ana sayfa
kitaplari
makaleleri
bildiriler
dersler
ilgi alanlari
iletisim

 

 


“Selam Olsun  Lotus’taki Cevhere”(*)

Bu  yazıya   nasıl bi başlık koymak  gerekir diye   düşündüm.  “Küçük adamlar ülkesi “ demek yada “dik  merdivenler ülkesi”  olarak mı  Nepal üzerine yazmak  gerekir.   Yoksa “dağlar cenneti  küçük  krallık”  tarzı bir tanımlama    mı   daha aydınlatıcı olacak...   Galiba hiç biri   okuyucuya   yaşadıklarımı  betimlemeye yetmeyecek.  Düz yazı  nedir ki zaten, size aktarılanlarla  kendi simgelerimiz arasındaki minicik köprüler...

Nepal’e  ve özel olarak Himalayaların  bir bölümüne gitme fikri   oraları bir ölçüde  geçen sene    gören Muzaffer Erol Gez’in   fikri idi. Her işte olduğu gibi   biraz hayal gücünüz  biraz da  inadınız  varsa işlerin  gerçekleşme   şansı yüksek olur. Artık  o noktadan sonra    gidilecek yer   ve ayrıntısı  sizi   içine alır sarmalar  ve sadece  yolculuğa   kilitlenirsiniz. 

Güzel bir Kasım  öğlenin de   Yeşilköy’den  havalanırken, kafamda  binlerce  düşünce   ile birlikte yükseliyordum.  Yolculuğun   maddi zorlukları  cümlesinden  bir tanesi de  seçtiğiniz havayolu şirketi ile  ilişkilidir.  Söz gelimi  Karachi’ye   giderken  Şam ve Dubai  üzerinden  giderseniz   yolculuğunuz   şirket politikası gereği olarak  “havadan” üç saat daha  uzayacaktır.   Doğan  Palut, Muzaffer Erol Gez  ve  benden oluşan   dağ ekibimiz   Nepal sınırları içine girdiği zaman   Türkiye’den ayrılalı  yaklaşık   otuzaltı saat olmuştu.   Bu sürenin bir bölümü zorunlu  olarak  Karachi’de  geçti.

Kathmandu’ya   vardığımız  gün bizleri karşılayan  rehberimiz  ,karşılama, otele gidiş,dağa çıkış izinlerinin   alınması , pazarlıklarımızın  tamamlanması  ve Doğan’nın  vesikalık fotoğraflarının  çekilmesi gibi tüm bürokratik  işlemleri  öğlene kadar yetiştirmek  zorunda idi. Çünkü  Nepal’in  bayramlarından   biri  öglenden sonra başlıyordu. Sonradan,  doğru  olduğunu anladığım  bir yazı da görmüştüm. “Nepal’de iki evden biri tapınak, iki günden biri de bayramdır” .  Rehberimiz Dawa’nın  bütün bu işlemleri  nasıl tamamlandığını hala  anlamış değilim  ancak  iki gün sonra  yürümeye başlayınca,  dağa  çıkış izinlerinin  bize arkadan yetiştiğini gördük.    Pasaportlarımız  bizi Kathmandu’da bekliyecekti.

-“ Şerifff..  hava bozuyor, aşağılara yağlayacağız... Sen  yukarı ki kamptan ipi  getir..”   çadırdan  dışarı çıkan Doğan’nın   sesi ile uyandım. Yaklaşık 4500 metredeydik.  Etrafımızdaki bütün zirveleri  bulut örtmüştü. Oysa o gece ne hayaller kurmuştum.Öteki zirveye dair.  Gördüğüm kötü  düş ; arkadaşımın   içeri düşmesi ve ağlayarak ayrılmamız   bu anlama mı  geliyordu. ?  5663 metrelik  Tent Peak  günlerdir gösterdiği yüzünü artık kapadı. Sevgili  ve gizemli Hiunchuli’nin   bize dönük yüzünü  ancak eteklerinden  görüyorduk. Kampımızın doğusundaki  Majesteleri Machhapuchhare herzaman ki gibi gözleri henüz bizim üzerimizde idi..    Partnerim ve dağdaki  hocam olmasından    dolayı    Doğan’nın  aldığı kokuya güveniyordum.  Yaklaşık iki saat sonra   geri döndüm.   Ne o,  Doğan  bir çay bile hazırlamamış .  Ciddi bir kavga nedeni(!)    O Singluchuli’den ben Therpa chuli’den  vazgeçtik . Şimdilik  iki zirve ile yetineceğiz.  Bakalım yarın hava nasıl olacak. 
 
