subat 1999 sayı:4

Ana Sayfa + dB Yazılar Listesi + Künye  

Theaitetos

PLATON (EFLATUN)
Çev: Macit Gökberk, Milli Egitim Bakanlığı Yay. İstanbul 1997

 

Platon: (İ.Ö. 427-347) Nesnel düşünceciliğin kurucusudur. Sokrates’in öğrencisiydi. Yapıtlarını karşılıklı konuşma (diyalog) biçiminde yazmıştır. Bu yapıtlarda baş konuşmacı, öğretmeni Sokrates’tir. Bundan ötürü bu yapıtlardaki  düşünce ve varsayımların hangilerinin Sokrates’e ve hangilerinin Platon’a özgü bulunduğu bilinmemektedir.
Platon duyumları inceliyor ve onların gerçeği bildirmekten uzak bulundukları kanısına varıyordu. En kaba duyumlarımızı bile kavram’larla dilegetiriyorduk... Demek ki bilgi kavramsal’dı. Kavramlarsa, duyuların değil, bütün bu sınıflandırmaları yapan usun ürünüydü. Öyleyse bilgi, nesnesel değil, ussal’dı.

 

SOKRATES - Şimdi, biri sana sorsa: insan beyazı, siyahı ne ile görür; ince ve kalın sesleri ne ile işitir? Öyle sanıyorum ki göz ve kulak ile diye cevap vereceksin.

THEAİTETOS - Şüphesiz.

SOKRATES - Çok titiz bir kesinlikten kaçınarak kelimelerle ifade şekillerinde gösterilecek bir ustalık çirkin bir intiba bırakmaz. Hatta aksi halde biraz hürriyetsizlik vardır. Fakat öyle haller vardır ki, bu aksi hal kaçınılmaz bir şeydir: bunun gibi, şimdi senin cevabına da doğru olmadığı halde, iyice sarılmamız gerekiyor. Gerçekten, bir düşün: hangi cevap daha doğrudur? “gözlerle görüyoruz” mu, yoksa “gözler vasıtasiyla görüyoruz” mu, ve “kulaklarla işitiyoruz” mu demeli yahut “kulaklar vasıtasiyla işitiyoruz” mu demeli?

THEAİTETOS - Bana göre “vasıtasiyla” bütün algılar için “ile” den daha uygundur.

SOKRATES - Gerçekten oğlum, birçok algıların, sanki biz, bir o kadar tahta at imişiz gibi, içimizde yerleşmiş olması, tek bir kavramda toplanmış olması çok garip olurdu. Bu kavrama ruh densin, ne denirse densin, onun bir nevi aletleri olan algılarla bütün algılanabilen şeyleri algılarız.

THEAİTETOS - Bu açıklama bana, ötekin den daha doğru gibi geliyor.

SOKRATES - Fakat bu meseleyi neden bu kadar inceden inceye alıyorum? Biz kendimizde olan ve hep aynı kalan bir şeyle, gözler vasıtasiyla beyazı, siyahı ve yine başka duyularla başka şeyleri algılıyorsak, sana soruldukta bütün bunları vücuda dayandırabilcek misin? Bu hususta benim, senin yerine uğraşmamdansa cevabın doğrudan doğruya senden gelmesi belki de daha iyidir. Şimde söyle bana: sıcağı, katıyı, yumuşağı ve tatlıyı, vasıtalarıyla algıladığın uzuvları vücuttan sayamaz mısın? Yoksa başka bir şeyden mi sayarsın?

THEAİTETOS - Hayır başka bir şeyden saymam.

SOKRATES - Bir duyu ile algılanan bir şeyin başka bir duyu ile algılanmasının, mesala işitilenin gözle, görülenin de kulakla işitilmesinin imkansız olduğunu teslim eder misin?

THEAİTETOS - Bunu nasıl inkar edebilirim?

SOKRATES - Düşüncenle her iki algıya birden ait olan bir şey tayin ediyorsan, bu ortak algı iki duygudan ne birincisi ile ne de ikincisi ile elde edilir.

THEAİTETOS - Şüphesiz ki edilemez.

SOKRATES - Ses ile renge gelince, bu ikisi hakkında önce düşündüğün, herhalde bunların iki olduğudur, değil mi?

