Televizyonda
gençlerin katıldığı bir gençlik programı vardı. Evlilik uzmanı bir
psikolog, evlilik konusunda gençlerle sohbet ediyor ve evlilikten
beklentilerini öğrenmeye çalışıyordu. Gençlerin paylaştığı görüşler
hemen hemen aynı noktalarda birleşiyor ve evliliği dünyasal bir olay
olarak görüyor, dünyasal beklentilerini dile getiriyorlardı.
Evlilik bir yaşam
birliğidir. Hayatın hastalığı, sağlığı, iyi kötü günleri
birlikte paylaşılmalı, karı-koca yaşamın maddi gereksinimlerini
birlikte çalışarak karşılamalı, çocukların eğitimi müşterek
kararların sonucu olmalı, iyi eğitim için masraftan kaçınılmamalı
anlamında şeyler söylüyorlardı. Evliliği güç birliği, amaç birliği
cinsel birlik, dostluk ve arkadaşlık olarak görüyorlardı. Evlilikle
ilgili tüm görüş ve temennileri dünya maddesi ve dünya insanı
üzerine idi. Ne oturumu yöneten ruh sağlığı uzmanı ne de gençler
ruhsallıktan, ruhsallık birlik ve bütünlükten hiç söz etmiyorlardı.
Hayretle izledim.
Oysaki evlilik dünyada yaşanır
ama özü ruhsaldır. Ruhsal birlik, zenginlik ve aydınlık içinde
olmadan iki insanın birlikte yaşaması, birbirine dayanması,
beraberlikten zevk alması ve gerçek mutluluğa ulaşması çok zordur.
Düşünebiliyor musunuz? 25-30 yaşına kadar ayrı yaşamış, ayrı
ailelerde; ayrı örf, adet, gelenekler içinde büyümüş, ayrı koku,
ayrı lezzetlerden zevk almış ayrı amaçlar, ayrı meslekler edinmiş,
farklı ihtiyaçlar ve farklı ruh halleri içinde yetişmiş iki insan;
dünyasal heves, istek ve gereksinimlerini karşılamak amacıyla
evlilik birliği oluşturduklarında eğer bu birliktelik ruhsal
gıdalarla beslenmezse çok çabuk zayıf düşer, hastalanır, parçalanır
belki de ölür. Nitekim evliliği yalnızca dünyasal yaşam ve
gereksinimlerle özdeşleştiren gençler eğer ekonomik özgürlüğe
sahiplerse evliliği yürütmüyor ve yağmur gibi boşanıyorlar.
Evlilik açık, net, berrak
ilişkiler içinde kurulmalı; içine kesinlikle yalan, dolan, aldatma
katılmamalıdır. Oysaki gençler evlilik girişimlerine dünyasal
hesaplar ile giriyorlar. Yakışıklılık, güzellik, zenginlik, kariyer,
şöhret ön plana çıkıyor. Bu konularda eksikleri olanlar saklıyor,
gerçekleri ortaya koymuyor veya kaybederim korkusu ile yalan
söylüyorlar. Evlenip bir evde, bir odada, bir yatakta yaşamaya
başlayınca her şey ortaya çıkıyor. Evlilik çıkar hesapları
üzerine değil, esirgemeden vermek, birbirini kullanmak değil yaşamı
saygıyla paylaşmak amacıyla kurulmalıdır. Annelerine
babalarına dayanmaya, hep almaya ve hoyratça kullanmaya alışmış olan
gençler evlenir evlenmez eşlerini de kullanmaya yelteniyorlar. Bizim
evin en küçüğü bendim, önümde üç ablam bulunduğu için annem beni
biraz koruma altında tutardı. Her işimi ablalarım görürdü. Evlenince
aynı alışkanlığı eşimden bekledim ama baktım olmuyor; çabuk uyandım.
Fakat hala erkeğin yapması gereken birçok işleri evde eşim yapar. O
cömert ve sevgi dolu bir insan olduğundan benim de onu
kullanmadığımı, yalnızca beceriksizlik nedeniyle işlerden uzak
durduğumu bildiğinden sorun yaşamadan sürdürüyoruz. Hizmet,
yardımlaşma, dayanışma çok kutsal şeylerdir. Ama insanın insanı
kullanması istismardır ve onur kırıcıdır.
Ruhsal zenginliğin en değerli
meyvesi esneklik ve uyumdur. Kadın, erkek; yin yang enerji birlikte
yaşamak, birbirlerini tamamlamak üzere yaratılmışlardır. Fiziksel,
zihinsel, duygusal ve ruhsal yapıları buna göredir. Bu uygunluğu
sürdürmek sertlik, dayatmacılık, söz dinletme ve üstünlük kurma
çabası ile değil, anlayış ve uyum ile olur. İki insanın esnek
ilişkiler içinde uyum sağlamadan birlikte yaşaması olası değildir.
Evlilik terapistleri sorunlarla karşılarına gelen insanlara “Sizler
kötü insanlar değilsiniz, ilişkiniz kötü” diye söze başlarlar.
Eşler arasındaki uyum; gülün koku vermesi, rüzgârın ılgıt ılgıt
serinletmesi gibi karşılık beklenmeden ortaya konulmalıdır.
Eğer fedakârlık olarak görülürse, yardımlaşma fedakârlık gibi söz
konusu yapılırsa, tarafları borçlu-alacaklı duruma düşürür.
Borç-alacak yükünün altından kalkmak zordur. İnsanlar borçlu kalmak
istemez, alacaklı ise hiç sevilmez.
Evlilik beklenti içinde olmak
veya almak değil, vermektir. Evliliğe mutluluk beklentisi içinde
girenlerin mutluluğu bulabilmeleri olanaksızdır. Çünkü başkaları
size mutluluk veremezler, mutluğu insanların kendileri yaratmaları
gerekir. Mutluluk başkalarından mutluluk bekleyen güçsüz ve
beceriksiz insanların işi değil, başkalarını mutlu etmeye talip
olabilecek kadar mutlu, güçlü ve güven içinde yaşayan insanların
işidir. Evlilik eleştirerek, yargılayarak, horlayarak, suçlayarak
yürümez. Evlilik yoluna güzellik, renk ve lezzet katan şeyler
takdir, tebrik ve teşekkürdür. İnsanları değiştiremezsiniz,
ama iyi yönlerini gördüğünüz insanı takdir ederek, ilgisini iyi
yönlerine çekebilirsiniz. Çünkü insanları en çok motive eden şey iyi
yönlerini göstermek ve iyi yönleriyle anılmaktır. Eşinizi takdir
ediniz, bir gün iyi yönlerini hep yaşamına uygulayan, beğendiğiniz
bir insanla birlikte olursanız hiç şaşırmayınız.
Evlilik birlikte gelişmek ve
gelişim yolunda birlikte yürümektir. Yalnız olduğunuz günlerden daha
güçlü olmak, birlikte gülmek, birlikte sevinç ve coşku duymaktır.
Eğer evliliğin hedefi olarak eşinizin özgürlüğünü, olgunluğu ve
mutluluğunu alırsanız bir gün özgür, olgun, güçlü ve mutlu bir
insanla birlikte yaşamanın mutluluğuna ulaşırsınız. Ne güzel değil
mi?
İnal AYDINOĞLU
Gazete Kadıköy