“Selam Olsun Lotus’taki Cevhere”(*)
Bu yazıya nasıl bi başlık koymak gerekir diye düşündüm. “Küçük adamlar ülkesi “ demek yada “dik merdivenler ülkesi” olarak mı Nepal üzerine yazmak gerekir. Yoksa “dağlar cenneti küçük krallık” tarzı bir tanımlama mı daha aydınlatıcı olacak... Galiba hiç biri okuyucuya yaşadıklarımı betimlemeye yetmeyecek. Düz yazı nedir ki zaten, size aktarılanlarla kendi simgelerimiz arasındaki minicik köprüler...
Nepal’e ve özel olarak Himalayaların bir bölümüne gitme fikri oraları bir ölçüde geçen sene gören Muzaffer Erol Gez’in fikri idi. Her işte olduğu gibi biraz hayal gücünüz biraz da inadınız varsa işlerin gerçekleşme şansı yüksek olur. Artık o noktadan sonra gidilecek yer ve ayrıntısı sizi içine alır sarmalar ve sadece yolculuğa kilitlenirsiniz.
Güzel bir Kasım öğlenin de Yeşilköy’den havalanırken, kafamda binlerce düşünce ile birlikte yükseliyordum. Yolculuğun maddi zorlukları cümlesinden bir tanesi de seçtiğiniz havayolu şirketi ile ilişkilidir. Söz gelimi Karachi’ye giderken Şam ve Dubai üzerinden giderseniz yolculuğunuz şirket politikası gereği olarak “havadan” üç saat daha uzayacaktır. Doğan Palut, Muzaffer Erol Gez ve benden oluşan dağ ekibimiz Nepal sınırları içine girdiği zaman Türkiye’den ayrılalı yaklaşık otuzaltı saat olmuştu. Bu sürenin bir bölümü zorunlu olarak Karachi’de geçti.
Kathmandu’ya vardığımız gün bizleri karşılayan rehberimiz ,karşılama, otele gidiş,dağa çıkış izinlerinin alınması , pazarlıklarımızın tamamlanması ve Doğan’nın vesikalık fotoğraflarının çekilmesi gibi tüm bürokratik işlemleri öğlene kadar yetiştirmek zorunda idi. Çünkü Nepal’in bayramlarından biri öglenden sonra başlıyordu. Sonradan, doğru olduğunu anladığım bir yazı da görmüştüm. “Nepal’de iki evden biri tapınak, iki günden biri de bayramdır” . Rehberimiz Dawa’nın bütün bu işlemleri nasıl tamamlandığını hala anlamış değilim ancak iki gün sonra yürümeye başlayınca, dağa çıkış izinlerinin bize arkadan yetiştiğini gördük. Pasaportlarımız bizi Kathmandu’da bekliyecekti.
-“ Şerifff.. hava bozuyor, aşağılara yağlayacağız... Sen yukarı ki kamptan ipi getir..” çadırdan dışarı çıkan Doğan’nın sesi ile uyandım. Yaklaşık 4500 metredeydik. Etrafımızdaki bütün zirveleri bulut örtmüştü. Oysa o gece ne hayaller kurmuştum.Öteki zirveye dair. Gördüğüm kötü düş ; arkadaşımın içeri düşmesi ve ağlayarak ayrılmamız bu anlama mı geliyordu. ? 5663 metrelik Tent Peak günlerdir gösterdiği yüzünü artık kapadı. Sevgili ve gizemli Hiunchuli’nin bize dönük yüzünü ancak eteklerinden görüyorduk. Kampımızın doğusundaki Majesteleri Machhapuchhare herzaman ki gibi gözleri henüz bizim üzerimizde idi.. Partnerim ve dağdaki hocam olmasından dolayı Doğan’nın aldığı kokuya güveniyordum. Yaklaşık iki saat sonra geri döndüm. Ne o, Doğan bir çay bile hazırlamamış . Ciddi bir kavga nedeni(!) O Singluchuli’den ben Therpa chuli’den vazgeçtik . Şimdilik iki zirve ile yetineceğiz. Bakalım yarın hava nasıl olacak.