THEAİTETOS - Evet şephesiz.

SOKRATES - Aynı zamanda da her ikisinin birbirinden farkı olduğu, fakat kendi kendisinin aynı olduğu değil mi?

THEAİTETOS - Başka türlü olabilir mi idi.

SOKRATES - Beraberce iki ettikleri, fakat her birinin bir olduğu değil mi?

THEAİTETOS - Bu da doğru.

SOKRATES - Bir de her ikisinin birbirine benzer mi benzemez mi olduğunu inceleyebilir misin?

THEAİTETOS - Belki:

SOKRATES - Şimdi, her ikisi hakkındaki bütün bu şeyleri hangi duyu uzvu vasıtasıyla düşünüyorsun? Ne işitme ne de görme vasıtasıyla bunlara ait ortak şeyi anlamaya imkan vardır. Bundan maada, iddiamız için şöyle bir kanıt vardır: her ikisinin de lezzetleri tuzlu mudur, tuzlu değil midir diye tayin etmek mümkün olsaydı, bunu hangi uzuv vasıtasıyla tayin ettiğini öğrenecektik. Bu ne görme ne de işitme ile olabilir, fakat başka bir şey ile olabilir.

THEAİTETOS - Tabii, bu da dil vasıtasıyla tesir eden duyudur.

SOKRATES - Aferin. Hepsi için olduğu gibi, aynı zamanda saydığımız algılar için de ortak olanı sanan bildiren, senin de buna “dır” ve “değildir” i kattığın ve şimdi suallerimizin götürdüğü bu yeti ne vasıtasıyla işler? Senin fikrine göre bizdeki algılayanı bu algılardan her birine eriştiren hangi aletler olabilir?

THEAİTETOS - Sen varlıkla yokluğu, benzerlikle benzemezliği, ayanılıkla gayrılığı, nihayet, birlikle sayılar ile ifade edilenleri kast ediyorsun. Şüphesiz ki sualin aynı zamanda tekle çifte ve bunlarla olanların hepsine aittir, üstelik ruhun hangi uzuv vasıtasıyla algılandığını soruyorsun?

SOKRATES - Harikuladesin, Theaitetos? Benim sualim de tam bunu hedef tutuyordu.

THEAİTETOS - Bunun için hiçbir uzuv gösteremem. Ama ayrı ayrı algılar için olduğu gibi bunun için de özel bir uzuv olduğunu sanmıyorum. Fakat belki de ruh, kendi kuvvetiyle her şeyde ortak olanı düşünerek algılıyor.

SOKRATES - Gerçekten güzelsin, Theaitetos. Theodoros sana çirkin derken yanılıyordu. Zira kim güzel bilgi verirse o, güzel ve iyidir. Fakat güzel olduğunu bir yana bırakalım, bir de bana karşı çok iyi davrandın. Ruhun düşünmelerinde kendi kuvvetiyle olduğu kadar vücudun yetileri vasıtasıyla de idare edildiğini görür görmez çok uzun bir açıklamaya girmekten vazgeçtik. Zira benim kendi düşüncem bu idi: seninkinin de bu olmasını istiyordum.

THEAİTETOS - Bu işte böyledir zaten.

SOKRATES - Şimdi varlık her ikisinden hangisine aittir? Varlık bütün fikirlerimiz arasında en genel olandır.

THEAİTETOS - Benim fikrime göre varlık ruhun yalnız başına kendi kuvvetiyle algıladıklarına aittir.

SOKRATES - Benzerlikle benzemezlik, ayrılıkla gayrılık da mı?

THEAİTETOS - Evet.

SOKRATES - Aynı zamanda güzel, çirkin, iyi ve kötü de mi?

THEAİTETOS - Ruhun geçmiş, hal ve gelecek üzerinde düşünüp taşınarak bilhassa bu gibi şeylerin varlıklarını, karşılıklı ilgileri bakımından incelediğini sanıyorum.

SOKRATES - O kadar acele etme. Ruh sertin sertliğini, bunun gibi, yumuşağın yumuşaklığını dokunma ile algılayacaktır, değil mi?

THEAİTETOS - Evet.

