H .   A v n i   Ö z t o p ç u
individual exhibition  -  kişisel sergiler
23rd October – 6th December 23 Ekim - 6 Aralık 2014
Teşvikiye, Dr. Müfide Küley Sokak Yasemin Apt. No:1  Daire 5  Nişantaşı, İstanbul-TURKEY


ana sayfa   +   home

 


Korunaklar ve Tek’ler         “Shelters and Individuals”

Lütfiye Bozdağ, ÇAĞDAŞ 1985; sayı:18 - Ekim 2014
 

İstanbul Mine Sanat Galerisi, Nişantaşı mekânında H. Avni Öztopçu’nun 1985 başlangıçlı "tek"lerini ve yakın zamanlarda gelişen "korunak"larını “Korunaklar ve Tek’ler” başlığı ile sergiliyor.

Resim sanatına perspektifin girmesiyle birlikte, insan ve doğa arasındaki bütünlük ilişkisinin kavranması mümkün olmuş, tarihi boyunca sanat, doğa ve insan arasında bütünlüğün arandığı bir mecra haline gelmiştir. Evreni anlamaya çalışan insan, sorular sormuş, bazı kavramları açıklamaya çalışmıştır. Sanayi devrimi ile başlayan, bilimsel ve teknolojik gelişmeler, insanın daha önce deneyimlemediği yüksek hızla tanışması, yeni bir zaman algısıyla yüz yüze gelmemize yol açtı. Özellikle de fotoğraf makinesinin keşfinden sonra, iki boyutlu yüzeyde perspektif yaratma kaygısı bir makine tarafından yapılır olunca, sanatçılar resim yüzeyinde, görüneni yansıtan tasvirler yerine, görünenin arkasındaki zihinsel boyutu irdelemeye, “mekan ve zaman” ilişkisini düşünsel bir kaygıyla ele almaya yöneldiler. 

İnsan için en temel kavramlardan olan “zaman ve mekan”, H. Avni Öztopçu’nun resimlerinde de en temel sorunsallar olarak ele aldığı kavramlar.

1985 yılından itibaren “mekan ve zaman” ilişkisini düşünsel bir kaygıyla ele alan sanatçı, çoklu görme pratikleri geliştirerek analitik bir yaklaşım sergiliyor. H. Avni Öztopçu, sadece nesnenin, mekana aidiyetiyle değil aynı zamanda nesnenin zamana aidiyeti ile de ilgileniyor. Nesnenin zaman-mekan ilişkisi içinde sorgulanmasında; sanatçının amacı ne sadece elimizden kayıp giden zamana karşı dondurulmuş bir anı belgelemek, ne de zaman ile birlikte varolan bir anı yakalayarak, sonsuz kılmak.

Sanatçı, nesne ve uzay diyalektiği içindeki karşıtlıkların oluş halini, plastik dünyanın dilinde bir bütünün birbirini tamamlayan parçaları; boşluk ve doluluk, yatay ve dikey gibi kontrast kavramları döngüsel bir akış içinde okumamıza olanak veriyor. H. Avni Öztopçu; resimlerinde uzay kavramını, nesneler arasındaki boşluklar ve birbirini kesen ya da ardışık gelen düzlemlerle, perspektifi de kullanarak üç boyutluluk yanılsaması ile ilişkilendiriyor. Uzayın kurallarını kendisinin belirlediği bir kurgu ile sanata özgü sınırlanmış bir yüzeyde, sanatsal enstürmanların oluşturduğu bir dünya kuruyor. Referansları dış dünyadan gelmesine karşın, kompozisyonun içinde yer alan tüm ögeler sanatçının iç dünyasının yansımaları olarak da okunabilir.

H. Avni Öztopçu’nun resimlerinde hiçbir nesne tesadüfen mekanda yer almıyor. Nesne, zamanın içinde süregelen bir hareketliliğin ögesi olarak aidiyetini gösteriyor. Sanatçı, nesnenin zaman ve mekan aidiyetini çok yönlü bir perspektifte sorguluyor. Bu perspektif sanatçının resimlerinde 1985 yılından itibaren ele aldığı, her dönemin tavrı içinde kendi "Tek"lerini oluşturuyor; geçmiştekilerle hesaplaşarak kendi içindeki dönüşümlerle korunaklı alanlarda farklı arayışlara giriyor. Bu arayış yolculuğunda her dönemin; kendi düşünüş ve duyuş perspektifinden hareket eden sanatçının üretimlerinden tek’ler görüyoruz. Her dönem yeni arayışlara yönelen sanatçı, resimlerinde temel aldığı “zaman ve mekân” algısı içinde görünür olan ile duyulur olanın döngüsünü izlememize olanak sunuyor, otuz yıldır ele aldığı problematiği, kendi dönemleri içinde oluşan kurgusal değişimleri, bir bütün içinde görmemize olanak veriyor. 

H. Avni Öztopçu’nun resimlerinde ele aldığı mekan-zaman ilişkisi, fiziki bir durumun ötesine geçen, duygu ve düşüncenin birlikteliğinde, sanatçının iç görüsü ile tasavvur ettiği imgesel bir sürecin yansımaları olarak karşımıza çıkıyor. Sanatçının düşüncesinde gelişen kurgu, resim yüzeyine aktarılırken, her elamanın kendine ait verileri oluşuyor ve oluşan bu veriler, formun, hareketin optik bir ifadesi olarak somutlaşıyor. Kullanılan tüm öğelerin hareketi ve ona karşı direnç gösteren yüzeyin yapısı, düzlemler ve ışık-gölge ile dikkati çekiyor. Yüzeyi bölen, tasnif eden her geometrik parçanın yeni bir düzlem oluşturma ihtimali gözleniyor. Dikeyler, yataylar, resim düzlemi üzerine yerleştirilen her parça, kendine ait bir anlam üretiyor. Plastik değerler, resim yüzeyinin boşluğunda sayısız şekilde bir araya gelirken, düzlem çeşitlemeleri zaman ve mekan algımızı da zenginleştiriyor. Düzlemlerin kestiği mekanlar, oluşturduğu koridorlar, nesne ve zaman arasında yeni ilişkiler kurmamıza neden oluyor. Öte yandan fiziki mekan, yapıtın kendisine dönüşerek, mekanda yer alan zaman algısını da eserin içine dahil ederek dördüncü boyut hissini yaratıyor. Bu nedenle H. Avni Öztopçu’nun resimlerinde yüzeyler, önemli bir sorgulamaya hizmet ediyorlar. Nesneler arasındaki boşluk, sadece nesneleri gösteren alanlar değil, aynı zamanda uzamın parçaları. Nesnelerin arasındaki boşluk bir tasarım ögesi olarak hem bir figür, hem de uzamın bir parçası. Uzam içinde birbirleriyle ilişkili olan planlar, bir yandan bir düzlemin yüzeyini oluştururken, diğer yandan düzlemin yüzeyini bölerek azaltıyor. Yatay dikey ya da düzensiz olan bu yüzeyler, diğer yüzeylerin bütünlüğünü bozacak şekilde mekanı kesiyorlar. Görsel dünyaya baktığımızda bir obje, diğer bir objenin ya önündedir ya da arkasında. Bitişik veya birbiri üzerine gelen yüzeyler arasında ise geçiş basamakları vardır, geometrik formlar gibi düzlemler de bazı faktörlerin etkisi ile üst üste gelmiş gözükürler. H. Avni Öztopçu’nun resimleri bu ardışıklığın gözlendiği kurgularıyla dikkati çekiyor.

Sanatçının resimlerini, sadece yapıtı meydana getiren plastik düzenin çözümlenmesi olarak değil, aynı zamanda onun oluştuğu yer ve zaman bağlamı açısından kavramsal olarak da değerlendirmek yerinde olacaktır. Zamanın gelip-geçici olması, değişim ve süreklilik içermesi, kurgudaki diyalektiğin kavramsal olarak önemini artırıyor. Paul Virilio'ya göre, yeni küresel enformasyon teknolojisinde öne çıkan şey artık mekan değil, zaman. Modern sonrası yeni dönemde, zamanın hızı, gerçeklik algımızı hem yoğunlaştırıyor, hem de hızlandırıyor. Bu durum dünyasal zaman ve mekanın doğallığını parçalayarak, gerçekliğin salt bir zaman dışılık ve mekan dışılık olarak algılanmasına sebep oluyor. Ancak H. Avni Öztopçu’nun resimlerinde hız ve parçalanmışlık yerine bütünlüğün, dinginliğin, yalınlığın ifadesi öne plana çıkıyor. Sanatçı, resimlerinde, sadece yüzeysel olan görüntüyü değil, ögelerin birbiriyle oluşturduğu karşıtlıkların dengesini önemsiyor. Bu karşıtlık tek tek ele alındığında, resim düzlemi üzerinde yer alan her dikey ve yatay kesit ile kendini gösteriyor ve yüzeyi etkileyerek onun iki boyutlu niteliğini bozuyor, düzlem üzerinde kendi etki alanını oluşturarak diyalektik bir devinime araçsallık ediyor. Sanatçı, her elemanın varlığını, zıt bir güce gösterdiği dirençle dengeliyor. Bu dirençte karşıt güçlerin nasıl birbirlerini güçlendirdiği veya zayıflattığını görüyoruz. Karşıtlıklar aynı zamanda oluşturdukları gerilimle bir dinamizim sağlıyor. Karşıtlıkların arasındaki dinamizm, bazen yatay ve dikeylerle, bazen ışık-gölge kontrastlığı, bazen de sıcak ve soğuk renklerin karşıtlığında görülüyor. H. Avni Öztopçu, bu sergisinde renklerin kontrastlığı yerine yatay ve dikey düzlemlerin, açık ve koyu değerlerin kontrastlığı üzerine odaklanarak minimalist ve yalın bir anlayışın izlerini sürüyor. Kompozisyonlarına bakarken bu dinamikleri birbirleriyle karşılaştırıp tek tek analiz etmemize daha sonra da bu parçaları bütünlememize imkân sağlıyor.

H. Avni Öztopçu’nun resimlerinde bütünlük önemli bir yer tutuyor, düşünsel boyutta olduğu gibi duyusal boyutta da görsel elamanları ilişkilendirerek bir bütün içerisinde düzenlemeye yönelik bir algı geliştirmemize olanak tanıyor. İki boyutlu resim düzlemi ile sınırlandırılmış yüzey üzerinde, görsel unsurların uzamsal dağılımları algısal bir etki oluşturuyor. Sanatçı, algının bilinç zemininde yarattığı etki ile izleyicinin duyarlılık düzeyini provoke ederek duyusal algının kapılarını aralıyor. Yaptığımız analizde bu ayrıştırmanın bir bölümünü, biçim üzerinden dışsal etkileri göz önünde bulundurarak, bir kısmını da duyumlar üzerinden içsel tepkilerle yapmamıza vesile oluyor.

H.  Avni Öztopçu, İstanbul Mine Sanat Galerisi, Nişantaşı mekânında “Korunaklar ve Tek’ler” başlığı ile sergilediği resimlerinde ele aldığı en temel sorunsal olan “zaman ve mekân” algısını sorgularken, plastik sanatların imkânlarından nasıl yararlandığını, sanatın temel ögelerini nasıl ele aldığını görmemize imkan sağlıyor. Sanatçının bu ögelere yaklaşımını, 1985 den itibaren tarihsel bir döngüde görmek mümkün.

Her çalışılan sanatsal üretim, içinde bulunduğu döneme göre şekillenir ve yorumlanır. Zaman-mekan sorunsalını, plastik dilin imkanları üzerinden yorumlayan H. Avni Öztopçu’nun “korunaklar ve tek’ler” sergisi, dönemlerin kendi içindeki koridorlarında süren arayışın izlerini sürerken, kendi iç dinamikleri içinde dönüşerek, değişerek geleceğe yol alıyor.

 

Istanbul Mine Art Gallery, in their Nişantaşı venue exhibits H.Avni Öztopçu’s 1985-onset “individuals” and lately developed “shelters” under the name of “Shelters and Individuals”.

Introduction of perspective in painting underlies apprehending the integrity relationship between man and nature, throughout the history, art becomes a medium in search of unity between nature and man. Man, who is trying to understand the universe, asked some questions, and tried to explain some notions. With the start of industrial revolution, scientific and technological advancements enabled man meeting with high speed which has never been experienced before, and this gave birth facing with a new perception of time. Especially, after the discovery of the camera, when the concern of creating perspective in two dimension surface, has been realized by a machine, artists canalised examining the mental aspect of “space and time” concern that lies behind the visible, instead of reflecting the descriptions of the visible.

“Time and Space”, which is one of the main concerns of man, considered as the main problematical notions in H.Avni Öztopçu’s paintings as well.

Since 1985, the artist considers the “space and time” relationship with an intellectual concern, while developing multi-vision practices, shows an analytical approach. H.Avni Öztopçu is not only dealing with the belongingness of object to the space, at the same time dealing with the belongingness of object to the time. In the inquisition of object in relationship of object and space; the aim of the artist is not only authenticating a saved moment against the time slipping through our hands, and not capturing and eternalizing a moment existing with the time.

The artist enables us to read the opposite notions in a circular flow like emptiness and fullness, vertical and horizontal; the being of opposites inside the dialectic of object and space, which are the complementary parts of a whole in the language of the plastic world. In his paintings, H.Avni Öztopçu correlates the space notion with the gaps between the objects and crosscut planes or plane in series, and illusion of three dimensions by using the perspective. He builds a world which is composed of artistic instruments placed on an art-specific surface with a fiction which is composed by him and determines the rules of space. Although, the references of all elements in the composition are coming from the outer world, they can be read as the reflection of the artist’s inner world.

