İstanbul Mine Sanat Galerisi, Nişantaşı mekânında H. Avni
Öztopçu’nun 1985 başlangıçlı "tek"lerini ve yakın
zamanlarda gelişen "korunak"larını “Korunaklar ve
Tek’ler” başlığı ile sergiliyor.
Resim sanatına perspektifin girmesiyle birlikte, insan ve doğa
arasındaki bütünlük ilişkisinin kavranması mümkün olmuş, tarihi
boyunca sanat, doğa ve insan arasında bütünlüğün arandığı bir mecra
haline gelmiştir. Evreni anlamaya çalışan insan, sorular sormuş,
bazı kavramları açıklamaya çalışmıştır. Sanayi devrimi ile başlayan,
bilimsel ve teknolojik gelişmeler, insanın daha önce deneyimlemediği
yüksek hızla tanışması, yeni bir zaman algısıyla yüz yüze gelmemize
yol açtı. Özellikle de fotoğraf makinesinin keşfinden sonra, iki
boyutlu yüzeyde perspektif yaratma kaygısı bir makine tarafından
yapılır olunca, sanatçılar resim yüzeyinde, görüneni yansıtan
tasvirler yerine, görünenin arkasındaki zihinsel boyutu irdelemeye,
“mekan ve zaman” ilişkisini düşünsel bir kaygıyla ele almaya
yöneldiler.
İnsan için en temel kavramlardan olan “zaman ve mekan”, H. Avni
Öztopçu’nun resimlerinde de en temel sorunsallar olarak ele aldığı
kavramlar.
1985 yılından itibaren “mekan ve zaman” ilişkisini düşünsel bir
kaygıyla ele alan sanatçı, çoklu görme pratikleri geliştirerek
analitik bir yaklaşım sergiliyor. H. Avni Öztopçu, sadece nesnenin,
mekana aidiyetiyle değil aynı zamanda nesnenin zamana aidiyeti ile
de ilgileniyor. Nesnenin zaman-mekan ilişkisi içinde
sorgulanmasında; sanatçının amacı ne sadece elimizden kayıp giden
zamana karşı dondurulmuş bir anı belgelemek, ne de zaman ile
birlikte varolan bir anı yakalayarak, sonsuz kılmak.
Sanatçı, nesne ve uzay diyalektiği içindeki karşıtlıkların oluş
halini, plastik dünyanın dilinde bir bütünün birbirini tamamlayan
parçaları; boşluk ve doluluk, yatay ve dikey gibi kontrast
kavramları döngüsel bir akış içinde okumamıza olanak veriyor. H.
Avni Öztopçu; resimlerinde uzay kavramını, nesneler arasındaki
boşluklar ve birbirini kesen ya da ardışık gelen düzlemlerle,
perspektifi de kullanarak üç boyutluluk yanılsaması ile
ilişkilendiriyor. Uzayın kurallarını kendisinin belirlediği bir
kurgu ile sanata özgü sınırlanmış bir yüzeyde, sanatsal
enstürmanların oluşturduğu bir dünya kuruyor. Referansları dış
dünyadan gelmesine karşın, kompozisyonun içinde yer alan tüm ögeler
sanatçının iç dünyasının yansımaları olarak da okunabilir.
H.
Avni Öztopçu’nun resimlerinde hiçbir nesne tesadüfen mekanda yer
almıyor. Nesne, zamanın içinde süregelen bir hareketliliğin ögesi
olarak aidiyetini gösteriyor. Sanatçı, nesnenin zaman ve mekan
aidiyetini çok yönlü bir perspektifte sorguluyor. Bu perspektif
sanatçının resimlerinde 1985 yılından itibaren ele aldığı, her
dönemin tavrı içinde kendi "Tek"lerini oluşturuyor; geçmiştekilerle
hesaplaşarak kendi içindeki dönüşümlerle korunaklı alanlarda farklı
arayışlara giriyor. Bu arayış yolculuğunda her dönemin; kendi
düşünüş ve duyuş perspektifinden hareket eden sanatçının
üretimlerinden tek’ler görüyoruz. Her dönem yeni arayışlara yönelen
sanatçı, resimlerinde temel aldığı “zaman ve mekân” algısı içinde
görünür olan ile duyulur olanın döngüsünü izlememize olanak sunuyor,
otuz yıldır ele aldığı problematiği, kendi dönemleri içinde oluşan
kurgusal değişimleri, bir bütün içinde görmemize olanak veriyor.
H.
Avni Öztopçu’nun resimlerinde ele aldığı mekan-zaman ilişkisi,
fiziki bir durumun ötesine geçen, duygu ve düşüncenin
birlikteliğinde, sanatçının iç görüsü ile tasavvur ettiği imgesel
bir sürecin yansımaları olarak karşımıza çıkıyor. Sanatçının
düşüncesinde gelişen kurgu, resim yüzeyine aktarılırken, her
elamanın kendine ait verileri oluşuyor ve oluşan bu veriler, formun,
hareketin optik bir ifadesi olarak somutlaşıyor. Kullanılan tüm
öğelerin hareketi ve ona karşı direnç gösteren yüzeyin yapısı,
düzlemler ve ışık-gölge ile dikkati çekiyor. Yüzeyi bölen, tasnif
eden her geometrik parçanın yeni bir düzlem oluşturma ihtimali
gözleniyor. Dikeyler, yataylar, resim düzlemi üzerine yerleştirilen
her parça, kendine ait bir anlam üretiyor. Plastik değerler, resim
yüzeyinin boşluğunda sayısız şekilde bir araya gelirken, düzlem
çeşitlemeleri zaman ve mekan algımızı da zenginleştiriyor.
Düzlemlerin kestiği mekanlar, oluşturduğu koridorlar, nesne ve zaman
arasında yeni ilişkiler kurmamıza neden oluyor. Öte yandan fiziki
mekan, yapıtın kendisine dönüşerek, mekanda yer alan zaman algısını
da eserin içine dahil ederek dördüncü boyut hissini yaratıyor. Bu
nedenle H. Avni Öztopçu’nun resimlerinde yüzeyler, önemli bir
sorgulamaya hizmet ediyorlar. Nesneler arasındaki boşluk, sadece
nesneleri gösteren alanlar değil, aynı zamanda uzamın parçaları.
Nesnelerin arasındaki boşluk bir tasarım ögesi olarak hem bir figür,
hem de uzamın bir parçası. Uzam içinde birbirleriyle ilişkili olan
planlar, bir yandan bir düzlemin yüzeyini oluştururken, diğer yandan
düzlemin yüzeyini bölerek azaltıyor. Yatay dikey ya da düzensiz olan
bu yüzeyler, diğer yüzeylerin bütünlüğünü bozacak şekilde mekanı
kesiyorlar. Görsel dünyaya baktığımızda bir obje, diğer bir objenin
ya önündedir ya da arkasında. Bitişik veya birbiri üzerine gelen
yüzeyler arasında ise geçiş basamakları vardır, geometrik formlar
gibi düzlemler de bazı faktörlerin etkisi ile üst üste gelmiş
gözükürler. H. Avni Öztopçu’nun resimleri bu ardışıklığın gözlendiği
kurgularıyla dikkati çekiyor.
Sanatçının resimlerini, sadece yapıtı meydana getiren plastik
düzenin çözümlenmesi olarak değil, aynı zamanda onun oluştuğu yer ve
zaman bağlamı açısından kavramsal olarak da değerlendirmek yerinde
olacaktır. Zamanın gelip-geçici olması, değişim ve süreklilik
içermesi, kurgudaki diyalektiğin kavramsal olarak önemini artırıyor.
Paul Virilio'ya göre, yeni küresel enformasyon teknolojisinde öne
çıkan şey artık mekan değil, zaman. Modern sonrası yeni dönemde,
zamanın hızı, gerçeklik algımızı hem yoğunlaştırıyor, hem de
hızlandırıyor. Bu durum dünyasal zaman ve mekanın doğallığını
parçalayarak, gerçekliğin salt bir zaman dışılık ve mekan dışılık
olarak algılanmasına sebep oluyor. Ancak H. Avni Öztopçu’nun
resimlerinde hız ve parçalanmışlık yerine bütünlüğün, dinginliğin,
yalınlığın ifadesi öne plana çıkıyor. Sanatçı, resimlerinde, sadece
yüzeysel olan görüntüyü değil, ögelerin birbiriyle oluşturduğu
karşıtlıkların dengesini önemsiyor. Bu karşıtlık tek tek ele
alındığında, resim düzlemi üzerinde yer alan her dikey ve yatay
kesit ile kendini gösteriyor ve yüzeyi etkileyerek onun iki boyutlu
niteliğini bozuyor, düzlem üzerinde kendi etki alanını oluşturarak
diyalektik bir devinime araçsallık ediyor. Sanatçı, her elemanın
varlığını, zıt bir güce gösterdiği dirençle dengeliyor. Bu dirençte
karşıt güçlerin nasıl birbirlerini güçlendirdiği veya zayıflattığını
görüyoruz. Karşıtlıklar aynı zamanda oluşturdukları gerilimle bir
dinamizim sağlıyor. Karşıtlıkların arasındaki dinamizm, bazen yatay
ve dikeylerle, bazen ışık-gölge kontrastlığı, bazen de sıcak ve
soğuk renklerin karşıtlığında görülüyor. H. Avni Öztopçu, bu
sergisinde renklerin kontrastlığı yerine yatay ve dikey düzlemlerin,
açık ve koyu değerlerin kontrastlığı üzerine odaklanarak minimalist
ve yalın bir anlayışın izlerini sürüyor. Kompozisyonlarına bakarken
bu dinamikleri birbirleriyle karşılaştırıp tek tek analiz etmemize
daha sonra da bu parçaları bütünlememize imkân sağlıyor.