SOKRATES - Fakat ruhumuz bunların varlıklarını ve ne olduklarını, karşılıklı zıdlıklarını, nihayet bu zıdlığın özünü derinden derine inceleyerek, karşılaştırarak bir hüküm vermeye uğraşır.

THEAİTETOS - Şüphesiz.

SOKRATES - Birinci cinsten algı yetisi, yani vücut vasıtasıyla ruhun haberdar olduğu bütün intibalar, hayvanlarla insanlarda doğumla beraber tabiat vergisi olarak vardır. Fakat bu intibaları varlıkla fayda ile ilgileri bakımından kıyaslayan düşünceler, yerleşecekleri yere, cehitle, zamanla, uzun bir eğitim pahasına yerleşmezler mi?

THEAİTETOS - Şüphesiz.

SOKRATES - Onun için, insanın daha varlığı algılayamayan kısmının (yani vücudun) hakikati kavraması mümkün müdür?

THEAİTETOS - Şüphesiz hayır.

SOKRATES - Bir meselede hakikata erişmeyen, bu hususta asla bir bilgi edinemez, değil mi?

THEAİTETOS - Öyledir.

SOKRATES - O halde duyularla alınan intibalarda bilgi bulunmaz; fakat bu intibalar hakkındaki düşünüşlerde bulunur; zira görünüşe göre varlığa ve hakikata bu alanda varılır; ötekisinde ise imkansızdır.

THEAİTETOS - Öyle görünüyor.

SOKRATES - Şimdi, bu kadar ayrılıklarına rağmen, her ikisine de aynı adı verebilir misin?

THEAİTETOS - Bu doğru bir şey olmaz.

SOKRATES - O halde görmeye, işitmeye, korklamağa soğuğa, sıcağa ve bu gibi şeylere ne ad verirsin?

THEAİTETOS - Algılamak. Başka ne diyebilirim?

SOKRATES - Demek ki hepsine birden algı diyorsun?

THEAİTETOS - Öyle yapmak lazım.

SOKRATES - Bu da varlığa varmadığı için. Bizim iddiamıza göre hakikate de varamaz... Demek ki bilgiye de varamaz.

THEAİTETOS - Asla.

SOKRATES - O halde, Theatietos, bilgi ile algının aynılığı hakkında artık yapacak bir şey kalmadı.

THEAİTETOS - Görünüşe göre öyle, Sokrates, hem artık bilgi ile algının ayrılığı tamamıyla aydınlandı.

SOKRATES - Ama konuşmamıza biz, bilginin ne olmadığını değil, ne olduğunu bulmak için başlamıştık. Bununla beraber, bilgiyi algıda değil, artık ruhun şu yalnız ve doğrudan doğruya şeyler ile meşgul olduğu durumunda arayacak kadar ilerlemiş bulunuyoruz.

THEAİTETOS - Bu duruma, Sokrates, bana öyle geliyor ki sanı (doksa) denir.

SOKRATES - Haklısın, dostum. Şimdi bundan öncekilerin hepsini unut yanına kadar sokulduğun şeyi daha açık görüp görmediğine dikkat et. Bir daha söyle bakalım: bilgi nedir?

THEAİTETOS - Doğrudan doğruya, sanı olduğunu söylemek imkansızdır, Sokrates’im; çünkü yanlış sanı da vardır. Fakat herhalde doğru sanının bilgi olması ihtimali vardır; benim de cevabım şimdilik bu olsun. Gerçekten, incelememiz ilerledikçe, bunun doğru olmadığı meydana çıkarsa şimdi yaptığımız gibi, yeni bir tanım bulmağa çalışırız.

SOKRATES - Böyle emniyet ve güvenle konuşman, Theaitetos, deminki çekingen cevaplardan daha çok hoşuma gidiyor. Böyle ilerlersek ya aradığımızı bulacağız yahut hiç bilmediğimiz şeyler için daha az hayale kapılmayı öğreneceğiz. Herhalde, bu sonuncusu bile hiç de kötü bir kazanç değil. Öyleyse şimdi ne fikirdesin? İki türlü sanının bilgi olduğunu tesbit ediyorsun, değil mi?

THEAİTETOS - Evet, benim şimdilik fikrim bu.

dB. Yazılar Listesi
(seçilmiş yazılar)