Muzaffer ve Alpaslan Bolkarlar’da  kaybolduklarında gene  bir mevsim dönümü  idi . 2 Kasım 1994.    Ekvatora  1500 km. mesafede  7-8 binlik dağların arasında   hava acaba ne zaman ve nasıl bozardı. Bunların ötesinde  ana kampa kadar  yüklerimize yardım eden taşıyıcılar da  yoktu.   Hızla  aşağıya indik.  Doğan ‘la aramızdaki   mesafe görünebilir ölçülerde idi.. Morenleri geçince babaları kaybedip durdum..  Durduğumu  görünce Doğan, seslendi  - “Aşağıya geleyim mi “  ?benden  “Hayır “  yanıtı alınca  “ Abi,  o zaman biraz acele et “ biçimindeki  sesine doğrusu  bir anlam veremeden devam ettim .  Oysa  bana  bulunduğu yere göre daha aşağılarda olan Machapuchhare  ana kampına gitmek istediğini  söylemek istermiş. Ancak aradaki mesafenin uzunluğu    sesi hatalı yansıtmış.Yanına  gelince  Ağır çantamın içinden  çadırı sırtladığı gibi aşağılara indirdi. “Buraya kadar getirdik zaten yahu “ lafına  çok alındı.

Havanın  kısa bir süre için açması  bizi umutlandırdı . Hiunchuli veya   Gandarbachuli  denenebilirdi.  Ikisi içinde   yasal izinlerimiz  yoktu. Ancak  bizleri kontrol eden sadece   kendi kendimize olan sorumluluklarımızdı.   Mutlaka ne zaman nerede  olduğumuzu ayrılma halinde birbirimize  bildiriyorduk. 

Ertesi gün Eşyalarımızın bir kısmını  MBC ‘de (**)  bırakarak   Modi  Khola’yı  izledik. Muhtemelen patika bizi  bir üst kampa götürecekti. Ancak yoğunlaşan  sis görüntüyü tamamen kapattı.  Ben Doğan’dan ayrılıp   derenin   kenarından  yükselmeye başladım. Derenin   kenarındaki kaya blokları  altından rahatlıkla geçilebilecek  yükseltilerde idi. “Yukardan yuvarlanan    bu kayanın altında kalmak   nasıl bir şeydir, yada  nereye kaçılabilir?” türünden sorular  her zaman aklınıza  gelmez.  İnsanın fiziksel yaşamını sürdürmesi  için düşünmesi ve önlemler almaya başlaması  tehlike işareti midir? ,yoksa  kazanılan  deneyimler  önlemleri aldırtıyor ,bilmiyorum.? Sonuçta  emniyetsiz  çıkışın  belirli riskler içerdiği yüzeyi  adeta  cilalı hale gelmiş  bir kaya blokundan  itibaren  dönmeye  başladım.   

Yolda kalana yardım etmek  ve yolunu bulması sağlamak  amacı ile patikaların üzerine  “babalar “ yerleştirilmiş . Bu yürüyüşçülere ve dağcılara    doğal olarak belirli irtifalarda  önemli kolaylıklar getiriyor.   Türkiye’de belirli dağlarda  benzeri örnekleri  bulmak mümkün.  Işte  tam  bu sırada “aklın yolu bir”  demeyi düşünebilirsiniz. Hayır.. bu kadar   genelleştirmek  hatalı.  Bir dergide çıkan Hakan Öge’nin yazısını hatırladım. Dağ rehberliği  yapan   İsviçre’li gencin  bütün işaret babalarını  kendi kazancının azalmaması için  çıkış sırasında  yıkarak  yükselmişler.. Buyurun bakalım... İster kültürler arası fark olsun isterse bireyselliğin  en üst düzeyi  olsun  iki farklı kesit  size her zaman  için “ doğu”da     olduğunuzu hatırlatacaktır. Machhapuchhare  yada türkçesi  Balık  Kılçığının görüntüsü  bizi hep etkiledi. Ülkeye girerken  doldurduğumuz  sıradan kartlarda da “ o  “nun fotoğrafı vardı.   Hikayesini bilmiyorum ama  etkileyici görüntüsünün  ardında mutlaka  kutsallığına ilişkin   bir şeyler vardır.  Bu güzel dağa  ilk çıkış  1956 yılında olmuş.  Ancak  çıkan Amerikalı  ekip  bir ölçüde   Nepal halkının inançlarına  saygılarından  olsa gerek  zirvenin elli metre altından  dönmüşler.. Anlatılana inanacaksak   hoş bir öykü....