Muzaffer ve Alpaslan Bolkarlar’da kaybolduklarında gene bir mevsim dönümü idi . 2 Kasım 1994. Ekvatora 1500 km. mesafede 7-8 binlik dağların arasında hava acaba ne zaman ve nasıl bozardı. Bunların ötesinde ana kampa kadar yüklerimize yardım eden taşıyıcılar da yoktu. Hızla aşağıya indik. Doğan ‘la aramızdaki mesafe görünebilir ölçülerde idi.. Morenleri geçince babaları kaybedip durdum.. Durduğumu görünce Doğan, seslendi - “Aşağıya geleyim mi “ ?benden “Hayır “ yanıtı alınca “ Abi, o zaman biraz acele et “ biçimindeki sesine doğrusu bir anlam veremeden devam ettim . Oysa bana bulunduğu yere göre daha aşağılarda olan Machapuchhare ana kampına gitmek istediğini söylemek istermiş. Ancak aradaki mesafenin uzunluğu sesi hatalı yansıtmış.Yanına gelince Ağır çantamın içinden çadırı sırtladığı gibi aşağılara indirdi. “Buraya kadar getirdik zaten yahu “ lafına çok alındı.
Havanın kısa bir süre için açması bizi umutlandırdı . Hiunchuli veya Gandarbachuli denenebilirdi. Ikisi içinde yasal izinlerimiz yoktu. Ancak bizleri kontrol eden sadece kendi kendimize olan sorumluluklarımızdı. Mutlaka ne zaman nerede olduğumuzu ayrılma halinde birbirimize bildiriyorduk.
Ertesi gün Eşyalarımızın bir kısmını MBC ‘de (**) bırakarak Modi Khola’yı izledik. Muhtemelen patika bizi bir üst kampa götürecekti. Ancak yoğunlaşan sis görüntüyü tamamen kapattı. Ben Doğan’dan ayrılıp derenin kenarından yükselmeye başladım. Derenin kenarındaki kaya blokları altından rahatlıkla geçilebilecek yükseltilerde idi. “Yukardan yuvarlanan bu kayanın altında kalmak nasıl bir şeydir, yada nereye kaçılabilir?” türünden sorular her zaman aklınıza gelmez. İnsanın fiziksel yaşamını sürdürmesi için düşünmesi ve önlemler almaya başlaması tehlike işareti midir? ,yoksa kazanılan deneyimler önlemleri aldırtıyor ,bilmiyorum.? Sonuçta emniyetsiz çıkışın belirli riskler içerdiği yüzeyi adeta cilalı hale gelmiş bir kaya blokundan itibaren dönmeye başladım.
Yolda kalana yardım etmek ve yolunu bulması sağlamak amacı ile patikaların üzerine “babalar “ yerleştirilmiş . Bu yürüyüşçülere ve dağcılara doğal olarak belirli irtifalarda önemli kolaylıklar getiriyor. Türkiye’de belirli dağlarda benzeri örnekleri bulmak mümkün. Işte tam bu sırada “aklın yolu bir” demeyi düşünebilirsiniz. Hayır.. bu kadar genelleştirmek hatalı. Bir dergide çıkan Hakan Öge’nin yazısını hatırladım. Dağ rehberliği yapan İsviçre’li gencin bütün işaret babalarını kendi kazancının azalmaması için çıkış sırasında yıkarak yükselmişler.. Buyurun bakalım... İster kültürler arası fark olsun isterse bireyselliğin en üst düzeyi olsun iki farklı kesit size her zaman için “ doğu”da olduğunuzu hatırlatacaktır. Machhapuchhare yada türkçesi Balık Kılçığının görüntüsü bizi hep etkiledi. Ülkeye girerken doldurduğumuz sıradan kartlarda da “ o “nun fotoğrafı vardı. Hikayesini bilmiyorum ama etkileyici görüntüsünün ardında mutlaka kutsallığına ilişkin bir şeyler vardır. Bu güzel dağa ilk çıkış 1956 yılında olmuş. Ancak çıkan Amerikalı ekip bir ölçüde Nepal halkının inançlarına saygılarından olsa gerek zirvenin elli metre altından dönmüşler.. Anlatılana inanacaksak hoş bir öykü....
Konaklayarak ve iyi beslenerek beş günde ulaştığımız MBC ‘den başlangıç noktasına iki günde döndük. 3700 metreden 1000 metreye sonradan da 1600 metre ye ulaştık. Gidiş ve dönüşün aynı güzergahtan olmaması yolu daha da kısaltıcı bir etken . Yükselirken yürüyüş parkurunun niteliği nedeni ile mutlaka birileri karşılaşıp selamlaşıyorsunuz. Karşıdan gelenin fiziğine uygun selamlaşma dilleri ortaya çıkıyor. “ Namaste, Hello, Bonjour “ en yaygınları. Sırtımızdaki yüke bakıp , karşıdan gelenlerin bizi taşıyıcı sanıp , Namaste demelerine alıştık.. Biz de “Namaste sır “ selamlarını yanıtsız bırakmadık..Taşıyıcılar konusunda oldukça abartılı örneklere rasladık, on kişilik bir Fransız grubunun peşinde gelen yaklaşık yirmi taşıyıcı vardı. Yolculuk esnasında her türlü konaklama ve yemek ihtiyacının karşılanır olmasına rağmen bu kadar yükle ne için gelinir, çözemedik..