In the paintings of H. Avni Öztopçu, no object is accidentally located in the space. Object demonstrates its belongingness in time as an ongoing element of mobility, and artist questions the belongingness of object to the time and space with a sophisticated perspective. Since 1985, this perspective constitutes its own “Individuals” in every attitude of each stage, also reckons with the past and with the metamorphosis inside, and give a start to his odyssey in sheltered areas. In this odyssey, we see the individuals of each stage which are sourced from the mentality and perception perspective of the artist.  The artist who leans to new searches in his each stage, allows us to watch the circulation of the visible and audible in the “time and space” perception which are the baselines of his paintings, and also allows us to see the whole scenery; the problematique which has been discussed for 30 years, and the fictional conversions in his own stages.

H.Avni Öztopçu’s discussion of space-time relationship in his paintings goes beyond a physical state and with the synergy of emotions and thoughts confronts as the reflections of the envisioned imaginary process. Fiction progressed through the thoughts of the artist, while transmitted to the canvas, each element generates its own datas, and these datas concretize as form’s and motion’s optical expressions. The motion of all the used elements and the structure of the surface which shows resistance against it draw the attention with the planes and with the light and shadow. In addition to this, verticals, horizontals, and each piece placed on the painting are producing their own meanings and, while plastic values gathering in countless ways in the space of the painting surface, plane variations enriches our time and space perception. Spaces interrupted by planes and consisted corridors enable us to build a new relationship between the object and time. On the other hand, while physical space transforming to the work of art itself, and by incorporating the time perception in to the work creates a sense of fourth dimension. Therefore; the planes in Avni Öztopçu’s works, serves for a very important interrogation. The gap between the objects is not only areas plotting the objects; at the same time are parts of the space. Also, the gap between the objects as a design element is a figure and as well as a part of space. The plans which are related with each others in the space, at one side are creating a surface of a plane, on the other side reducing the surface of a plane by dividing. These vertical, horizontal or formless surfaces interrupt the space while disrupting the integrity of other surfaces. When we look at the visual world, either an object is in front of an object or behind another object. Between the adjacent and overlapped planes, there are transition steps, and like geometric forms planes seem overlapped by the effect of some factors. The paintings of H.Avni Öztopçu draw an attention with the fictions composed of sequences.

The paintings of the artist shouldn’t only be evaluated as an examination of plastic layout which creates the work of art, at the same time should be evaluated conceptually with space and time coherence. Ephemerality, conversion and continuity of time, enhance the conceptual importance of dialectic in fiction. And according to Paul Virilio, in new global information technologies, the most outstanding thing isn’t space, it is time. In the new post-modern period, the speed of time intensifies our perception of reality, and also accelerates it and this situation destroys the naturality of earthly time and space, and provokes to perceive the reality as time and space informality. But, the paintings of H. Avni Öztopçu points out the integrity of serenity and simplicity expressions instead of speed and fragmentation. The artist considers not only the superficial image in his paintings, also considers the balance of the oppositions originated by the elements. When this opposition examined, it can be seen on each vertical and horizontal section on the painting plane and with effecting the surface, it deforms its two dimensioned nature, and by creating its own domain, mediates a dialectic motion. Artist balances each element’s existence with a resistance against an opposite power. In this resistance, we are observing how opposite powers strengthen or weaken each other. At the same time, oppositions create a tension that ensures dynamism. This dynamism between the oppositions can be seen sometimes with the verticals and horizontals, sometimes with the light and shadow contrariness, and sometimes at the contrast of warm and cold colours. In this exhibition, H. Avni Öztopçu scents out a simple and minimalist understanding by focusing on the opposition of vertical and horizontal planes, light and dark colours instead of the opposition of colours. When we look at his compositions, he enables us to compare these dynamics with each others, and analyse them one by one, and after that enables us to integrate all these parts.

Integrity has a very important position in the paintings of H.Avni Öztopçu, and also enables us to develop a perception which helps us to organise correlating the visual elements in sensual aspect integrally, as already organised in mental aspect. On the surface which is limited with two dimensions, spatial distributions of the visual elements compose a perceptual effect. The artist, with the effect of perception created on the ground of conscious, provokes the sensitivity level of the audience and opens the doors of sensual perception. In our analysis, in some part of decomposition enables us to consider exterior impressions through shape, and in another part enables us to consider inner reactions through senses.

In Istanbul Mine Art Gallery, Nişantaşı venue, under the title of “Shelters and Individuals”, H. Avni Öztopçu exhibits his paintings and enables us to see how he benefits from the opportunities of the plastic arts, and how he deals with the main elements of art while questioning the fundamental problematic of “time and space” in his paintings. Since 1985, it is possible to witness a historical cycle of artist’s approach to these elements.

Each studied artistic production, shaped and rendered according to the period they are created in. H. Avni Öztopçu who renders the time-space problematic with the opportunities of plastic language, in his “shelters and individuals” exhibition is heading towards to the future while continuing his traces inside the corridors of the periods themselves, and transforming and altering in his inner dynamics.