haziran 1999 sayı:6

Eğiten ve Eğitilebilen Bir Varlık Olarak İnsan
Takiyettin Mengüşoğlu
İnsan Felsefesi, Remzi Kitabevi 1988

Ana Sayfa + Yazı Listesi + Belgelik  Sergileri + Künye + kunduz  

 

... eğitim özgür hareket edebilmedir. Fakat bugünün eğitimi henüz özgür değildir; eğitim ya politik bakımdan, yahut da din-mezhep bakımından bağlıdır. İmdi insanın özgürlüğü elinden alınmıştır; insan özerk bir alan olarak görülmüyor; tersine öne sürülmüş bir amaç için araç olarak kullanılıyor. Bu amaç ya devlet, din, yahut da teknik ve ekonomi olabilir. O zaman insan, devlete, dine, tekniğe, ekonomiye hizmet eden bir araç olacaktır. Böyle pragmatik bir insan görüşüne dayanan eğitim, insanı bir bütün olarak, yani onun bütün yeteneklerini, çekirdeklerini geliştiremez, ona bir “form” veremez, onu “olgunlaştıramaz”. Böyle bir eğitim, insanı ancak şu veya bu amaç için bir araç olarak hazırlayabilir; fakat insanın çekirdek ve yeteneklerini ancak tek yanlı geliştirebilir. Bu şekilde yetişen bir insana çağımızda herkesin dilinde dolaşan bir deyimle “uzman” adı verilir. Bu koşullar altında insanın bir bütün olarak “kendisini yetiştirmesi” ortadan kalkar. Çünkü insanın “kendisini yetiştirmesi” onun kendisini özerk görmesini gerektirir; özerklik olmadan insanın “kendisini yetiştirme”sinden söz edilemez.

Özerk insan, hayatı boyunca kendisini yetiştirmeye çalışır. Gerçek bir “kendisini yetiştirme”ye ancak insanın kendi çalışmalarıyla varılabilir. Okul, hatta üniversite, insanın kendi kendisini yetiştirmek için birer sıçrama tahtasıdırlar.

Kendi kendisini yetiştirme sayesinde insan, özellikle bağımsız insan, hem kendisine bir “form kazandırır”, hem de kazandığı bu formu değiştirir, onu statik bırakmaz. Fakat bu alışılmış, yerleşmiş bir gelenek değildir; yani ne bütün insanlarda kendi kendisini yetiştirme kaygısı vardır; ne de kandi kendisini yetiştirme her yerde aynıdır. Fakat bu bir rastlantı değildir. Çünkü kendi kendisini yetiştirme birçok faktörlere bağlıdır. Kendi kendisini yetiştirme bir yandan insanın tekliğine, yani insanın otonom olmasına yahut otonom olmamasına, öte yandan insan başarılarının üstünde bulunduğu gelişme basamağına, üçüncü olarak da bir çağda yaşayan insanların değer duygusuna, yani değerlendirmelerin geçirdiği değişikliklere, insan başarılarının niteliğine bağlıdır.

Bundan dolayı kendisini yetiştirme, insandan insana, ülkeden ülkeye, çağdan çağa, insanın yapıp-etmelerini yöneten değerlere göre değişir. Kendi kendisini yetiştirmenin en aza indiği ülkeler, çağlar vardır. Böyle ülke ve çağlarda insanlar okul ve meslek eğitimi ile yetinirler.

Böyle durumlarla, ya insanın belli bir amaç için araç olarak kullanıldığı yerlerde, yahut da katı görüş tarzlarıyla, olumlu ve olumsuz değerlendirmelerle bezenmiş olan bir çevrede karşılaşırız. Böyle bir çevrede bilgili, yeterli insanla bilgisiz, yetersiz insan arasında bir fark yapılmaz; yalnız ve sadece insanda belli bir formalitenin bulunup bulunmadığı sorulur. Böyle durumlarda insanın kendi kendisini yetiştirmesi çok zarar görür. Bu gibi koşullarda bile ayrıcalıklı olanlar bulunabilir. Çünkü insanın yapıp-etmelerini yöneten bir değer duygusu vardır. Eğer insan yaşadığı ortamda yüksek ve aşağı, halis ve sahte başarılar arasında bir farkın yapılmadığını görürse, o zaman insan kendi kendisini yetiştirmek için bir çaba göstermez. Böyle bir durumda insan okullarda, üniversitelerde edindiği bilginin düzeyini hayatı boyunca değiştirmez, ona yeni bir şey katmaz. Hatta çok kez insanın edindiği bu bilgi düzeyi bile kalmaz; o da azalır. Bilim alanlarında çalışanlar da bunun dışında değildirler. Bu gibi durumlarda kendi kendisini yetiştirme ancak çevrenin etkisi altında kalmayan, yaratıcı, otonom insanların bir işi olur. Bu insanların sayısı da kabarık değildir, ama ağır basan da bunlardır. Çünkü sanat, felsefe ve bilim alanında yeni olan her şeyi bu insanlara borçluyuz.

 ...

ÖRNEK OLMAK, örnek olarak hizmet etmek, örnek arayan insanın hayat akışına, eylem alanına bağlıdır. Bundan dolayı her alandaki örnekler birbirinin aynı değildirler. Fakat şu noktayı belirtmenin büyük bir önemi vardır: İnsan hayatının bütün alanlarında örneklerin yerine ne güzel öğütler geçebilir, ne de bunlarla geçmiş zamanlardaki örnekler canlandırılabilirler. Çünkü insan hayatında ağır basan, ona yön veren, yapılan işler, eylemlerdir. Burada sadece söz söylemek, konferans vermek, sadece planlar yapmak, yahut bir örneğe benzer görünmek istemenin bir önemi ve etkisi yoktur. Örnek olmak, örnek olarak hizmet etmek hakkındaki kararı ancak yapılan iş etkileyebilir. Küçük bir okul çocuğunu bile etkileyen, öğretmenin yalnız sözleri değil, işle, eylemle birlikte söylenen sözdür; yani öğretmenin şunu veya bunu söylemesi değil, aynı zamanda onun şunu veya bunu yapmasıdır. İmdi her yerde, söylenen değil, yapılan, yapılmış olan önemlidir. İdeolojilerin, yahut demagojinin egemen olduğu ülkelerde, söylenilenin, söylevlerin insanları ne kadar az etkilediği, çok bilinen, saptanması kolay bir olaydır.

Örneklerin, insanın kendi kendisini yetiştirmesi ile eğitim alanında büyük bir etkisi vardır. Halis olmayan örneklerin de insanın kendi kendisini yetiştirme ile eğitim üzerinde olumsuz bir etkisi vardır. Halbuki halis örnekler, kendi kendisini yetiştirme ile genel olarak eğitime yardımcı olurlar. Örnek olmak, yahut örnek olarak hizmet etmekte ağır basan, yön gösteren, “çok bilmişlik” değil, tersine insanın geçirdiği, yaşadığı hayatla yüksek değerler tarafından yönetilen yapıp-etmeleridir.

dB. Yazılar Listesi
(seçilmiş yazılar)