DAĞDA BİR YÜRÜYÜŞ YA DA BİR KENTTEN KAÇIŞ ÖYKÜSÜ
Çok sık duyarsınız “Alıp başımı gideceğim bu yerden”. Bu sözü edenlerin gidip gitmediklerini bilmiyorum, ama bir gün gerçekten kendinizi kentin dışına atmak isteyenlerden biri olabilirsiniz. Kentler ülkemizde yaşayanların yaklaşık yarısını içinde barındırıyor. Bu önemli grup, kente has olanakların bütününden yararlanmasa da , sıkıntılarını paylaşmak konusunda bir ayrıma uğramıyor. Örnek olsun diye Trafik keşmekeşini ve yollarda geçen saatleri , tıkış tıkış giden minibüslerde seyahat etmeyi, sonuna kadar açılmış hoparlörleri zorla dinlemeyi sayabilirim. Bu örneklerin artırılması ne yazık ki sizin hayal gücünüzle de sınırlı kalmıyor. O zaman biraz zaman ayırıp kentin dışına çıkmaya ne dersiniz? Öyle dağa tırmanmak, yamaç paraşütü yapmak, ya da kayak yapmak gibi kısmen ekstrem sporlar için değil, sadece ve sadece bir yürüyüş yapmak sizin için çok önemli sayılacak gelişmeleri sağlayabilir.
Diyelim ki şöyle uzak bir dağda, mesela Kaçkar eteklerinde birkaç gün geçirmeyi planladınız. İlk dersinizi almaya hazırlanın. Çünkü uykusuz geçen bir gecenin ardından yolculuktaki her saat sizi endişelendirmeye yetebilir. Aldırmayın, bu işe bir kere soyunduğunuza göre hemen pes etmemelisisiniz. Bir vasıta kullanmak gibi gaflete düşmediyseniz yorgunluğunuzu atmanız uzun sürmeyebilir. İlk gece hele dağda ise oldukça heyecan vericidir. Çadırınızı etraftan da yardım alarak kurduğunuz anda, artık sizin de başınızı sokacak bir yuvanız olmuştur. Yürüyüş ve önceki gecenin birikmiş uykusuzluğu nedeniyle aklınıza ilk gelen tulumunuza girmek olacaktır. Oysa karnınız aç, hava giderek soğumakta ve belki de suyunuz tükenmiştir. Telaşlanmayın, henüz sizin kadar acıkmayan, ama yemek hazırlamakta olan birileri çevrenizde mutlaka vardır. Bir iki küçük yardım karşılığında ilk gecenizi aç kalmadan çadırınızda geçirebilirsiniz.
Yürüyüşe katılanların çoğu ilk kez geldikleri bir parkuru oldukça ağır adımlarla sürdürürler. Bu bir zorunluluktur. Sık sık verilen molalar yorgunluk nedeniyle değil, daha iyi fotoğraf çekmek veya uygun WC yeri bulmak içindir(!) Yürüyüş süresi uzadıkça adımlarınız küçülecek ve kendinize mutlaka bir hedef belirleyeceksiniz. “Vallahi şu karşı ağaçtan öteye bir adım atmam” diyeceksiniz. Süre uzadıkça adımlarınızı saymaya ve nefes molalarını sıklaştırmaya başlayacaksınız. Sakın ola, geriye dönmeyi düşünmeyin şurada zirveye ne kaldı ki.(!) Ünlü bir dağcı “ her insanın bir Everest’i vardır” demişti. Yürüyüşe yeni başlayanlar için bu sözün ayrı bir önemi var.
Hikmetinden sual olunmaz ama, yürüyüşe yeni başlayanlar, çoğu kez deneyli dağcıdan daha atak davranış içine girerler. Sanki acilen fethedilmesi gereken bir zirveyi kimselere kaptırmamak gerekirmiş gibi davranırlar.. Böyle durumlarda yarışması bile olmayan bir spor dalı değil de kendinizi judo veya karate yapıyor hissedebilirsiniz. Siz siz olun yürüyüş esnasında geride kaldığınızı düşünüp hayıflanmayın. Arkada kalanların da eksilmeden mola yerine ulaşacağından endişeniz olmasın.Yürüyüşlerde tempoyu belirleyen genellikle en başta olandır. Şayet sürekli olarak geride kalmak sizi tedirgin ediyorsa o zaman ilk sıraya geçin böylece ağırlaşan temponuz sayesinde arkadan gelenler size çarpmamak için yavaşlayacaklar veya duracaklardır.
