dB 11. sayı / şubat 2003

Ana Sayfa + dB Yazılar Listesi + Künye  

 
Taşeron Kafasından Kurtulmak


İlhan Selçuk
 
Cumhuriyet, 10 Ağustos 2002

 

İnsanın aklı karışabilir; dünya da din savaşları mı hortladı?..

Filistin’de Musevi ile Müslüman çatışıyor; işin içinde Hıristiyan da var…

Sanki Hıristiyan-Musevi ittifakına karşı direniyorlar yoksul Müslümanlar…

‘Kutsal Topraklar’ üzerinde eski tapınaklarda odaklaşan savaş dinle tütsüleniyor…

Hıristiyan Amerika, Müslüman Bağdat’ı vurmak için hazırlanıyor…

11 Eylül’de Müslüman terörü New York’u kalbinden vurdu; buna karşın Amerika Afganistan’ı işgal ederek misilleme yaptı…

Kâbil’deki Türk asker değerine bu bakımdan paha biçilemez; Orta Asya’da din savaşı görüntüsü Ankara sayesinde bozuluyor…

İslam coğrafyasındaki dinci devletler, Ortaçağ görüntüsündeki zavallılıklarıyla, Protestan ruhunu taşıyan batı kapitalizminin avucu içindeler…

Laik Türkiye Cumhuriyeti Mustafa Kemal Atatürk’ün aydınlanma devrimi sayesinde, sanki din savaşlarına tutuşmuş dünyada tek kalıyor…

Papa’nın ‘Hıristiyan örgütü’ saydığı ‘Avrupa birliği’nin geleceğine aday tek Müslüman ülkeyiz…

* * *

Ne Batı’da ne Doğu’da, ne Hıristiyan ne de Müslüman coğrafyalarında, dünyanın bugünkü durumunu Türkiye’deki kadar görüp tartmak olanağı var…

Laiklik olgusu, Batı’nın tarihsel takviminde kalmış; Aydınlanma, Ortaçağ’dan çıkış döneminin son aşaması gibi Avrupa’nın belleğine yazılmış…

Oysa ‘Aydınlanma Devrimi’ni yaşamayan İslam ülkeleri günümüzde dincilikle güdüleniyor…

Türkiye bu dünyada biricik ve yalnız kalıyor…

İslam ve Hıristiyan dünyaları bu nedenle bizden daha saydamlıkla hiçbir ülkeden görünemez…

İki dünyanın bitiştiği ve buluştuğu yarım adada yaşamak hem büyük talih …

Hem küçük talihsizlik!..

Türkiye güncel ve tarihsel işlevini bilinçle üstlenen bir siyasal iktidara kavuşabilse, 21’inci yüzyılda dünya siyasetine yön verebilir…

Ancak bölük pörçük koalisyonlarla ve çapsız liderlerle olmaz bu iş…

* * *

Batı’nın kuklası, ABD’nin emir kulu, İMF’nin şamar oğlanı, AB’nin ayran budalası bir Türkiye, İslam dünyasında emperyalizmin Truva Atı işlevini görmekten başka bir işe yaramaz; bugünkü konuşlanmanın başka adı yok!..

Seçkin, çıkarcı, halktan kopuk, edilgin, ufuksuz bir sermaye gücü, geniş halk kitlelerini gün geçtikçe ele geçiren dinci, İslamcı, Arapçı, fırsatçı partilerin karşısında şaşkınlaşmış…

Dış kapitalizmin taşeronu olarak ülkeyi yönetmeye kalkışan bu gücüne ne demeli? İstanbul’da odaklanmış sermaye gücü gerçekten güçsüzlüğün ta kendisi mi?.. Ankara’da sahneye koymak istediği her senaryo fiyaskoyla sonuçlanıyor, geniş tabana dayalı iktidar oluşturmak girişimleri suya düşüyor, yeğlediği politikalar Allah’lık…

* * *

Oysa dünyanın eriştiği ‘Küreselleşme süreci’nde Türkiye ‘sermaye ile emek’ ve ‘bürokrasi ile halk’ arasındaki uyuma her zamankinden daha muhtaç…

Dışarıdaki gücün taşeronu olmakla sınırlı siyasal görüşün ipoteğinden kurtulmadan, yaşadığımız ülkede hiçbir başarıya imza atamayız.