Erzincan Belgeliği Müze
Projesini Anlamak
Leyla Mengüç
Müzeler bana hep
sıkıcı gelmiştir ve müze çalışanlarını da aynı müze alanları gibi,
soğuk ve itici bulmuşumdur. Malum bir sanat okulunda okumuyorsanız
ya da özel bir merakınız yoksa müze veya müzeciliği bilmenizin pek
de imkanı yoktur, dolayısıyla size hissettirilen duyguyu o şeyin
kendisi sanırsınız.
Ben de yaşamımın geç bir döneminde, şükür ki bir sanat
eğitimi almayı başardım ve dolayısıyla müze kavramı, müzeler, müze
ve eğitim ilişkisi, çağdaş müzecilik ve klasik müzecilik anlayışı
ile Türkiye’de müzecilik durumlarını da öğrenme imkanım oldu.
Müzelere verilen önem ve değer ülkemizde çağdaş anlamda layık olduğu
yerde değil. Genelleme yapmak istemem ama bu konu orada görev alan
kişiler de dahil çoğumuzun bilgisinde de değil. İşte bu nedenle
genelimize belki de sıkıcı gelen ya da yavan bir geziyle
geçiştirdiğimiz bu yerler, buluntuların sergilendiği ve depolandığı
alanlardan öteye gidemiyor.
Sunum olarak bir müze gezisi yapmam gerektiğinde, müzeye gitmeden
evvel bu müzenin özelliklerini, fiziki yapısını orada yer alan
eserlerin neler olduğunu araştırdım. Burada hangi eserler vardı, bu
eserler kimler tarafından ve hangi sosyal doku içinden çıkmıştı,
sergilenen eserin günümüzdeki önemi neydi? Yakından baktıkça ve
anladıkça müzelerin donmuş birer yapı olmadığını yaşayan birer tarih
olduğunu, her bir eserin kendi döneminin ruhunu içinde
barındırdığını fark ettim, duyumsadım. Ölü, ruhsuz olarak gördüğüm
bu alanlarda yer alan buluntular müze gezim sırasında canlanmış, her
bir eser; biz tarihiz! biz tanığız! biz belleğiz! diyerek
kendini anlatmıştı. Biraz daha toparlarsam ruhumda uyuyan bir yanım
uyanmıştı..
Buradan hareketle; Erzincan Belgeliği Müze projesinden size biraz
bahsetmek isterim. Bu projenin hayata geçirilmesinin ne kadar önemli
olduğunu bir kez daha farkettiğimi ifade etmek isterim. Avni Öztopçu
hocamızın bu projeye köken oluşturan çalışmalarından ve süreç içinde
ders BELGELİĞİ üretici öğrencilerinin çalışma emek ve inançları ile
bugüne taşınan bu proje artık fiziken de var olmak istiyor. Doğa
hayat ilişkisi üzerinden sorgulayıcı ve öğrenci merkezli eğitim ve
sanat üretimi anlayışı ile öğrenci deneyimleriyle kendini büyüten bu
yapı öncelikle Erzincan özelinde daha sonra tüm toplum nezdinde
yerleşik kurum, kuruluş ve kanaat önderlerinin ilgisini, kendine
alan açılmasını ve ileriye taşınmayı istiyor, hedefliyor.
Erzincan Belgeliği Müzesinin müzecilik anlayışı sanatı sıkışmış ve
yoz endüstri boyutundan çıkartıp endüstrinin ihtiyaçlarına değil de
ruhumuzun ve toplumumuzun ve geleceğimizin aydınlatmasına kullanmak,
kendi toplumunun deneyimlerinden yaşadıklarını anlamak, kuracağı
sanat enstitüleri ile çağdaş bir model oluşturmak, doğa hayat
ilişkisini sıkı tutarak doğaya yabancılaşmayı aşmak, yapılandırmacı
eğitim anlayışı ile gençlere kendini, toplumu ve doğayı yeniden inşa
etme fırsatı yaratmak gibi burada daha fazlasını da
sıralayabileceğimiz yerel ve ulusal ölçekte yarar sağlayacak bir çok
projeyi içinde barındırıyor.
Ben konuyu kendi deneyimime bağlamak istiyorum. Müze ve müzecilik
nedir-i anladığımdan itibaren ruhumun bir yanının uyandığından
bahsetmiştim yukarıda. Yıllarca üzerinde çalışılan Erzincan
Belgeliği Müze Projesi, yukarda bahsettiğim yerel ve genel kurum
kuruluş ve kişilerden bugün artık hakkettiği karşılığı bulması
gerekiyor, eğer yeterince anlaşılamamışsa acaba ruhumuzun uyuyan
bir yanı mı var? Diye bir bakmak gerekiyor sanırım. Sözlerimi Goothe’nin
şu sözleri ile bitirmek istiyorum.
“İnsan ancak anladığı şeyleri duyar”
Sevgi ve saygılarımla.
2 Ağustos 2018;
Günleme
http://www.gunleme.dersbelgeligi.com/erzincan-belgeligi-muze-projesini-anlamak
ders BELGELİĞİ çalışma alanı