Pokhara Annapurna dağ grubuna hemen hemen bütün Nepal kentleri gibi Himalayalara güneyden bakan, göl kenarında şirin bir sayfiye kenti. Kralın da bu kentte göl kenarında bir malikanesi var. Kentin sadece bir bölümünü görüp , çoğu turist gibi tamamının bu kadar olduğu kanısına kapılabilirsiniz. Oysa asıl kent gölün yaklaşık 7-8 kilometre daha Kuzeyinde toplanmış. Burada ki fiyatlarda turistik değil. Hemen hemen bütün Nepal’de olduğu gibi burada da çok katlı binalara rastlanmıyor. Mimari tarz genellikle bahçe içinde iki katlı veya tek katlı yapılar biçiminde görülüyor. Kentin turistik bölümü ile diğer kısmı birleşmiş durumda. Burada da Kathmandu ‘da olduğu gibi bisiklet kiralayıp yöreyi tanımak için bu ucuz ulaşım aracından yararlandım.
Gerek gidişte, gerekse dönüşte aynı otelde kaldık. Son gün otelden ayrılmadan önce o ana kadar son derece mütevazi olan olan otel sahibi bize odadaki havlulardan birinin kayıp olduğunu söyledi. Kapıda bizi bekleyen otobüse rağmen zorlukla çantamı açtım . Bundan sonra ki gelişlerimizde hiç olmaz ise kalmayacağımız oteli belirlemiş olduk .(!) Kathmandu Pokara arası yaklaşık İstanbul Bursa arası kadar: 200 km. Ancak alınan süre yolun çok dar ve virajlı olması nedeni ile sekiz saate ulaşıyor. Bu nedenle turistlerin bir bölümü 60 dolarlık fark verip , uçakla yarım saate Kathmandu’da oluyor.
Otobüslerin en arka sıralarındaki koltuk adedi dünyanın çoğu ülkesinde olduğu gibi Nepal’de de 5-6 kişilik . Kathmandu’ya gitmek üzere bindiğimiz otobüste’de benzer biçimde en arka sıraya 5 kişilik bilet satılmış. Bizim dışımızda bir İngiliz çift sağ köşede biz sol köşede seyahat etmeye hazırlanırken ortaya ufak tefek bir Nepal yurttaşı geldi. İngilizlerin bütün olumsuzluklarına rağmen kendine küçük bir yer açtı ve oturdu. Daha doğrusu uzun İngiliz’in Nepal’liye tepki duyarak bacaklarının dahada genişletmesi ile birlikte biz iki kişilik koltukta üç kişi oturmaya başladık. Bizde aynı şeyi yapıyor olsak, garip Nepal’liyi kendi ülkesinde ayakta bırakacaktık. Yoksa Nepal’li yurttaşın hakkını biz mi korusaydık, diye düşünüp, yeni bir “ Çanakkale geçilmez” destanı yaratmadan(!) ,sadece Nepal-Türk ittifakının gülümseyen tarafları olarak , İngiliz ırkçılığına sayıp dökerek uzun yolculuğumuza devam ettik. Nepallilerin İngilizleri çok sevip sevmediğini bilmiyorum,ancak İngiliz ordusuna en savaşçı kabilelerini asker yazdırmalarından, uzun yıllar İngilizlerle birlikte Hindistan’da bulunmalarından aralarında tarihsel bir ilişki olduğu anlaşılıyor. Okuma -yazma oranı çok yüksek olmamasına rağmen, hemen hemen herkesin İngilizce konuşabilmesi , bizlere ana dilin İngilizce , Nepal dilinin ise ikinci dil olduğu izlenimini verdi.(!)
Uçak biletini bir hafta öncesine alamamak gibi, bana göre gayet hoş bir nedenle Kathmandu’da kalmak Doğan’a kaya tırmanışı, bana da etrafı tanımak için ek süre verdi.Yaklaşık her gün farklı yönlere doğru otelden ayrılıyorduk.
Kathmandu vadisi içindeki en önemli kentler Patan ve Bhaktapur. Bu kentler tarihsel olarak da en eski kentler XlV.- XVl. Yüzyıllar arası kurulan bu kentler yörenin aynı zamanda ticari ve dini merkezleri . Toplu ulaşım araçları yani troleybüs ve otobüslerle bu kentlere ulaşabiliyorsunuz. Bhaktapur hem tarihsel doku hemde sunduğu dağ manzarası açısından oldukça ilginç bir kent . Nepal’in milli gelirinin yüzde 15 nin Turizmden sağlandığının en temel örneklerine yol boyu rastlıyorsunuz. Kente giden yol üzerinde taksi veya özel ulaşım araçları küçük bir vergi ödüyorlar. Doğal olarak yolculuk yapanlar bunu ödüyorlar. Kentte eski alandan girerken, aracınızdan inip yaklaşık 5 dolar daha ödüyorsunuz. 1997 tarihli rehber kitaplar bu ücretin 1 dolar olduğunu yazıyordu. - Gelecek sene gitmeyi düşünenlere duyurulur.- Size her tarafta yapışan seyyar satıcıları saymazsanız , ödediğiniz paradan daha fazlasını hakeden bir kent. Bir Hindu tapınağının ana girişinde dolaşırken yanıma yaklaşan asker,” Hançerini eğer beğendiysem satabileceğini, fiyatının da çok cazip olduğunu “ söyledi.. Doğrusu Rus askeri madalyalarının ve, eski silahlarının satıldığını biliyordum, ancak nöbet esnasında askeri bir malzeme satışına ilk kez tanık oluyordum. “yok teşekkür ederim şu anda ihtiyacım yok “ diyerek yanından ayrıldım. Hindu mabetleri bütün ülkede girişinin sınırlı olduğu yerler. Buralara bu dinin mensupları dışındakiler giremiyor. Giyim kuşam, fiziki görüntü sizi hemen eleveriyor. Yanımızdaki budist rehber hiç tereddütsüz içeri süzülüverdi.. Budist mabetlerinin bu tür kısıtlamaları yok sadece ayakkabılarınız dışarda bırakarak heryeri dolaşabiliyorsunuz.
Ölüm halinde cesetlerin yakılması bütün Nepal’de en yaygın seremoni. Hindistan’daki gibi Kast sisteminin bulunduğu Nepal’de de kastlar arası kesin hiyerarşik kurallar hakim. Turizm bu etkiyi yavaş yavaş ortadan kaldırıyor. Ancak yine de doğum ve ölüme ilişkin inançlar sistemi etkinliğini sürdürüyor. Bizler orada iken dağda eceli gelen bir budist rahibin etrafındakilerin hemen oracıkta ateşini yaktıklarını ve küllerini savurduklarını öğrendik. İstek vaki olursa aynı işlemi yabancılar içinde tereddütsüz yaptıklarını meraklılara bildirmek isterim.(!)
Kathmandu yakınlarındaki belirli yükseltilerden kuzeydeki Himalayaların önemli bölümlerini berrak havalarda görme imkanı var. Yaklaşık 2000 metrelik bu tepelerden elinizdeki harita ile Annapurna grubundan doğu’daki Everest grubuna kadar bir çok zirveyi izlemek mümkün. Kakani (Kathmandu’ya 23 km ) ve Dhulikhel ( Kathmandu’ya 32 Km.) bu yükseltilerin en önemlileri olduğuna karar verip, yola koyulduk. Doğan’la birlikte otobüs içinde etrafı seyrederek yukarılara çıkarken, yandaki yamaçlara vuran gölgelerden otobüsün her zaman olduğu gibi üstününde dolu olduğu anlaşılıyordu. Doğan’nın “Yukarıdaki Sefilleri görüyormusun... ?” biçimindeki uyarısı dönüş yolculuğu sırasında aynıyla bizim için geçerli oldu. Otobüsün içinde yer yoktu..(!) Serin, manzaralı ve bir o kadar da riskli “Sefil” bir yolculuğu sanırım Hindistan , Pakistan ve Nepal’de bütün ulaşım araçlarında yapmak mümkündü.
