21.YÜZYILI KARŞILARKEN

MİLLÎ EĞİTİMDE YENİ STRATEJİ[1]

 

Makale - Sempozyum - Araştırma - Panel                                          Yard. Doç. Dr. Etem Levent [2]

 
 

Ders Kitapları 

Merkezce hazırlanan öğretim programlarının açıklama ve değerlendirilmesi, resmen yazılan ya da yazdırılan ders kitapları aracılığı ile yapılmaktadır. Çoğu zaman tek kitap uygulaması görülmektedir. Öğretmen bu tek kitabı öğretmekle görevli ve sorumludur.

Bu durumda öğretmen, değişik metot ve teknikler uygulayamaz; konusu ile ilgili başka kitaplara müracaat ederek ders anlatamaz ve karşılaştırma yapamaz. Dolayısıyla öğretmenin kendisini yenilemesi, yeteneklerini ortaya koyması söz konusu değildir. O, elindeki ders kitaplarına göre kurulmuş âdeta bir makine, bir hoparlör yerindedir. Böylece onun, kitap dışı sentez ve analiz yapma kabiliyetinin olmadığı kanaatine varılmıştır.

Bu yaklaşım tarzı, aslında öğretmene, öğretmenin bilgisine güvensizliğin bir sonucudur. Elindeki kitap, mutlak doğrunun ifadesi sayılmıştır. Onu eleştirmek, mümkün değildir. Çünkü yazarın ya da yazarların her şeyin doğrusunu düşündükleri ve yazdıkları, baştan kabul ve ilân edildiğinden, bu mantığa göre, başka kaynak eserlere başvurmanın gereksiz olduğu da açıklanmış olmaktadır.

Eğer hazırlanan kitapta t e o r i l e r, eleştirisiz ve alternatifsiz olarak anlatılıyor veya Psikoloji, sadece Freud’e; Sosyoloji, Durkheim’a; Felsefe A. Comte gibi, belli görüşteki kuramcılara dayandırılıyor ve bunların karşılarında yer alan farklı fikir ve ekol sahibi bilim adamlarının görüşleri yazılmıyor ya da güçsüz ve etkisiz bir biçimde veriliyorsa, bilimin ve bilimsel çalışmanın, objektiflik, realite (gerçeklik), açıklık ve dürüstlük gibi en önemli prensipleri ihlâl ediliyor demektir.

Bu şekilde içerik ve yöntemde yapılan bir yanlışlık, okullarda yıllarca okutulacak, onunla ilgili sorular sorulacak ve bilmeyenler sınıfta kalacaktır. Bu da bilim adına yapılacak ve adına da eğitim denilecektir!

Düşüncenin serbestçe söylenmediği, bilimsel çalışmanın özgür bir ortamda yapılmadığı, dolayısıyla bilimsel veri ve bulguların objektif olarak değerlendirilmediği zamanlarda, mutlaka ortada bir gizlilik ve çarpık bir zihniyetin var olduğu düşünülür. Bunun da, bilim ve demokrasi ilkelerine ters düştüğü, ilerleme ve gelişmeye engel olduğu çok açıktır.


[1]   GÜ  Gazi Eğitim Fakültesi Dergisi. Cilt 4, Sayı 1, Sayfa: 1-15, 1988.

[2]   GÜ  Gazi Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi.