|
Siyasî
Sistemlerin İnsana Bakışı
Şu anda dünyanın gündeminde olan konuların başında “insan”
gelmektedir. İnsanı sadece maddeden ibaret sayan rejimlerin birer birer
yıkılmakta olduğu görülmektedir. Bu rejimlerde insan için ruhun,
maneviyatın ve dinin değeri yok kabul ediliyordu. Her şey maddeden
ibaret sayılıyordu. İnsan, serbestçe düşünmeyecek, konuşmayacak, inanmayacak ve
ibadet etmeyecekti. Onun mal-mülk edinme hürriyeti olmayacak, istediği
şekilde seyahat edemeyecek, dilediği yerde çalışamayacaktı. Okul, bu teorilerle
yüklü ideolojinin emrinde insanı komutla konuşturacak, komutla
susturacaktı. Âdeta insan, robot olacaktı.
Ancak bir zamanlar böyle bir ideolojinin savunuculuğunu yapan Rusya, Polonya,
Macaristan, Bulgaristan, Romanya vb. devletler, bugün bir değişim
sürecine girmişlerdir. Açıklığı ve serbest teşebbüsü esas alan bu
demokratikleşme hareketi, insana değer vermenin ve insanın özelliklerine
saygı göstermenin haklılığını ortaya koymaktadır. Siyasî ve ekonomik gibi
görülen bu değişim, aslında insanın onuru, hak ve özgürlükleriyle
ilgilidir. Hangi rejim ve ideoloji olursa olsun, insanın temel hak ve
hürriyetlerinden (TC 1982 Anayasası, md.12 vd.) olan düşünce, din, ibadet,
seyahat, mal-mülk edinme, çalışma, eğitim-öğretim ve ticaret yapma
özgürlüklerini yasaklıyorsa, onun topluma barış ve mutluluk getirmesi mümkün
görülmemektedir. Doğu bloğu, yüzyıla yakın bir zamandır, bunun ıstırabını
yaşadı. İnsanın temel haklarını elinden alan bir ideoloji ve saplantı uğruna,
binlerce, milyonlarca insan katledildi. Nice ocaklar söndü. Birçok memlekete
devrim ihraç edilerek anarşi ve terör çıkarıldı. Milyonlarca kişi,
anarşi ve terörün kurbanı oldu. Hep özlenen, umut bağlanan bir hayal için, bir
ideoloji için...
Diğer taraftan insan haklarından ve demokrasiden söz ederek masum
ve çaresiz insanların öldürülmelerine sebep olan ya da “kuvvetli haklıdır”
felsefesine dayanarak, çeşitli çıkarlar uğruna bizzat terör uygulayan güç
odakları, çifte standardın en çirkin örneklerini vermişler ve
vermektedirler. Fransa’da ve özellikle Amerika’daki pragmatist yaklaşım,
insan ilişkilerinin maddîleşmesine, aile bağlarının zayıflamasına ve eğitimdeki
değerler sisteminin değişmesine sebep olmuş ve sosyal çözülmenin bir
ifadesi olan anarşizmin düşünce zeminini hazırlamıştır. Fikirlerin ve felsefî
görüşlerin topluma, insan haklarını ihlâl ederek ve çoğu zaman zor kullanarak
kabul ettirilmesinden de baskıcı ideolojiler doğmuştur.
|
|