Konaklayarak  ve iyi beslenerek  beş günde  ulaştığımız  MBC ‘den  başlangıç noktasına  iki günde  döndük. 3700 metreden  1000 metreye sonradan da  1600 metre ye  ulaştık.  Gidiş ve dönüşün aynı  güzergahtan olmaması yolu daha da kısaltıcı bir etken . Yükselirken   yürüyüş parkurunun  niteliği nedeni ile  mutlaka birileri karşılaşıp selamlaşıyorsunuz.  Karşıdan gelenin fiziğine  uygun  selamlaşma dilleri   ortaya çıkıyor. “ Namaste, Hello, Bonjour  “ en yaygınları.  Sırtımızdaki yüke bakıp , karşıdan  gelenlerin  bizi taşıyıcı sanıp , Namaste  demelerine  alıştık.. Biz de  “Namaste  sır “  selamlarını yanıtsız bırakmadık..Taşıyıcılar konusunda oldukça abartılı örneklere rasladık, on kişilik bir Fransız grubunun peşinde  gelen   yaklaşık yirmi taşıyıcı vardı. Yolculuk  esnasında   her türlü  konaklama ve   yemek ihtiyacının karşılanır olmasına rağmen  bu kadar yükle ne için gelinir, çözemedik..

Pokhara    Annapurna  dağ grubuna   hemen hemen bütün Nepal kentleri gibi Himalayalara  güneyden bakan,   göl  kenarında   şirin bir sayfiye kenti.   Kralın da  bu kentte  göl kenarında   bir malikanesi  var.   Kentin  sadece bir bölümünü görüp , çoğu turist  gibi tamamının   bu kadar  olduğu  kanısına kapılabilirsiniz.  Oysa asıl kent  gölün  yaklaşık 7-8 kilometre daha Kuzeyinde toplanmış.  Burada ki fiyatlarda  turistik   değil.  Hemen hemen bütün Nepal’de olduğu gibi burada da  çok katlı binalara rastlanmıyor.  Mimari tarz genellikle   bahçe içinde  iki katlı  veya tek katlı  yapılar  biçiminde görülüyor.  Kentin turistik bölümü ile diğer kısmı  birleşmiş durumda. Burada da  Kathmandu ‘da olduğu gibi  bisiklet kiralayıp  yöreyi tanımak için  bu ucuz ulaşım aracından  yararlandım. 

Gerek  gidişte, gerekse  dönüşte aynı otelde kaldık.   Son gün  otelden ayrılmadan önce o ana kadar  son derece  mütevazi olan olan otel sahibi   bize odadaki havlulardan  birinin kayıp olduğunu söyledi.  Kapıda  bizi bekleyen otobüse rağmen zorlukla çantamı açtım .  Bundan sonra ki  gelişlerimizde  hiç olmaz ise  kalmayacağımız oteli belirlemiş olduk .(!)   Kathmandu Pokara  arası  yaklaşık  İstanbul Bursa  arası kadar: 200 km.   Ancak alınan  süre yolun çok dar ve virajlı olması nedeni ile  sekiz saate ulaşıyor. Bu nedenle  turistlerin bir bölümü  60 dolarlık fark verip , uçakla yarım saate   Kathmandu’da  oluyor.

Otobüslerin   en arka sıralarındaki koltuk adedi  dünyanın  çoğu ülkesinde  olduğu gibi  Nepal’de de  5-6 kişilik . Kathmandu’ya gitmek üzere bindiğimiz  otobüste’de  benzer biçimde  en arka sıraya   5 kişilik  bilet satılmış.  Bizim dışımızda bir İngiliz çift sağ köşede biz sol köşede seyahat etmeye hazırlanırken  ortaya  ufak tefek  bir Nepal yurttaşı geldi. İngilizlerin bütün olumsuzluklarına  rağmen  kendine küçük bir yer  açtı ve oturdu. Daha doğrusu   uzun İngiliz’in  Nepal’liye tepki  duyarak bacaklarının dahada genişletmesi ile  birlikte biz iki kişilik koltukta  üç kişi oturmaya başladık. Bizde aynı şeyi yapıyor  olsak, garip Nepal’liyi  kendi ülkesinde  ayakta bırakacaktık. Yoksa Nepal’li yurttaşın hakkını biz mi  korusaydık, diye düşünüp, yeni bir “ Çanakkale  geçilmez”  destanı  yaratmadan(!) ,sadece   Nepal-Türk  ittifakının gülümseyen  tarafları   olarak , İngiliz  ırkçılığına  sayıp dökerek uzun yolculuğumuza   devam ettik.  Nepallilerin İngilizleri  çok sevip sevmediğini bilmiyorum,ancak  İngiliz ordusuna  en savaşçı kabilelerini  asker yazdırmalarından, uzun yıllar  İngilizlerle  birlikte  Hindistan’da bulunmalarından aralarında tarihsel bir ilişki   olduğu anlaşılıyor. Okuma -yazma  oranı çok yüksek olmamasına rağmen, hemen hemen herkesin İngilizce konuşabilmesi , bizlere  ana dilin İngilizce , Nepal dilinin ise   ikinci dil  olduğu izlenimini  verdi.(!)

Uçak  biletini  bir hafta öncesine  alamamak  gibi, bana göre gayet hoş bir nedenle  Kathmandu’da kalmak   Doğan’a  kaya tırmanışı, bana da  etrafı tanımak için  ek süre verdi.Yaklaşık her gün farklı yönlere doğru otelden ayrılıyorduk.

Kathmandu vadisi içindeki  en önemli kentler  Patan ve  Bhaktapur. Bu kentler tarihsel olarak da  en eski  kentler   XlV.- XVl.  Yüzyıllar  arası  kurulan bu kentler    yörenin   aynı zamanda ticari ve dini merkezleri .   Toplu ulaşım araçları   yani troleybüs  ve otobüslerle   bu kentlere  ulaşabiliyorsunuz.   Bhaktapur  hem tarihsel doku  hemde  sunduğu dağ manzarası açısından oldukça ilginç bir kent .  Nepal’in milli gelirinin   yüzde 15 nin Turizmden  sağlandığının en  temel örneklerine  yol boyu  rastlıyorsunuz.  Kente giden yol üzerinde taksi veya  özel ulaşım  araçları  küçük bir vergi ödüyorlar.  Doğal olarak yolculuk yapanlar  bunu ödüyorlar.  Kentte eski  alandan  girerken, aracınızdan inip  yaklaşık 5 dolar daha  ödüyorsunuz. 1997 tarihli rehber kitaplar bu ücretin 1 dolar olduğunu  yazıyordu.  - Gelecek sene gitmeyi düşünenlere   duyurulur.-    Size her tarafta yapışan  seyyar satıcıları saymazsanız , ödediğiniz paradan  daha  fazlasını   hakeden bir kent.   Bir Hindu  tapınağının  ana girişinde  dolaşırken  yanıma yaklaşan  asker,” Hançerini  eğer beğendiysem satabileceğini, fiyatının da çok cazip olduğunu “ söyledi..  Doğrusu Rus  askeri madalyalarının ve, eski silahlarının satıldığını  biliyordum, ancak  nöbet esnasında  askeri bir malzeme  satışına ilk kez tanık oluyordum.   “yok teşekkür ederim şu anda ihtiyacım yok “ diyerek yanından  ayrıldım.   Hindu mabetleri bütün ülkede  girişinin sınırlı olduğu  yerler.  Buralara  bu dinin mensupları dışındakiler giremiyor. Giyim kuşam, fiziki görüntü sizi hemen eleveriyor. Yanımızdaki  budist  rehber   hiç tereddütsüz içeri süzülüverdi..  Budist mabetlerinin   bu tür  kısıtlamaları yok  sadece ayakkabılarınız  dışarda bırakarak   heryeri dolaşabiliyorsunuz.  