Kathmandu ‘da sabahlar oldukça erken başlıyor. Horozlar ötmeden çok önce çan sesleri mabetlerin açıldığını bildiriyor. Sabah yaklaşık 9.00 a kimi yerde 10.00 kadar süren oldukça hoş müzikli gösteriler var. Bu saatler dışında mabetler ziyarete kapalı .Hindu inancına göre uğur getirmesi dileği ile alnın tam ortasına sürülen kırmızı nokta genellikle sabah saatlerinde sürülüyor. Tam bir çok tanrılı din olan hinduizmin çoğunlukla pirinç,bozuk para ve mumlardan oluşan adak yerleri sabahları oldukça kalabalık. Hinduizm ve Budizmin içiçe geçmesine rağmen (tanrılar ve semboller benzer isimli ve her iki tarafta da Budda kutsal kişi ancak resimlerde ve heykellerde Hinduların Budda sı yuvarlak gözlü iken, Budistlerin ki çekik gözlü .
Kathmandu’daki son günümüzü alışverişe ayırdık . Rahatlıkla yarım gün içinde bitebilecek hediyelik eşya türünden alışveriş temposu akşam saat 20.00 kadar uzadı. Bu durumdan her ikimizinde sorumlu olmadığımızı düşünüyorum. Gerçek neden başından beri satın alınacak en ufak şeyin bile en az iki katını size teklif eden Nepalli satıcılar. Üstelik teklif edilenin yarısını ödediğiniz zaman bile içinizdeki kuşkuyu gideremeyecek kadar bir septisizm içinde oluyorsunuz.Böylece son dolarları harcayarak Doğan’nın deyimi ile “ vuruşa vuruşa “ otele çekildik. Ancak asıl sürpriz havaalanında bizi bekliyordu. Yirmi kiloyu geçen kısım için valizlerimize istenen para aldığımız hediyelik eşyanın değerinin iki katı kadardı. “Doğru kararı” önümüzdeki İspanyol rafting grubu elllerini ceplerine sokarak verdiler. Bizim için sorun artık ödenecek meblağı en aza indirmek olmuştu. Sis nedeni ile oluşan zamanı galiba en iyi değerlendiren bizim ekip oldu..(!)
NEPAL ÜZERİNE SAYISAL VERİLER :
- Ülkenin yüzölçümü 140. 000 km2 ,Nüfusu 18.491.000 kişi, Bu nüfusun 15 milyonu Hindu,1.5 milyon Budist ve yaklaşık 650 bin kadarı da İslam.
- Yeryüzündeki en yüksek 14 adet 8000 metre üzerindeki zirvenin 9 tanesi Nepal hudutları içinde bulunuyor.
- 6 yaş üzeri nüfusun ancak % 39 u okuma yazma biliyor.
- Nüfus artış oranı %2.39 ,Çocuk ölümü %0 13, Ortalama yaşama ümidi 55
- Nepal çalışanlarının %80 ni tarımla uğraşan bir ülke, Yoğun olarak teraslarda Pirinç üretimi yapılıyor.
- Kahire ve Miami ile aynı enlemde olması, Ekvatora 1500 km mesafede olması nedeni ile tropikal iklim yapısı ve bitki örtüsü var. Dağlarda kar sınırı yaz ve sonbahar aylarında 5000 metrenin üzerinde başlıyor.
- Yıllık İhracat 384, yıllık ithalat 1374 milyon $, Kişi başına milli gelir 200 $ (1995)
NEPAL’DE YÜRÜYÜŞ ÜZERİNE PRATİK BİLGİLER:
Nepal’e bir yılda yaklaşık 400 bin civarında turist gelmekte,bununda %70 i yürüyüş ve dağcılık amacı ile gelmektedir. Sadece Annapurna bölgesini bir sezonda 40 bin yürüyüşçü ziyaret etmektedir.
Yürüyüşçüler için en ideal mevsim Ekim’den Mayısa kadar dönemdir. Ancak yağışların en az olduğu dönem Ekim ve Kasım aylarıdır. Bu aylar aynı zamanda Himalayaların da en uygun görüntü verdiği aylardır. Yağışların yine az olduğu Mart ve Nisan ayları da yürüyüş için uygundur.
