Fiyat Sansürü*
Dwight R. Lee
Gazeteciler açık iletişimin ve serbest enformasyon akışının önemini diğer mesleklerden daha fazla bilirler. Siyasi sansürün kınanmasında en az tavizkar olan grup onlardır. Bu yüzden gazetecilerin sürekli olarak siyasi sansürün bazı türlerine karşı sempatik bakmaları şaşırtıcıdır.
Sözünü ettiğim sansür hükümetlerin serbest fiyat enformasyonu akışı üzerine koyduğu sansürdür. Yüksek düzeyde uzmanlaşmış toplumumuzda piyasa fiyatları çok temel bir enformasyon taşırlar –bu enformasyon tüketiciler için ürünün mevcudiyeti, üreticiler için tüketicilerin tercihleri hakkındadır. Bu fiyat enformasyonu tüketiciler ile üreticilerin planları arasında koordinasyonu sağlar ki, bu da hem iktisadi verimliliği hem sosyal uyumu arttırır.
Bu nedenle, fiyatları serbest piyasada belirlenecek seviyesine göre yukarı ya da aşağı doğru yönlendiren hükümet politikaları sansür anlamına gelir. Hükümetlerin günlük gazetelerin içeriğine müdahale etmesi gibi, serbest ifade hakkının ihlalidir ve herhangi bir sansür gibi, bu politikalar çoğunlukla kontrol taraftarlarının yardım etmek istediği kişilere ciddi zarar verir.
Örneğin, asgari ücret kanunlarımız niteliksiz gençlerin potansiyel işverenleri ile etkin bir biçimde iletişimini yasaklar. Birçok genç işverenlerine, ‘Çok az niteliğim var ve üniversiteye gitme şansım yok. Vereceğiniz ücret düşük olabilir. Üzerimdeki mali sorumluluklar az iken iş tecrübesi elde etmek ve iş hakkında birşeyler öğrenmek için düşük ücretle çalışmayı kabul ediyorum’ demek istemektedir. Asgari ücret yasaları olmasa bir çok genç şimdi kendilerinin reddedildikleri işlerde verimli bir biçimde geleceklerini hazırlayabilirler.
Tarımdaki taban fiyat uygulaması da bu sansürün bir başka türüdür. Bu uygulama düşük gelirlileri özellikle de açlıkla karşı karşıya olanları kurban eder. Eğer düşük gelirli aileler en düşük fiyatla süt alabilmek için piyasa aracılığıyla görüşme isteseler mandıracılar kabul eder mi? Hayır. Birleşik devletlerde süt fiyatları hükümet tarafından desteklenmektedir ve böyle bir görüşme yasadışıdır. Gazeteciler hem sansüre hem de fakirliğe karşı bir saldırıda bulunma fırsatına sahiptirler. Ne yazık ki çoğu gazeteci açlıkla fiyat-enformasyonu arasında, açlıkla Ronald Reagan’ın yorumları arasındakine göre daha az bir ilişki görmektedir.
Kira kontrolleri, eşit işe eşit
ücret yasaları, ithal mallar üzerindeki gümrük vergileri ve doğal gaz
üzerindeki halen mevcut olan fiyat kontrolleri gazetecilerin nadiren fark
ettikleri diğer sansür örnekleridir. Fakat piyasa enformasyonunun
sansürlenmesinin iletişim üzerindeki olumsuz etkisi bazı durumlarda basın
özgürlüğü ile korunandan çok daha önemli olabilir.
Gazeteciler gazetelerini işsiz gençlere ilişkin hikayelerle doldurabilir, ulusumuzun gençliğinin iş olanaklarının genişletilmesi ihtiyacı üzerine ikna edici yazılar yazabilirler. Fakat bu enformasyonun etkinliği, işverenlere gençlerin daha az ücrete de çalışmayı kabul ettikleri mesajını veren düşük ücretlere göre solda sıfırdır. Benzer biçimde, eğer tüketiciler daha ucuza doğal gaz veya apartman daireleri istiyorlarsa, taleplerini sansürden arındırılmış piyasalar aracılığıyla iletmeleri editöre mektup yazmaktan daha etkili bir yoldur.
Bu düşük ücretlerden ve yüksek fiyatlardan mutlu olmamız gerektiği anlamına gelmemektedir. Düşük ücretler bize üretici niteliklerin eksikliğini çektiğimiz, yüksek ücretler ise bazı önemli malların arzının yetersiz olduğuna ilişkin enformasyon verir. Fakat kötü haber, haberi engellemek için mazeret değildir.
Fiyat iletişimi özgürlüğünün daha az finansal kaynaklara sahip olanlara karşı gayrı adil olduğu iddia edilebilir. Eğer öyleyse, geleneksel konuşma özgürlüğü de daha az becerikli ve bilgili olanlara karşı gayrı adildir. Çok bilgililer ve bunu iyi ifade edenler bu özelliklere sahip olmayanlara göre bir avantajı olsa da cahilleri korumak adına bu hür basını susturmak meşrulaştırılamaz. Aynı şekilde fakirleri korumak adına piyasadaki iletişim özgürlüğünün reddi de meşrulaştırılamaz.
Aslında sansür hem fakirin hem de cahilin uzun dönemde aleyhinedir. Nasıl hür yazılı ve sözlü ifade entelektüel yetenekleri geliştirmek için en iyi yolsa, serbest piyasa ifadesi de ekonomik yetenekleri geliştirmenin en iyi yoludur.
Kuşkusuz, serbest piyasa iletişiminin her zaman dürüst ve yeterli olduğu söylenemez. Bazı firmaların fiyatları kendi lehlerine değiştirecek gücü vardır. Kötü niyetliler ürünlerini her zaman bu konuda bilgi sahibi olmayanların aleyhine yanlış sunabilirler. Fakat benzeri çarpıtmaların, yanıltmaların haberlere, kitaplara, dergilere vb. girdiğini kim reddedebilir?
Bu tip aksaklıklar hiçbir zaman ortadan kaldırılamaz ama açık iletişim imkanlarının sağlanmasıyla daha ılımlı hale getirilebilir, olumsuz etkileri azaltılabilir. Yanlış enformasyonun zararlarını kontrol etmenin en iyi yolu hür ifadenin rekabetidir. Bu fiyatlar yoluyla ifade edilen enformasyon için olduğu kadar sözlerle ifade edilen enformasyon için de doğrudur.
İletişim özgürlüğünün savunucuları olarak gazeteciler hükümetlerin fiyatları kontrol çabalarını, hükümetlerin haberleri kontrol çabaları kadar kabul edilemez bulmalıdırlar. Hiçbirinin özgür bir toplumda yeri yoktur.