Chiminelli tohumu ararken aynı zamanda kendi köklerimi
arıyordum. Bu
düşünce bana büyük halam, Si Anunciata, ile
Italya’daki Brienza’nın kıraç ve sıcaktan
çatlamış tepelerine nadir chiminelli otu bulmaya gidişimizi
hatırlattı. Bu otun tohumları değerini bilenler için
paha biçilmezdir.
Zirveye vardığımızda,
çok zayıf ve yaşlı olmasına rağmen hala
çevik olan Si Annunciata nasırlı parmağıyla
hastalıklı bir tumbleweed’e benzeyen bir otu işaret etti. O anda
ilk defa bana yıllarca büyük bir haz veren bir chiminelli otuna
ve tohumuna baktığımı farkettim. Bir tohum koparıp
ağzıma attığımda geçip giden günün
hatıralarını silip götüren bir lezzet
patlaması hissettim.
*
* *
Üç kardeşin fındık ayıklamak üzere biraraya gelmeleri önemli bir sosyalleşme fırsatıydı. Üç şişman adam taş gibi sert Brezilya fındıklarının kabuklarını kırıp kırıp içlerinden fındıkları çıkardıklarında çocukları onlara gururla baktılar.
Üç kardeşin en genci olan Angelo ‘Sox’ların Yankke’lere
yenilmesi çok kötü oldu. Kazansalardı.....’ dedi.
Angeol’nun hayatı Şikago White Sox’un şansı ya da şanssızlıkları etrafında dönüyordu. White Sox’un dört yıl arka arkaya Yakee’lerin ardında ikinci olması Angelo’nun düşünce kalıbını ‘eğer’ler dizisine çevirmişti.
‘Eğer sadece Yogi Berra vuramamış olsaydı......’ diye
ekledi Angelo.
‘Evet, evet, evet’ diyerek kesti Tony. ‘Onu yapabilirlerdi, bunu
yapabilirlerdi, ama büyükleri asla yenemezler. Bırak bu
hikayeleri. Eski ülkeye ne göndereceğimizi bulmak zorundayız’
Üç kardeşin en yaşlısı ve kimsenin
sözünü kesemeyeceği Tony, konuyu hemen gündemdeki
önemli konulardan birine çevirdi. Ailenin İtalya’daki uzak
akrabalara yıllık ‘yardım’ pakedi gönderme
zamanıydı. Bu akrabaların bu kıyıda köşede
kalmış Italyan-Amerikan artıklarını ne kadar takdir
ettikleri belli değildi ama aile ‘biscoti’ denen İtalyan tarzı
pretzel yapımında kullanılan chiminelli tohumları
karşılığında düzenli olarak bu ‘yardım
paket’lerini almaya devam etti.
Chiminelli tohumları biscottiye tarif edilemez derecede zengin bir
lezzet katmaktadır. Bu baştançıkarıcı lezzet
için şiirler, şarkılar
yazılmıştır.
Tohumun değerinin bir göstergesi aile içinde
paylaşılmamasıdır. Birçok evde her aile bireyine bir
miktar chiminelli tohumu verilir. Bu kişi yeni parti gelinceye kadar
elindekileri idare etmek zorundadır.
Biscotti’yi krallara layık hale getiren bu küçük
siyah tohumların kaynağı güney İtalya’daki tarihi
Brienza köyüdür. Bu köyün dünyada benzeri olmayan
sert iklimi ve kurak toprağı
çirkin chiminelli otunun yaşaması ve serpilmesi
için uygundur.
Bir keresinde Brienza’dan her yıl yüklenen chiminellinin
Chicago’daki Küçük İtalya’ya varışında iki
FBI ajanının orada bazı ailelerin uyuşturucu işine
bulaşmalarını soruşturmak üzere bulunmaları
büyük çalkantı yaratmıştı. Ajanların
her birine birer çanta chiminelli tohumlu biscotti verildi ve dava
kapandı.
