|
Yaygın Eğitim
Osmanlılar döneminde, belli başlı
yaygın eğitim kurumları olarak, camiler, tekke ve zâviyeler
ve kütüphaneler sayılabilir.
1. Camiler
Mescid ve camiler, müslümanların
topluca ya da münferiden ibadet yaptıkları yerlerdir. Ancak camilerin ibadet
yeri olarak kullanılmasının yanında, devlet müessesesi haline geldiği (İA,1960,C.8:42)
âmme (kamu) idaresinde kullanıldığı (İA,1960,C.8:45) ve mahkeme yeri olarak
tahsis edildiği (İA,1960,C.8:46) dönemler de olmuştur. Eğitim ve öğretim yeri
olarak hizmet vermesi ise, devam etmektedir. Cami personeli olarak imam,
hatip, müezzin, vaiz ve hademe/kayyımlar görev
yapmaktadırlar. Camilerde, hutbe ve vaazlarla, akaid (iman), fıkıh (ibadet) ve
siyer (Hz. Peygamberin hayatı) gibi konularda, cemaata bilgi verilerek, dinî
eğitim yapılmaktadır.
2. Tekke ve Zâviyeler
İslâm ahlâkının, tasavvuf ilminin
öğretildiği ve uygulandığı yerler olan tekkeler, dini eğitim ve öğretim
kurumlarındandır. İslâm dininin öğretilmesinde medreseler gibi, tekkelerin de
önemli fonksiyonları olmuştur. Tekke (Farsça tekye)ler, müslümanlar tarafından “tevhid
inancı”nı bütün insanlığa yaymak ve bu düşünceyi gönüllere
yerleştirmek için, vakıf esaslarına göre kurulmuşlardır.
Tekkelerden yetişenlerden Ahmet
Yesevî, Mevlâna Celaleddin-i Rumî, Yunus Emre, Erzurumlu İbrahim Hakkı
gibi nice büyük veliler, yaşadıkları çağa damgalarını vurmuşlardır. Evranos
Bey, Malkoçoğlu, Hüsrev Bey, Kara Şahin gibi Osmanlıların meşhur
akıncılarının birçoğu, tekkelerde yetişmiş eşsiz kahramanlardı. Hudut boyu
tekkeleri, ayrıca komşu devletlerin vatandaşlarına müslümanlığı tanıtmak ve
oralarda İslâmiyeti yaymakla da görevliydiler. Tekkelerin bu bakımdan da
hizmetleri büyük olmuştur (Kara,1990).
Tekkelerdeki ahlâk eğitimine,
aynı zamanda tarikat da denir. Dolayısıyla tekke (zâviye, dergâh, hangâh,
âsitane)ye girip ders alan kişiye, ehl-i tarik (dersli, mürit); ders
veren ehil ve kâmil zata da mürşid adı verilir. Tarikat,
insanın zikir ile yüce Allah’a kavuşması ya da her sözünde ve işinde, Allah’ın
emir ve yasaklarına uyması diye tanımlanmaktadır (Kara,1990 ve1998).
Son zamanlarda, yaklaşık yüz yıldan
beri, tarikat ismi altında birçok yanlış şeylerin uydurulduğu, dinde cahil
olanların, şeyh ve tarikatçı unvanı alarak, zikir ve ibadet yaptırmaya
kalktıkları bilinmektedir. Bugün sahte, yalancı mürşidlere, müslümanları sömüren
tarikatçılara (Kara,1990), dinî siyasete alet edenlere çok raslandığı gibi,
Tanzimat döneminde de İslâm dininin kurum ve kurallarına uymıyarak faaliyet
gösteren tekke (tarikat) ve şeyhler bulunmaktaydı (Kara,1991).
3. Kütüphaneler
Kütüphaneler, umûmî, yarı umûmî
ve şahsî (özel) olmak üzere (Çelebi,1983) üç grupta
toplanabilen birer eğitim ve kültür merkezleridir. Özel kütüphaneler dışında
diğerleri, vakıf kuruluşlarınca tesis olunmuşlardır. Özellikle Selçuklu ve
Osmanlılarda kütüphanelerin çok yaygın oluşu, onların, ilme, kitaba, hatta kağıt
ve yazıya çok değer vermelerinin bir göstergesidir.
|
|