Dağda iken kullanacağınız gıdaların miktarı sizi şaşırtabilir. Ancak her durumu düşünüp, yedek gıda stokunuzu yanınıza almalısınız. Zaten siz kullanmasanız da onları tüketecek kadar iştahları yerinde olan insanlar daima yakınlarınızda olacaktır. Gıda konusunda kentte edindiğiniz alışkanlıklar size dağda hoş sürprizler hazırlar. Etkinlik boyunca alacağınız gıdaları sabah-öğlen-akşam olarak saptayıp yerleştirdiğiniz zaman çantanızda geriye pek bir yer kalmadığını göreceksiniz. Daha henüz ekmeklerin çantaya konmamış olması sizi iyice telaşlandırabilir. Sakin olun, siz yanınızda seyyar mutfak taşımıyorsunuz. İlk etapta, cam kavanozdaki reçeli, daha sonra 1/2 kg’lık barbunya konservelerini ve sonra kesme şeker kutusunu çantanızdan çıkarın. Ekmek adedini lütfen hiç olmazsa daha insaflı olup hiç olmazsa 5 taneye kadar düşürün. (!)
Dağda sadece bedeniniz, malzemeniz ve tabii ki kaldıysa enerjinizle baş başa olduğunuzu birkaç çıkış sonrasında kavrayacaksınız. Nedeni ne olursa olsun dağda geçireceğiniz sürenin size sadece haz vermesi gerekir. Aksi takdirde orada bulunuşunuzun gayesini açıklamanın kendiniz için bile güç olduğunu düşünüyorum. Dağa gitmemiş insanların gayet mantıklı gözüken “yukarıdaki kayalarda ne var?” veya “oraya çıkınca ne olacak?” türünden belki de anlamsız sorularına verilebilecek cevaplar karşınızdakini ikna etmese bile sizin için yeterince açıktır. Elbette Hillary’nin dediği gibi “Dağlar orada oldukları için çıkılırlar” biçiminde bir cevabı çok az kimse kavrayacaktır. Şayet beklediğiniz herkesin sizi anlaması ise, dağa çıkış nedenleriniz arasına oraya Görevli olarak gönderildiğinizi bile anlatabilirsiniz. O zaman çevrenizi hayret dolu bakışlarla ikna ettiğinizi göreceksiniz. Etrafınıza kendinizi anlatmak gibi bir tasanızın olmadığı durumlarda ise, azınlık olmanın büyük keyfini süreceğinizden emin olun...
Dağda belki de en sık başınıza gelen kaybolmanız olabilir. Böyle bir durumla muhtemelen her dağa çıkan karşılaşabilir. Kaybolma nedeniniz ne olursa olsun (sis, tipi, patikanın bitişi, rehberinizin yön bulmadaki yeteneği vb.) sonuçta dağdasınız ve yaşam koşullarınızı ona göre düzenleyeceksiniz. “Bütün yollar Roma’ya çıkar” ünlü deyişini anımsayarak yokuş aşağıya ineceksiniz.
Sonuçta hiç gidilmemiş, kuş uçmaz bir yere çıkmanız zaten mümkün değil. Sadece yolunuzu biraz uzatırsınız ki, bu da zaten yolu kaybetmeden de sık sık başınıza gelebilir.
Ekip arkadaşınızın dışındaki canlılarla karşılaşmak korkusu genel olarak dağa çıkan, çıkmayan herkese sorulan “malum” sorulardan biridir. O iri kurtların, peşinizden sizi kovalayan ayıların ve bütün yılan, akrep ve kertenkelelerin dağlarda cirit attığını anlatmaktan çekinmeyin. Yaptıklarınızın önemini başka nasıl vurgulayacaksınız? Bu avcı hikayelerinin çok azının gerçek olduğunu nasıl olsa zaman içinde onlarda öğrenecek. Doğada kalan birkaç yaban keçisi, beş on tilki ve sansarın, tesadüfi bir çift ayının yakınından geçerseniz sadece onları korkutmamak için saklanmanızı öneririm.
Son olarak, kentteki alışkanlıklarınızdan biri olan çöpleri kutulara atamamanın derin sıkıntısını yaşayabilirsiniz! Naylon torbalarınızın, boş konserve kutularınızın, hiçbir sorun yaratmadan aynı yöreye gelecek torunlarınıza birer anı olarak bırakmayı düşünmüş olsanız da onları aşağılardaki çöplüklere ya da kentlerinize indirin. KENTİNİZE YENİDEN HOŞ GELDİNİZ!!!
Kuvvet LORDOĞLU
klordoglu@marmara .edu.tr
|