‘Atmak istediğim birçok kruvaze takım elbisem var’ dedi
Angelo. ‘Bunların bir kısmını onlara göndersem ne
olur?’
‘Yapma Ange. Allah aşkına onlar çiftçi,
onların ne işine yararki?’ dedi Tony.
Sandalyesinde kıpırdayıp duran çocuklardan biri araya
girdi: ‘Geçen sene benim gönderdiğim oyuncak yayı
beğenmişlermi acaba?’
‘Biz konuşurken araya girme Antony’ dedi Tony. Fakat daha sonra
oğlunun öğrenme hevesini kırdığını
düşünerek suçluluk hissetti ve ona özenle
ayıklanmış Brazilya fındıklarından verdi.
‘Depremden sonra artık belki para da göndermeliyiz’ diye devam
etti Tony.
Paradan bahsedilince o zamana kadar kendini sadece fındık
kırmaya vermiş olan ortanca kardeş Rocco kafasını
kaldırdı ve ‘ne yani? deprem oldu diye birden para istemeye mi
başladılar?’ dedi.
Brienza’dan gelen son mektupta mal yerine para gönderilmesi
istenmiş, aksi takdirde tohum toplanmayacağı tehdidi
iletilmişti. Mektubun içeriğinde depremden sonra,
yarısı yerle bir olmuş Brienza’da paranın bir çok
hayatı kurtaracağı vurgulanmıştı.
Yıllık ‘yardım’ paketinde gönderilen malların faydası
doğrudan sorgulanmasa da mektubun sonunda ‘Milton Amca Karınca
Çiftliği’ni biz ne yapalım?’ diye sorarak tatminsizlikleri
dile getirlmişti.
‘Ya deprem söyledikleri kadar kötüyse?’ diye sordu Angelo ve
ekledi: ‘Eğer para göndermezsek bu yıl chiminelli
alamayız’.
Kardeşler bu şokedici ihtimali
düşündüklerinde ortalığı bir anlık bir
sessizlik kapladı.
‘Tabii ki alacagız’ dedi Rocco. ‘Benim göndereceğim bebek
elbiselerini görmelerine kadar bekle.’
Bu noktada, üç çocuğun annesi ve evin
hanımağası olan, Ana, elinde meyve ve biscottilerle yemek
odasına girip elindekileri masaya koydu. Gizlice onların
konuşmalarını dinlediği açıktı.
İtalyanca, ‘Bebek elbiseleri mi?’ dedi. ‘ Bu fakir insanların
bebekleri bile yok. Dinleyin. Şu biscotileri görüyormusunuz?
Eğer bunlardan daha fazla istiyorsanız onlara
artıklarınızı değil para göndermeniz gerekir’
Bu önemli ölçüde belirleyici olmuştu.
Yıllardır, eskisi kadar aktif olmasa bile Ana aile işlerini
yönetmekteydi. Özellikle de ailelerarası ilişkilerini.
Angelo, Ana’nın kararlı ifadesinden sonra hakim olan
sessizliği bir Brezilya fındığı kırılması
sesi ve bir gözlemle bozdu: ‘Biliyormusunuz eğer White Sox
Boston’daki serileri silip süpürürse ve Yankee’ler de Detroit’te
kaybederse........’
*
* *
20. yüzyıl boyunca, Amerikan Merkez Bankası’nın (FED)
genişletici para politikalarının yol
açtığı enflasyonist baskılara ve üretimde
yarattığı dalgalanmalara verdiği tipik cevap işleri
tersine çevirmek ve para arzını kontrol altına almaktı. Fakat ekonomik aktivitenin para
arzındaki değişmeleri bir gecikme ile izlemesi nedeniyle FED
geçmiş fazlaları genellikle aşırı şekilde
piyasadan çeker ve sonuçta ekonomiyi durgunluğa iter.