Ölüm halinde   cesetlerin yakılması  bütün Nepal’de   en yaygın seremoni. Hindistan’daki gibi Kast sisteminin bulunduğu Nepal’de de   kastlar arası  kesin hiyerarşik  kurallar hakim. Turizm bu etkiyi yavaş yavaş   ortadan kaldırıyor.  Ancak yine de  doğum ve ölüme ilişkin  inançlar sistemi  etkinliğini  sürdürüyor.  Bizler orada iken  dağda eceli gelen bir budist rahibin  etrafındakilerin   hemen oracıkta  ateşini  yaktıklarını  ve küllerini savurduklarını öğrendik. İstek vaki olursa  aynı işlemi yabancılar içinde  tereddütsüz   yaptıklarını  meraklılara bildirmek isterim.(!)

Kathmandu  yakınlarındaki   belirli  yükseltilerden  kuzeydeki   Himalayaların  önemli bölümlerini berrak havalarda   görme imkanı var.  Yaklaşık  2000 metrelik  bu  tepelerden  elinizdeki harita ile  Annapurna grubundan    doğu’daki Everest grubuna kadar   bir çok zirveyi  izlemek  mümkün. Kakani  (Kathmandu’ya 23 km ) ve Dhulikhel ( Kathmandu’ya   32 Km.) bu yükseltilerin   en önemlileri olduğuna karar verip, yola koyulduk.  Doğan’la  birlikte  otobüs içinde  etrafı seyrederek  yukarılara çıkarken, yandaki yamaçlara vuran  gölgelerden otobüsün her zaman olduğu gibi  üstününde  dolu olduğu anlaşılıyordu. Doğan’nın “Yukarıdaki  Sefilleri görüyormusun... ?”   biçimindeki uyarısı  dönüş yolculuğu sırasında   aynıyla  bizim için   geçerli oldu. Otobüsün içinde  yer yoktu..(!) Serin, manzaralı ve bir o kadar da  riskli “Sefil” bir yolculuğu sanırım Hindistan , Pakistan ve Nepal’de bütün ulaşım araçlarında   yapmak  mümkündü.

Kathmandu ‘da  sabahlar  oldukça erken başlıyor. Horozlar ötmeden çok önce   çan sesleri  mabetlerin açıldığını  bildiriyor. Sabah  yaklaşık  9.00 a  kimi yerde  10.00 kadar  süren oldukça hoş müzikli gösteriler   var.  Bu saatler dışında  mabetler  ziyarete kapalı .Hindu inancına  göre uğur getirmesi   dileği ile alnın tam ortasına  sürülen   kırmızı  nokta genellikle sabah  saatlerinde   sürülüyor. Tam bir çok tanrılı din   olan hinduizmin  çoğunlukla  pirinç,bozuk para  ve  mumlardan oluşan  adak yerleri  sabahları  oldukça kalabalık. Hinduizm ve Budizmin  içiçe  geçmesine rağmen (tanrılar ve semboller  benzer isimli ve her iki  tarafta da Budda kutsal kişi  ancak  resimlerde ve heykellerde   Hinduların  Budda sı yuvarlak gözlü iken, Budistlerin ki çekik gözlü .  