Barınma ve Beslenme için yürüyüş güzergahlarında küçük pansiyonlar hizmet vermektedir. Bu pansiyonların bir kısmında uyku tulumu kullanmaya gerek yoktur. Ancak yükseğe çıkıldıkça , uyku tulumu daha fazla konfor sağlayacaktır. Beslenme için pirinç temeline dayalı besinler ağırlıklıdır. Batı tipi ekmek,peynir, salam ,sosis ,çikolata veya kuru yemiş bulmak mümkün değildir. Nepallilerin milli yemeği Dalbat ve çay hemen her pansiyonda bulunur. Ancak merkezlere uzak ve çok az turist giden yürüyüş parkurlarında ne bir lokanta ne de satın alacak bir bakkal bulamazsınız. Annapurna bölgesi yaklaşık 2000metre irtifaya kadar bakkal bulunduğu çok sayıda turist kabul eden bölgedir. Turistlerin yürüyüş yaptığı her bölgede çeşitli koruma amaçlı sivil örgüt bulunmaktadır. Bu örgütler aynı zamanda sezonluk olarak beslenme ve barınma ihtiyaçlarının fiyatlarını da saptamaktadır. Yükseldikçe çay fiyatları olduğu gibi yatak fiyatlarıda artmaktadır. Bir çok lokantada aynı yemekten ücretsiz olarak ikinci porsiyon yemek hakkınız bulunmaktadır. Yürüyüş esnasında yaklaşık her saat başı bir çay veya meşrubat içecek bir yere raslanmaktadır. Ancak alkollü içki veya bira fiyatları yemek fiyatı ile eşit düzeyde veya üstündedir.
Nepal krallığı çoğu yabancı ülke gibi Türkiye’yede Vize uygulamaktadır. Vize havaalanından alınabilmekte, ülkeye girmeden alınan vize ile bir farkı yoktur. Yaklaşık kalmayı planladığınız her gün için 1 $ vize ücreti hesaplanmaktadır. Bu vize ile sadece Kathmandu civarında dolaşabilir ancak yürüyüş parkuruna giremezsiniz. Yürüyüş izinleri Kathmandu ve Pokhara’da alınmaktadır. İki fotoğraf ,izin dilekçesi ve gideceğiniz yöreye göre belirlenen fiyattan vergi bedeli izin için yeterli olmaktadır. Annapurna,Everest, Langtang,Gorkha,Jumla yürüyüş bölgeleri için 4 haftaya kadar haftalık 5 $ izin için gerekmektedir. Bu izinleri bizzat yürüyüşçü de alabileceği gibi anlaşma yaptığı şirket de alabilmektedir.
Anlaşma yapılan yürüyüş şirketlerine irili ufaklı Kathmandu ve Pokhara’da rastlamak mümkündür. Bu şirketler belirli bir günlük ücret mukabilinde gezi boyunca bütün organizasyonu ve formaliteleri tamamlamaktadır. Rehber veya taşıyıcı bu şirketler aracılığı ile bulunabilmektedir. Bu yolla ile bulunan rehberler günlük 12$, taşıyıcılarda yaklaşık 8 $ istemektedirler . Bireysel olarak rehber ve taşıyıcı bulursanız bu fiyatlar biraz daha aşağıya çekilmektedir. Yürüyüş şirketleri rehber,taşıma. Yemek, barınma ve şehirlerarası otobüs ulaşımı , milli parka giriş izinleri dahil olmak üzere kişi başına günlük 20-30$ arası ücret almaktadırlar. Nepal’e gitmeden öncede bu şirketlerle anlaşma yapılabildiği gibi, yürüyüş ve gezi organizasyonunun bütünü Kathmandu’da da düzenlemek mümkündür.
Türkiye’den Nepal’e direk uçuş bulunmamaktadır. Havayolu şirketleri,tarifeli olarak Karachi,Bombay, Yeni Delhi ve Dubai aktarmalı Kathmandu ‘ya uçmaktadırlar . Bilet ücretleri sadece havaalanı vergileri(gidiş için) dahil olmak üzere, 700- 1000 $ arasında değişmektedir.
Katmandu ve diğer kentler arası ulaşım otobüslerle yapılmakta, yolculuğun uzun ve zahmetli olması kimi yörelerde uçağı tercih ettirebilir. Buna rağmen kent içi ve kentlerarası ulaşım diğer fiyatlara oranla son derece ucuz. 200 km lik bir yolu otobüsle 5 $ yapmak mümkün.
Bu etkinliğin ana sponsorları YEŞİL KUNDURA ve QUİKSİLVER firmalarıdır. Ayrıca GEZİ TRAVEL Dergisi , LİNOSPORT ve VİKTORİNOX çeşitli düzeylerde katkı sağlamışlardır.
(*) Zikir esnasında Budist rahiplerin kullandığı , bayraklarında ve dualarında sık sık tekrar eden “Om Manı Padme Hum “ kelimesinin türkçe çevirisi
(**) MBC Machhapuchare Base Camp kelimelerinin baş harflerinden oluşan kısa yazı
Kuvvet Lordoğlu Ocak 1999
|