|
Okulun
Fonksiyonu
Birey, okul ortamında formal bir
eğitim sürecine girmektedir. Bireyin eğitimi, bir anlamda toplumun sağlam ve
sağlıklı temellere oturmasıyla yakından ilgilidir. Çünkü toplum kurumları,
çeşitli alanlara ilişkin ihtiyaçlarını karşılayabilmek için insan gücü talebinde
bulunur. Ekonomik açıdan okul, bu taleple ilgili arzı sunan
en önemli kurumdur. Kalkınmanın başta gelen etmenlerinden biri, toplum talebini
karşılayacak şekilde bilgi ve beceriye sahip insandır. İnsanın istenilen
vasıflarda yetişmesi de büyük ölçüde okulun görevini yerine getirip
getirmemesine bağlıdır.
Acaba okulun:
.
Bireye beden ve psikolojik gelişimini dikkate almadan bilgiler veren,
.
Sosyal değer yargılarından doğru-yanlış, iyi-kötü, faydalı-zararlı,
güzel-çirkin ile ilgili ölçüler vermeyen,
.
İnsana ruhî özelliklerini, özellikle yeteneklerini, benliğini tanıtmayan ve
iradesini terbiye edecek mekanizmalar geliştirmeyen,
.
Bireyi bir makine gibi kabul ederek, onun devamlı fizik bünyesini besleyen,
fakat duygu, fikir ve inanç yönünden zayıflamasına, öz kültür değerlerini
kaybetmesine ve sonunda kendine ve kendi değerlerine karşı yabancılaşmasına
sebep olan
bir kurum olarak çalışması düşünebilir mi? Böyle bir zihniyet ve tutum içinde
yetiştirilen “insan tipi”yle, devletin varlığı, birliği ve
bölünmezliğinin korunması; ekonomik, sosyal ve kültürel kalkınmasını tamamlaması
tehlikeye düşmüş olmaz mı?
Eğitim sorunları tartışılırken bu gibi sorularla
karşılaşılabilir. Sorunları çözebilmek ve eğitimdeki etkililiği artırabilmek
için, hedef ve stratejiler dahil bütün etkenleri gözden geçirmek gerekir. Eğer
çeşitli alternatifler karşısında bireylerden sağlıklı kişilik, millî
kültür ve bilgi gibi niteliklere sahip olmaları istenirse, bu durumda
okullarımızın, bireyi bilgilendirme ve ona meslekî formasyon kazandırmanın
yanında, bireyin kişiliğini geliştiren, iradesini eğiten, tarihi ve
kültürüyle (Varış,1988) irtibatını sağlayan kurumlar olarak çalışması
gerekecektir. Bu gerçekleştiği takdirde, kanunlarda ve resmî açıklamalarda
ifadesini bulan, okul-aile, devlet-millet, ordu-millet kaynaşmasının en
üst seviyede oluştuğu ve devletini, vatanını, bayrağını seven ve koruyan
kuşakların yetişmeye devam ettiği görülecektir. Unutulmamalıdır ki insan
beslenmesi, yemesi, içmesi, hareket etmesi ve cinsel yaşayışıyla değil,
muhakeme gücü, irade ve ruh bütünlüğünün bir yansıması olan manevî
fizyonomisi ve ahlâkî yapısıyla insandır. İnsan kendisine özgü bu ayırıcı
özellikleriyle hayvanlardan ayrılır. Onun için hayvanlara, karakter,
ahlâk ve kültür kavramlarının yüklendiği
görülmez. Örneğin, bir ineğe, “ne kadar da ahlâklı, kültürlü
ve şahsiyetli(!)” denilmez.
|
|