Yavru Vatan KIBRIS'tan Müziği ve Fotoğraflarıyla Bayram Tebriğiniz

 

Mesaj
Panosu
için zarfı tıklayın:

KURBAN BAYRAMINIZ KUTLU OLSUN. 

Mesaj
Panosu
için zarfı tıklayın:

 GÖRÜŞLERİNİZİ gatakok@hotmail.com
ADRESİNE İLETEBİLİRSİNİZ.
 

Animasyonlar ve video Gürcan Atakök'e aittir.
Ziyaretiniz için teşekkür ederim.

 

 



 

KIBRIS TARİHİ

Stratejik açıdan oldukça önemli olan Kıbrıs, bugüne kadar birçok milletin egemenliğinde kalmıştır. Ada, 1571’den 1878’e kadar hem hukuken hem de fiilen Osmanlı idaresinde kalmıştır ve tarihinin en sorunsuz ve huzurlu dönemini yaşamıştır. Ancak adanın İngiliz idaresine girmesiyle birlikte, uluslararası alanda bir Kıbrıs sorunu doğmaya başlamıştır. 1878’de Osmanlıların Kıbrıs’ta askeri üstünlüğünün sona ermesinden bugüne kadar, adada Türk ve Rum toplumları arasında bir barış ve güven ortamı yaratılamamıştır. Seksen yılı aşkın İngiliz idaresinde çeşitli çatışmalara tanık olan ada, 1960 yılında imzalanan Zürih ve Londra Antlaşmalarıyla “Kıbrıs Cumhuriyeti” adı altında bağımsızlığına kavuşmuştur.

Zamanın Cumhurbaşkanı Makarios, Zürih-Londra Andlaşmalarının Kıbrıslı Türklere adil olanın ötesinde haklar verdiğini ve 1960 Anayasasının işlemez olduğunu öne sürmeye başlamış ve 30 Kasım 1963'te anayasanın tadili için, Türk Cumhurbaşkanı Yardımcısının veto hakkının kaldırılmasını da içeren 13 maddelik önerilerini Cumhurbaşkanı Yardımcısı Dr.Küçük’e iletmiştir. Bu öneriler, 16 Aralık 1963'te Kıbrıs Türk tarafı ve Türkiye tarafından reddedilmiştir.

Bunun üzerine, 21 Aralık 1963'te Kıbrıs Rum tarafı, Kıbrıs Türk toplumuna karşı kapsamlı ve sistematik şiddet politikasına geçmiştir. Bu kampanya önceden hazırlanmış bir plana (Akritas Planı) dayandırılmıştır. Türklerin imhası veya Ada'dan atılmasını öngören Akritas Planı, basit bir örgütün eylem planı olmayıp, Rum yetkililerce öngörülen ve organize edilen bir etnik temizlik ve soykırım girişimidir. Akritas planının uygulanması sonucunda, 30.000 Kıbrıslı Türk 103 köyü terk etmek zorunda kalmıştır. Tüm Kıbrıs Türk nüfusu, ada yüzölçümünün %3'üne tekabül eden ve sürekli kuşatma altında tutulan küçük bölgelere sığınmıştır. Kıbrıslı Türklere karşı ağır ekonomik baskı uygulanmış, dış dünyadan soyutlanmışlar, haberleşme, ulaşım, ekonomik ilişkileri tamamen kesilmiştir. 1960 Anayasasının, Kıbrıs Türklerinin temel haklarıyla ilgili maddelerinin rafa kaldırılmasıyla, Kuruluş Anlaşmasının geçerliliği 1963'den itibaren ortadan kalkmıştır. 1963 "Kanlı Noel" olaylarından sonra, 27 Aralık 1963'e üç garantör ülkenin askerlerinden oluşan bir "Barışı Koruma Kuvveti" oluşturulmuştur. Bu çerçevede İngiliz generalin yeşil bir kalemle harita üzerinde çizdiği bir çizgi ile Lefkoşa 30 Aralık 1963'te ikiye ayrılmıştır. Bu tarihten itibaren bu sınır “Yeşil Hat” olarak adlandırılmıştır.

Ancak kısa bir süre sonra başlayan toplumsal huzursuzluk 1964’te doruğa tırmanmış ve on yıl sonra Barış Harekâtı ile Türkiye, Kuzey Kıbrıslı Türklerin tehditten uzak yaşayabilecekleri bir coğrafi alanı kontrolü altına almıştır. Daha sonra Kuzey Kıbrıslı Türkler, kendi geleceklerini kendileri belirlemek için politik örgütlenmelerini tamamlamışlar ve 1983’te KKTC’yi kurmuşlardır. Fakat KKTC, Türkiye dışındaki devletlerce tanınmamıştır.

Bu süreçte, Kıbrıs sorununun çözümü için adadaki iki toplum sürekli görüşmelerde bulunmuş ve diğer taraf ülkeler ile BM birçok çözüm önerisi teklif etmiştir. Ancak çözüme yönelik bu çabalardan bir sonuç çıkmamıştır. Çünkü Kıbrıs’ta oluşturulacak yeni bir devletin niteliği konusunda uluslararası toplum, Rum tarafı ve Türk tarafı arasında önemli görüş ayrılıkları bulunmaktadır. Türkler KKTC’nin tanınmasını istemekte, diğer taraftan uluslararası toplum, 1960 sistemine benzer bir devlet çatısı altında adadaki iki toplumu zorla bir araya getirerek, Türklerin tekrar azınlık konumuna düşmesini istemektedir. GKRY’nin 2004’te AB’ye girmesiyle birlikte, AB de Türkiye’den Kıbrıs konusunda bir takım taleplerde bulunmaya başlamıştır. AB Kıbrıs konusunu, Türkiye’nin üyeliği için ön şart olarak ileri sürmektedir.

Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz ki, Kıbrıs’ta asıl konu, iki toplumun zorla bir araya getirilerek bir devlet kurulması değil, iki toplumun uyum içinde birlikte yaşayabilecekleri bir ortamın yaratılmasıdır. Bu ise, uzun vadede Ege’nin iki tarafında yer alan devletlerin aralarındaki sorunları çözmesi ve Türk-Yunan halklarının yakınlaşmasıyla sağlanabilir. Dışarıdan bir müdahaleyle iyi bir Kıbrıs devleti ve toplumu yaratılamayacağı ortadadır.

KAYNAK:
1. http://www.mfa.gov.tr/kibris-tarihce.tr.mfa
2. http://webb.deu.edu.tr/hukuk/dergiler/dergimiz-12-ozel/3-kamu/9-mugevatansever.pdf


Ziyaretiniz için teşekkür ederim.

YRD. DOÇ. DR. GÜRCAN ATAKÖK
E-mail : gatakok@hotmail.com

Web : http://www.gurcanatakok.tk

2015