Ekonomik dalgalanmalar genişlemeci ve daraltıcı politika
dalgaların sonucunda ortaya çıkar. Bu dalgalanmalar
hükümetin getirdiği serbest piyasa güçlerini
kısıtlayan uygulamalarıyla daha da sertleşir ve FED’in
yaptığı hataların artmasına yol açar ve daha
sert dalgalanmalara sebep olur. Büyük Bunalım’a yol açan,
FED’in 1929-1932 arasında para arzı üzerine
yaptığı aşırı manipulasyonlardır. Fakat 1929
yılında yürürlüğe konan Hawley-Smoot Tarifesi
gibi piyasaların özgürce işlemesini engelleyen
sınırlamalar zaten kötü olan durumu daha da kötü
hale getirmiştir.
Deregulasyon alanında devrimci adımların
atıldığı Carter-Reagan yıllarındaki belki de en
önemli ama en az göze çarpan değişim finansal
kurumlardaki tasarruf hesaplarına faiz tavanı getiren Q
Regulasyonu’nun yürürlüktem kalkmasıdır. Q Regulasyonunun yürürlükten
kalkması 1980 yılındaki Mevduat Kurumları Deregulasyonu ve
Parasal Kontrol Yasası ile
gerçekleşmiş, Kongre’nin belirlediği takvime göre
1981-84 döneminde Mevduat Kurumları Deregulasyon Komtesi
tarafından yürütülmüştür.
Günümüzde Q Regulasyonun yürürlükten
kalkması S&L krizi tartışmalarında –hatalı olarak-
pişmanlıkla anılsa da, makroekonomik performans üzerindeki
olumlu etkisi çok önemlidir.
Q regulasyonun koyduğu faiz oranı tavanları nedeniyle
bankalar ve tasarruf sandıkları bireyleri tasarrufa teşvik etmek
ve bu tasarrufları kendilerine çekebilmek için tost
makinesi, fırın gibi hediyeler vermekteydi. Ancak Merkez
Bankası’nın para arzını kıstığı anlarda
kısa dönem faiz oranları, belirlenen oranların çok
üzerine çıkınca verilen hediyeler tasarrufların Q
regulasyonuna tabi olmayan alanlara kaçmasını
engelleyemiyordu. Regulasyonlarla belirlenen faiz tavanları ile piyasa faiz oranları arasındaki
fark açıldıkça tasarruf sahipleri yüksek faizden
kazanacakları parayı ileride evlerinin bir köşesinde
çürüyecek ev eşyalarına tercih ediyorlardı.
Fonların bankalar ve tasarruf sandıklarından
kaçmasının ekonomi üzerindeki maliyeti çok
yüksekti. Bankalar ve tasarruf sandıkları konut
sektörüne verilen bireysel kredilerin ana kaynakları
oldukları için, bu kurumların borç verebilecekleri
fonlardaki bir azalma kredi koşullarının
ağırlaşmasına ve her zaman inşaat
sektörünün başaşağı gitmesine yol
açmıştı. Bu süreç çarpan etkisi
güçlü, kritik bir endüstriyi ve buna bağlı olarak
tüm ekonomiyi daha kötü duruma
sürükleyecektir. Bu ekonomik gerilemenin
yükünün başlangıçta perakende kredilerin varlığına
karşı çok hassas olan konut gibi sektörler
tarafından taşınacağı dikkate
alınmalıdır.
Fakat şimdi faiz oranı tavanları kaldırıldı.
Bankalar ve tasarruf sandıkları mevduatlar için etkin
biçimde rekabet edebilmektedirler. Bu rekabetçi süreç
nispi kredi kıtlığının olduğu dönemlerde
faiz oranlarını yukarı doğru itse de, bu durum
tasarrufların regule edildiği durumda ortaya çıkan kredi
koşullarının ağırlaşması durumuna tercih
edilir.
Son zamanlarda kısa dönem faizlerinin uzun dönem faizlerden
daha yüksek hale gelmesi (getiri eğrisinin ters
dönüşü) endişe verici olarak yorumlanmaktadır. Bu
yorumlar ABD ekonomisinin faizlerdeki her ters dönüşten sonra
durgunluğa girmesi argumanına dayanmaktadır. Gerçekte
faiz oranlarının yapısı, inşaat faaliyetlerinin ve bütün
ekonomik aktivitelerin, faiz oranlarına göre, daha iyi bir
göstergesidir.
