İdeoloji
Nedir?
İdeolojiler, temelde fikrî
süreçlerdir; fakat, her fikrî süreç bir ideoloji değildir. Onun için bazı sosyo-kültürel
şartların gerçekleşmesi gerekmektedir.
Bir ideolojik süreç,
kriterler açısından incelendiğinde aşağıdaki karakteristikler belirginleşir:
1. Bütün ideolojiler,
kendilerine özgü bir tarih anlayışına sahiptirler. Bu felsefe
doğrultusunda izleyicilere, cennet görünümünde bir gelecek (ütopya)
vadedilir. Ütopyasız bir ideoloji, teknik olarak mümkün değildir.
2. Her ideoloji, entellektüel
- politik disiplini sağlayacak ve yoldan sapanları cezalandıracak, kahramanları
ödüllendirecek bir merkez kuruma sahiptir. Bu kurum, formel veya informal
bir şekilde örgütlenmiş olabilir.
3. İdeolojiler, kökende fikrî
bir olgu olduklarından, toplumların entellektüel sınıfları ile yakından
ilişkilidirler. Entellektüellerin ideolojilerin oluşmasında, yayılmasında ve
gelişmesinde önemli rolleri ve katkıları bulunur (Mardin,1979).
4. İdeolojiler, yapılarında
büyük çelişkiler taşıyabilirler. İdeolojiye saplanan birey, gerçek ile
ideoloji arasındaki çelişkiyi algılayamaz.
5. İdeolojiler, esas olarak
politik bünyeye sahiptirler. İdeolojik yaklaşım, karşıt ideolojileri
meşru görmediği için, bu politika genellikle radikal eğilimlidir ve şiddete
başvurulması sık gözlenen bir olgudur.
6. İdeolojiler, eğilim olarak
totaliter yapıdadırlar.
7. İdeolojiler, egemen
oldukları insan guruplarında çok inatla savunulan, kan dökme pahasına da olsa,
vazgeçilmeyen inançlar olarak yerleşirler.
8. Her ideoloji kendine özgü
bir mitoloji ve kültüre sahip olur. Amaç, akıldan çok duyguları etkilemek
olduğundan sistematik bir fetişleştirme (tabulaştırma, putlaştırma)
süreci çalışır (Merih, 1982).
Şu bir gerçektir ki, hür
ve demokratik gelişmeler karşısında artık ideolojilerin
çözülme ve dağılma noktasına geldikleri görülmektedir (Dimitriu,1981;Larlain,1995).
Çeşitli anti-demokratik payanda ve dayatmalarla ayakta kalabilecekleri
düşünülürse de, toplum vicdanında yıkılmış ve mahkûm olmuş durumdadırlar. Bunun
en açık göstergesi de dünyada devlet yönetimlerindeki değişimlerdir (Larlain,1995).
Bu değişimlerin temelinde, insan hakları ve demokrasiye yöneliş
bulunmaktadır. Çünkü insana değer vermeyen ve onun kişiliğini hiçe sayan
ideolojiler, insanın düşünce ve hareketlerini baskı altına almaktadırlar.
Böylece bireylerdeki yetenekler ortaya çıkamamakta, kişilerin şevk, heyecan ve
kendilerini ispatlama güdüleri körelmekte, dolayısıyla ekonomik etkinliklerde ve
eğitimde hedeflenen b a ş a r ı sağlanamamaktadır. Bu da o toplumun geri
kalmasına sebep olabilmektedir.
Onun için bugün dünya, kalkınma
araçları ve tercihlerinde bir arayış içine girmiştir. Tabu gibi sarıldığı
merkeziyetçilik ya da ideolojik modelleri
bırakıp yerel yönetim ilkelerine, diğer bir deyişle özel teşebbüse,
halkın katılımına ve demokrasiye yönelmiş durumdadır.
|