Kathmandu’daki son günümüzü   alışverişe  ayırdık .  Rahatlıkla  yarım gün içinde  bitebilecek hediyelik eşya  türünden  alışveriş  temposu  akşam  saat 20.00 kadar uzadı.  Bu durumdan  her ikimizinde sorumlu olmadığımızı düşünüyorum.   Gerçek neden  başından beri  satın alınacak  en ufak şeyin bile   en az iki katını   size teklif eden   Nepalli satıcılar.  Üstelik teklif edilenin yarısını  ödediğiniz zaman bile   içinizdeki kuşkuyu gideremeyecek  kadar bir septisizm  içinde oluyorsunuz.Böylece   son dolarları   harcayarak  Doğan’nın deyimi ile  “ vuruşa vuruşa “  otele   çekildik. Ancak asıl sürpriz  havaalanında  bizi bekliyordu. Yirmi kiloyu geçen kısım  için valizlerimize istenen  para   aldığımız hediyelik eşyanın değerinin  iki katı kadardı.  “Doğru kararı”  önümüzdeki  İspanyol   rafting  grubu  elllerini ceplerine  sokarak verdiler. Bizim için sorun  artık ödenecek  meblağı  en aza indirmek olmuştu.  Sis nedeni ile   oluşan zamanı  galiba   en iyi değerlendiren  bizim ekip  oldu..(!)

NEPAL  ÜZERİNE   SAYISAL VERİLER  :

  •  Ülkenin yüzölçümü 140. 000 km2 ,Nüfusu   18.491.000 kişi,  Bu nüfusun 15 milyonu  Hindu,1.5 milyon Budist  ve yaklaşık  650 bin kadarı da  İslam.
  • Yeryüzündeki   en yüksek   14 adet 8000 metre üzerindeki zirvenin 9 tanesi Nepal hudutları içinde  bulunuyor.
  •  6 yaş üzeri  nüfusun  ancak % 39 u okuma yazma biliyor.
  • Nüfus artış oranı  %2.39 ,Çocuk ölümü  %0 13,  Ortalama yaşama ümidi 55  
  • Nepal  çalışanlarının  %80 ni tarımla uğraşan  bir ülke, Yoğun olarak teraslarda Pirinç  üretimi yapılıyor.
  • Kahire  ve Miami ile aynı enlemde olması, Ekvatora  1500 km mesafede olması nedeni ile tropikal iklim yapısı ve bitki örtüsü var.  Dağlarda  kar sınırı  yaz ve sonbahar aylarında  5000 metrenin  üzerinde   başlıyor.
  • Yıllık İhracat  384, yıllık ithalat 1374 milyon $,  Kişi başına milli gelir   200 $  (1995)

NEPAL’DE   YÜRÜYÜŞ ÜZERİNE   PRATİK   BİLGİLER:

Nepal’e  bir yılda  yaklaşık  400 bin civarında turist gelmekte,bununda  %70 i yürüyüş ve dağcılık  amacı ile gelmektedir.  Sadece  Annapurna  bölgesini bir sezonda  40 bin yürüyüşçü  ziyaret etmektedir.

Yürüyüşçüler için  en ideal  mevsim   Ekim’den  Mayısa kadar dönemdir. Ancak yağışların en az olduğu  dönem  Ekim ve Kasım aylarıdır. Bu aylar aynı zamanda Himalayaların da  en uygun görüntü verdiği aylardır. Yağışların yine az olduğu Mart ve Nisan ayları da  yürüyüş için uygundur.

Barınma ve Beslenme  için yürüyüş güzergahlarında  küçük pansiyonlar  hizmet vermektedir. Bu pansiyonların bir kısmında  uyku tulumu kullanmaya gerek yoktur.  Ancak  yükseğe  çıkıldıkça  , uyku tulumu  daha fazla konfor sağlayacaktır. Beslenme için  pirinç temeline dayalı  besinler ağırlıklıdır. Batı tipi ekmek,peynir, salam ,sosis ,çikolata veya kuru yemiş  bulmak mümkün değildir.  Nepallilerin milli yemeği Dalbat ve çay  hemen her pansiyonda  bulunur. Ancak   merkezlere uzak  ve çok az turist giden  yürüyüş parkurlarında  ne bir lokanta ne de satın alacak  bir bakkal bulamazsınız.  Annapurna  bölgesi yaklaşık  2000metre irtifaya kadar  bakkal bulunduğu  çok sayıda turist kabul eden bölgedir.  Turistlerin yürüyüş yaptığı   her bölgede  çeşitli koruma amaçlı  sivil örgüt bulunmaktadır.  Bu örgütler aynı zamanda sezonluk olarak beslenme ve barınma ihtiyaçlarının  fiyatlarını da saptamaktadır.  Yükseldikçe  çay fiyatları olduğu gibi yatak fiyatlarıda artmaktadır. Bir çok lokantada aynı yemekten  ücretsiz olarak ikinci porsiyon yemek  hakkınız bulunmaktadır.   Yürüyüş esnasında  yaklaşık her  saat başı  bir çay veya meşrubat içecek  bir yere  raslanmaktadır. Ancak alkollü içki veya   bira fiyatları  yemek fiyatı ile eşit düzeyde veya üstündedir.