Sermaye piyasalarını bankalar ya da tasarruf sandıklarındaki mevduata uygulanan keyfi faiz oranı sınırlarından kurtarmak bütün bunları değiştirdi. Terse dönmüş bir getiri eğrisinin güçlü negatif etkisi, kısa dönem faiz oranlarının uzun dönem faiz oranlarını geçmesi durumunda her zaman fonların bankalar ve tasarruf sandıklarından kaçması ile ilişkili olmuştur. Geçmişte insanların mevduatları karşılığında fırın değil para istemeleri nedeniyle finansal aracıların ortadan kalkması faizlerin serbestçe hareket edebildiği bir iktisadi ortamda görülmez. Bu nedenle Q Regulasyonun kaldırılması, tersine getiri eğrisinin negatif etkilerinin ve sonucu durgunluk habercisi olan böyle bir ters dönüşün sonuçlarını yumuşatacaktır.
Serbestçe hareket eden fiyat sisteminin gücü ve güzelliği burada ortaya çıkmaktadır. Serbestleşen sermaye piyasaları keyfi Merkez Bankası politikalarının olumsuz etkilerini yumuşatır. Serbest piyasa sisteminin işleyişini yavaşlatan unsurların kaldırılması gibi küçük bir değişiklik, iyi niyetli ama üzücü derecede kötü enformasyona sahip, Merkez Bankası’nın ani tepkilerinin zararlı sonuçlarını azaltacak ekonomiye nefes aldıracaktır.
*
* *
Mama’nın ‘yardım’ paketi yerine para gönderme kararı
yerindeydi. Brienza’dan gelen mektuptaki tehditler sadece tehdit değildi.
Mama, ailenin 200 dolarlık parasal hediyesi Brienza’ya vardıktan
hemen sonra yıllık chiminelli tohumunu almıştı.
Brieza’daki yakınlarına eski eşyalarını gönderen
Italyan-Amerikanlara ise ya hiç chiminelli tohumu gelmemişti ya da
çok az gelmişti.
Aslında, ailelerden biri kendisine chiminelli tohumları yerine chiminelli saplarından bir yılbaşı buketi geldiğinde bunun bir mesaj olabileceğini düşünmüştü. Açıktı ki, deprem köylüleri chiminelli tohumu toplamak için Brienza’nın corak tepelerine ıvır zıvır için değil, yeşil papeller için çıkacaklardı.
*
* *
Zahmetli bir toplama sürecinden sonra elimizde bir kaşık tohumla Si Annunciata ve ben tepeden aşağı indik. Si Annunciata’nın evine vardığımızda terden gözlerim yanıyordu ve elbiselerim üzerime yapışmıştı. 60 santim kalınlığında duvarları olan, yüz yıllık binaya girdiğimizde, binanın serinliği içime işledi, ruhumu serinletti.
Si Annunciata’nın eline birkaç yüz dolar
karşılığı liret sıkıştırdım.
Hemen parayı göğüslerinin arasına yerleştirdi.
Sonra yanaklarımdan öptü ve dolaptan bir kavanoz chiminelli
tohumu getirip avucumun içine koyuverdi. Bu gördüğüm
en büyük miktar chiminelli tohumuydu. Verdiği kavanozu paha
biçilmez bir elması tutar gibi elimde tuttum ve genç yaşta chiminelli
tohumunun fiyatını öğrendiğim için kendimle
gurur duydum.
Bırakın Donald Trump gazinolar, havayolu şirketleri ve
gökdelenler alsın, bırakın Queen Helmsley otellerini kontrol
etsin, ve bırakın Rupert Murduch dünyanın basım ve
elektronik medyasını altüst etsin. O anda ben çok daha
önemli bir şey yaptığımı hissettim: Chiminelli
tohumunda bütün rakiplerimi geçmiştim.