Uzakdoğu'da bir Budist tapınağında geçmiş bir olayı anımsadım.Bu
tapınak bilgeliğin gizlerini aramak için gelenleri kabul ediyordu
ve burada geçerli olan incelik,anlatmak istediklerini konuşmadan açıklayabilmekti.
Bir
gün tapınağın kapısına bir yabancı geldi. Yabancı kapıda öylece
durdu ve bekledi. Burada sezgisel buluşmaya inanılıyordu, kapıda
tokmak ya da çan, zil türünden ses çıkaran bir gereç yoktu.
Bir
süre sonra kapı açıldı,içerdeki "bilgelik arayıcısı"
kapıda duran yabancıya baktı. Bir selamlaşmadan sonra sözsüz
konuşmaları başladı.
Gelen yabancı, tapınağa
girmek ve burada kalmak istiyordu.
İçerdeki bir süre
kayboldu,sonra elinde ağzına kadar suyla dolu bir kapla döndü ve
kabı yabancıya uzattı. Bu "Yeni bir aracıyı kabul
edemeyecek kadar doluyuz" demekti.
Yabancı tapınağın
bahçesine döndü,aldığı bir gül yaprağını dolu kabın içindeki
suyun üzerine bıraktı. Gül yaprağı suyun üstünde yüzüyordu
ve su taşmamıştı.
İçerdeki Budist
saygıyla eğildi ve kapıyı açarak yabancıyı içeriye aldı.
Suyu taşırmayan
bir gül yaprağına her zaman yer vardır.
Bu sevgiydi ve
sevgiye her zaman yer bulunurdu.
Nicedir hayatımızda
sevgiye yer bulamadığımızı düşündüm. Bize sevgiyi anlatan
bir olayı haber yapamıyoruz. Bize sevgiyi anlatan bir kişiyi
dinlemiyoruz. Bize sevgiyi anlatan bir duyguyu görmüyoruz. Bize
sevgiyi anlatan bir yazı yazmıyoruz, böyle bir yazıyı
okumuyoruz.
Bir Polanya
filminde Nazi dönemi anlatılıyordu.Nazi komutanı güzel bir evi
komutanlık merkezi yapmıştı.Evin güzel sahibesi üst kata çıkmıştı
ve az görünüyordu.Komutan bu kadına âşık olduğunu anladı ve
aralarında şöyle bir konuşma geçti:
- Madam, aşkımız
beni zayıf düşürüyor.
- Hayır komutan,
sevginiz sizi insan yapıyor.
İnsan ruhu
da doğanın bir parçasıdır ve doğa gibi boşluk kabul etmez. İçinde
sevgiyi barındıramayan insan nefretle dolar ve insanlıktan uzaklaşır.
Nefret etmeden
birine kötülük yapamazsınız.
Nefret etmeden
birini öldüremezsiniz.
Nefreti içinde barındırmak
isteyen insan önce kendisinden nefret etmek zorundadır.
İçinde nefreti yaşatan
insan yüreğindeki sevgiyi kovmuştur. Artık onu bulması çok
zordur ve bunun ağır bedelini ödeyecektir.
Sevgisizlik ağır
bir yüktür ve insan bundan kurtulmak için çok kötü şeyler
yapar.
Acımak sevgi değildir,
üstünlüğün kabulüdür.
Hoşgörü sevgi değildir,
istemediğine katlanmaktır.
Bağımlılık
sevgi değildir,gereksinmenin karşılanmasıdır.
Sevgi, değer
vermesini bilmektir.
Sevgi,yaşama hakkını
kabul etmektir.
Sevgi, varolmaktan
kıvanç duymaktır.
Sevgi, birlikte
olmaktan sevinç duymaktır.
Sevgi, eşitliğin
duyumsanmasıdır.
Sevgi, bütün
yapay ayrımların hayattan çıkarılmasıdır.
Sevgi, bilinçtir.
Sevgi, insan olmaktır.
Sevgiyi hayatımızdan
kovduk ve yerine parayı koyduk.
Para için yaşıyoruz,
para için eğitim görüyoruz, para için meslek ediniyoruz, para için
çalışıyoruz, para için birbirimizi çiğniyoruz, para için
birbirimizi aldatıyoruz, para için savaşıyoruz.
Sevgiyi hayatımızdan
kovduk ve yerine üstün olmayı koyduk.
Üstün olmak için
yaşıyoruz, üstün olmak için yarışıyoruz, üstün olmak için
kendimizden başkasının aşağı olmasına çalışıyoruz.
Sevgiyi hayatımızdan
kovduk ve nefreti içimize çağırdık.
Birbirimizden
nefret ediyoruz nefretle yaşıyoruz, nefretle çalışıyoruz,
nefretle dövüşüyoruz, nefretle öldürüyoruz.
Para, üstün olmak
ve nefret etmek hayatımızı dolduruyor.
Hayatımız da savaşlarla,
dünyayı yağmalamakla, birbirimizi boğazlamakla geçiyor.
Sevginiz olmadıktan
sonra daha çok paranız olsa, daha üstün olsanız, daha çok
toprağınız, eviniz arabanız, malınız olsa ne olur?
Sevginiz yok ve hiç
bir şeyiniz yok.
Belki de yeniden öğrenmemiz
gereken budur.