk başkalarından mutluluk bekleyen güçsüz ve beceriksiz insanların işi değil, başkalarını mutlu etmeye talip olabilecek kadar mutlu, güçlü ve güven içinde yaşayan insanların işidir. Evlilik eleştirerek, yargılayarak, horlayarak, suçlayarak yürümez. Evlilik yoluna güzellik, renk ve lezzet katan şeyler takdir, tebrik ve teşekkürdür. İnsanları değiştiremezsiniz, ama iyi yönlerini gördüğünüz insanı takdir ederek, ilgisini iyi yönlerine çekebilirsiniz. Çünkü insanları en çok motive eden şey iyi yönlerini göstermek ve iyi yönleriyle anılmaktır. Eşinizi takdir ediniz, bir gün iyi yönlerini hep yaşamına uygulayan, beğendiğiniz bir insanla birlikte olursanız hiç şaşırmayınız.

   Evlilik birlikte gelişmek ve gelişim yolunda birlikte yürümektir. Yalnız olduğunuz günlerden daha güçlü olmak, birlikte gülmek, birlikte sevinç ve coşku duymaktır. Eğer evliliğin hedefi olarak eşinizin özgürlüğünü, olgunluğu ve mutluluğunu alırsanız bir gün özgür, olgun, güçlü ve mutlu bir insanla birlikte yaşamanın mutluluğuna ulaşırsınız. Ne güzel değil mi?

İnal AYDINOĞLU
Gazete K
adıköy

Bu sayfanın cep telefonları için adresi:
 
RAMAZAN ŞİİRİ
Ramazana ve Ömrümüze Dair

Bir ömür gibi çarçabuk bitiyor Ramazan.
Dün bir, bugün iki derken…
Ramazan bitiyor.
Tıpkı ömrümüz gibi.

Ürperiyor insan. Bu ne süratli yolculuk!
Her sene, biraz daha yalnızlaşan biziz.
Medeniyetin -nesi varsa- hepsi çaresiz.
Ne hastalıklara bir derman var, ne de ölümler bitiyor.
Bizi avutsun diye oyuncakları çoğaltıyoruz.

Gidişe çare var mı!
Ayrılığa, hasrete, gurbete, ölüme…
Kocaman binalar hangi odasında avutur beni?!
Uçaklar hangi diyara götürür de: “İşte aradığın bu!” diyebilir?
Otobanlar, köprüler iki yakamı bir araya getirebilir mi?
Gözyaşlarımı silebilir mi medeniyet?

Bu ramazan sanki daha hızlı gidiyor.
Ne zaman geldi, ne zaman yarıyı geçtik; anlayamadım.

Sağdan sola dönerken akşam oluyor.
Her şeyde nasıl bir nizam, nasıl bir (hızlı) elveda!
Yetişebiliyor musunuz?

Her günbatımı alır götürür beni.
Alamam kendimi kimi zaman.
Dalar dalar giderim. Bir kızıllık, bir vedâ ki…
Nereden nereye…
İşini bitiren gidiyor.

İşte Ramazan…
İşte ömrümüz…
İşte günlerin art arda gidişi…
Yaşanmamış gibi bunca yıllar…
Yaşanmamış gibi doğumlar, düğünler, ölümler…
Yaşanmamış gibi hayat!
Heyhat!
 

Ali HAKKOYMAZ