H.
Avni Öztopçu’nun resimlerinde bütünlük önemli bir yer tutuyor,
düşünsel boyutta olduğu gibi duyusal boyutta da görsel elamanları
ilişkilendirerek bir bütün içerisinde düzenlemeye yönelik bir algı
geliştirmemize olanak tanıyor. İki boyutlu resim düzlemi ile
sınırlandırılmış yüzey üzerinde, görsel unsurların uzamsal
dağılımları algısal bir etki oluşturuyor. Sanatçı, algının bilinç
zemininde yarattığı etki ile izleyicinin duyarlılık düzeyini provoke
ederek duyusal algının kapılarını aralıyor. Yaptığımız analizde bu
ayrıştırmanın bir bölümünü, biçim üzerinden dışsal etkileri göz
önünde bulundurarak, bir kısmını da duyumlar üzerinden içsel
tepkilerle yapmamıza vesile oluyor.
H. Avni Öztopçu,
İstanbul Mine Sanat Galerisi, Nişantaşı mekânında “Korunaklar ve
Tek’ler” başlığı ile sergilediği
resimlerinde ele aldığı en temel sorunsal olan “zaman ve mekân”
algısını sorgularken, plastik sanatların imkânlarından nasıl
yararlandığını, sanatın temel ögelerini nasıl ele aldığını görmemize
imkan sağlıyor. Sanatçının bu ögelere yaklaşımını, 1985 den itibaren
tarihsel bir döngüde görmek mümkün.
Her çalışılan sanatsal üretim, içinde bulunduğu döneme göre
şekillenir ve yorumlanır. Zaman-mekan sorunsalını, plastik dilin
imkanları üzerinden yorumlayan H. Avni Öztopçu’nun “korunaklar ve
tek’ler” sergisi, dönemlerin kendi içindeki koridorlarında süren
arayışın izlerini sürerken, kendi iç dinamikleri içinde dönüşerek,
değişerek geleceğe yol alıyor.
|
Istanbul Mine Art Gallery, in their Nişantaşı venue exhibits H.Avni
Öztopçu’s 1985-onset “individuals” and lately developed “shelters”
under the name of “Shelters and Individuals”.
Introduction of perspective in painting underlies
apprehending the integrity relationship between man and nature, throughout
the history, art becomes a medium in search of unity between nature and
man. Man, who is trying to understand the universe, asked some questions,
and tried to explain some notions. With the start of industrial
revolution, scientific and technological advancements enabled man meeting
with high speed which has never been experienced before, and this gave
birth facing with a new perception of time. Especially, after the
discovery of the camera, when the concern of creating perspective in two
dimension surface, has been realized by a machine, artists canalised
examining the mental aspect of “space and time” concern that lies behind
the visible, instead of reflecting the descriptions of the visible.
“Time and Space”, which is one of the main concerns of man,
considered as the main problematical notions in H.Avni Öztopçu’s paintings
as well.
Since 1985, the artist considers the “space and time”
relationship with an intellectual concern, while developing multi-vision
practices, shows an analytical approach. H.Avni Öztopçu is not only
dealing with the belongingness of object to the space, at the same time
dealing with the belongingness of object to the time. In the inquisition
of object in relationship of object and space; the aim of the artist is
not only authenticating a saved moment against the time slipping through
our hands, and not capturing and eternalizing a moment existing with the
time.
The artist enables us to read the opposite notions in a
circular flow like emptiness and fullness, vertical and horizontal; the
being of opposites inside the dialectic of object and space, which are the
complementary parts of a whole in the language of the plastic world. In
his paintings, H.Avni Öztopçu correlates the space notion with the gaps
between the objects and crosscut planes or plane in series, and illusion
of three dimensions by using the perspective. He builds a world which is
composed of artistic instruments placed on an art-specific surface with a
fiction which is composed by him and determines the rules of space.
Although, the references of all elements in the composition are coming
from the outer world, they can be read as the reflection of the artist’s
inner world.
In the paintings of H. Avni Öztopçu, no object is
accidentally located in the space. Object demonstrates its belongingness
in time as an ongoing element of mobility, and artist questions the
belongingness of object to the time and space with a sophisticated
perspective. Since 1985, this perspective constitutes its own
“Individuals” in every attitude of each stage, also reckons with the past
and with the metamorphosis inside, and give a start to his odyssey in
sheltered areas. In this odyssey, we see the individuals of each stage
which are sourced from the mentality and perception perspective of the
artist. The artist who leans to new searches in his each stage, allows us
to watch the circulation of the visible and audible in the “time and
space” perception which are the baselines of his paintings, and also
allows us to see the whole scenery; the problematique which has been
discussed for 30 years, and the fictional conversions in his own stages.