Nepal  krallığı  çoğu yabancı ülke gibi Türkiye’yede Vize uygulamaktadır. Vize havaalanından alınabilmekte, ülkeye girmeden alınan vize ile bir farkı yoktur.  Yaklaşık kalmayı planladığınız her gün için 1 $ vize ücreti  hesaplanmaktadır. Bu vize ile  sadece Kathmandu civarında dolaşabilir ancak  yürüyüş parkuruna giremezsiniz.  Yürüyüş izinleri  Kathmandu ve Pokhara’da alınmaktadır.  İki  fotoğraf ,izin dilekçesi  ve gideceğiniz yöreye göre  belirlenen fiyattan   vergi bedeli   izin için yeterli olmaktadır. Annapurna,Everest, Langtang,Gorkha,Jumla yürüyüş bölgeleri için 4 haftaya kadar  haftalık  5 $ izin için gerekmektedir. Bu izinleri  bizzat yürüyüşçü de alabileceği gibi anlaşma yaptığı  şirket de alabilmektedir.

Anlaşma yapılan  yürüyüş şirketlerine  irili ufaklı Kathmandu ve Pokhara’da  rastlamak mümkündür. Bu şirketler belirli bir günlük ücret mukabilinde gezi boyunca bütün organizasyonu  ve formaliteleri  tamamlamaktadır.   Rehber veya taşıyıcı bu şirketler aracılığı ile bulunabilmektedir.  Bu yolla ile bulunan  rehberler günlük 12$, taşıyıcılarda yaklaşık 8 $ istemektedirler . Bireysel olarak  rehber ve  taşıyıcı   bulursanız  bu fiyatlar biraz daha aşağıya çekilmektedir.  Yürüyüş şirketleri rehber,taşıma. Yemek, barınma ve şehirlerarası otobüs ulaşımı , milli parka giriş izinleri dahil olmak üzere  kişi başına günlük 20-30$ arası  ücret almaktadırlar. Nepal’e gitmeden öncede bu şirketlerle anlaşma yapılabildiği gibi, yürüyüş ve gezi organizasyonunun bütünü  Kathmandu’da da  düzenlemek mümkündür.

Türkiye’den  Nepal’e direk uçuş bulunmamaktadır. Havayolu şirketleri,tarifeli olarak  Karachi,Bombay, Yeni Delhi ve Dubai aktarmalı  Kathmandu ‘ya  uçmaktadırlar . Bilet ücretleri sadece  havaalanı vergileri(gidiş için)  dahil olmak üzere, 700- 1000 $ arasında değişmektedir. 

Katmandu  ve diğer kentler arası  ulaşım otobüslerle yapılmakta,  yolculuğun uzun ve zahmetli olması kimi yörelerde uçağı  tercih ettirebilir. Buna rağmen kent içi ve kentlerarası   ulaşım diğer fiyatlara  oranla  son derece ucuz. 200 km lik  bir yolu otobüsle  5 $  yapmak mümkün.

Bu etkinliğin   ana sponsorları   YEŞİL  KUNDURA  ve QUİKSİLVER     firmalarıdır. Ayrıca  GEZİ  TRAVEL  Dergisi , LİNOSPORT ve VİKTORİNOX   çeşitli düzeylerde   katkı sağlamışlardır.

(*)  Zikir  esnasında Budist rahiplerin kullandığı , bayraklarında ve   dualarında sık sık tekrar eden   “Om Manı Padme  Hum “ kelimesinin  türkçe çevirisi

(**) MBC  Machhapuchare Base Camp  kelimelerinin baş harflerinden  oluşan kısa yazı

Kuvvet Lordoğlu  Ocak 1999