H.Avni Öztopçu’s discussion of space-time relationship in
his paintings goes beyond a physical state and with the synergy of
emotions and thoughts confronts as the reflections of the envisioned
imaginary process. Fiction progressed through the thoughts of the artist,
while transmitted to the canvas, each element generates its own datas, and
these datas concretize as form’s and motion’s optical expressions. The
motion of all the used elements and the structure of the surface which
shows resistance against it draw the attention with the planes and with
the light and shadow. In addition to this, verticals, horizontals, and
each piece placed on the painting are producing their own meanings and,
while plastic values gathering in countless ways in the space of the
painting surface, plane variations enriches our time and space perception.
Spaces interrupted by planes and consisted corridors enable us to build a
new relationship between the object and time. On the other hand, while
physical space transforming to the work of art itself, and by
incorporating the time perception in to the work creates a sense of fourth
dimension. Therefore; the planes in Avni Öztopçu’s works, serves for a
very important interrogation. The gap between the objects is not only
areas plotting the objects; at the same time are parts of the space. Also,
the gap between the objects as a design element is a figure and as well as
a part of space. The plans which are related with each others in the
space, at one side are creating a surface of a plane, on the other side
reducing the surface of a plane by dividing. These vertical, horizontal or
formless surfaces interrupt the space while disrupting the integrity of
other surfaces. When we look at the visual world, either an object is in
front of an object or behind another object. Between the adjacent and
overlapped planes, there are transition steps, and like geometric forms
planes seem overlapped by the effect of some factors. The paintings of
H.Avni Öztopçu draw an attention with the fictions composed of sequences.
The paintings of the artist shouldn’t only be evaluated as
an examination of plastic layout which creates the work of art, at the
same time should be evaluated conceptually with space and time coherence.
Ephemerality, conversion and continuity of time, enhance the conceptual
importance of dialectic in fiction. And according to Paul Virilio, in new
global information technologies, the most outstanding thing isn’t space,
it is time. In the new post-modern period, the speed of time intensifies
our perception of reality, and also accelerates it and this situation
destroys the naturality of earthly time and space, and provokes to
perceive the reality as time and space informality. But, the paintings of
H. Avni Öztopçu points out the integrity of serenity and simplicity
expressions instead of speed and fragmentation. The artist considers not
only the superficial image in his paintings, also considers the balance of
the oppositions originated by the elements. When this opposition examined,
it can be seen on each vertical and horizontal section on the painting
plane and with effecting the surface, it deforms its two dimensioned
nature, and by creating its own domain, mediates a dialectic motion.
Artist balances each element’s existence with a resistance against an
opposite power. In this resistance, we are observing how opposite powers
strengthen or weaken each other. At the same time, oppositions create a
tension that ensures dynamism. This dynamism between the oppositions can
be seen sometimes with the verticals and horizontals, sometimes with the
light and shadow contrariness, and sometimes at the contrast of warm and
cold colours. In this exhibition, H. Avni Öztopçu scents out a simple and
minimalist understanding by focusing on the opposition of vertical and
horizontal planes, light and dark colours instead of the opposition of
colours. When we look at his compositions, he enables us to compare these
dynamics with each others, and analyse them one by one, and after that
enables us to integrate all these parts.
Integrity has a very important position in the paintings of
H.Avni Öztopçu, and also enables us to develop a perception which helps us
to organise correlating the visual elements in sensual aspect integrally,
as already organised in mental aspect. On the surface which is limited
with two dimensions, spatial distributions of the visual elements compose
a perceptual effect. The artist, with the effect of perception created on
the ground of conscious, provokes the sensitivity level of the audience
and opens the doors of sensual perception. In our analysis, in some part
of decomposition enables us to consider exterior impressions through
shape, and in another part enables us to consider inner reactions through
senses.
In Istanbul Mine Art Gallery, Nişantaşı venue, under the
title of “Shelters and Individuals”, H. Avni Öztopçu exhibits his
paintings and enables us to see how he benefits from the opportunities of
the plastic arts, and how he deals with the main elements of art while
questioning the fundamental problematic of “time and space” in his
paintings. Since 1985, it is possible to witness a historical cycle of
artist’s approach to these elements.
Each studied artistic production, shaped and rendered
according to the period they are created in. H. Avni Öztopçu who renders
the time-space problematic with the opportunities of plastic language, in
his “shelters and individuals” exhibition is heading towards to the future
while continuing his traces inside the corridors of the periods
themselves, and transforming and altering in his inner dynamics.
|